1. HABERLER

  2. HABER

  3. RAPORLAR

  4. Zorunlu göç deneyiminin mülteci çocuklara psikolojik etkileri
Zorunlu göç deneyiminin mülteci çocuklara psikolojik etkileri

Zorunlu göç deneyiminin mülteci çocuklara psikolojik etkileri

Ömer Faruk Şeker, mülteci durumuna düşen çocuklarda göçün ne gibi yıkıcı tesirleri olduğunu detaylı bir şekilde analiz ediyor.

04 Şubat 2022 Cuma 12:00A+A-

Ömer Faruk Şeker / İnsicam

Zorunlu göç deneyiminin mülteci çocuklara psikolojik etkileri

Göç, insanların gelecekteki hayatlarının bütününü veya bir kısmını geçirmek üzere, geçici veya sürekli bir süre için bir bölgeden başka bir bölgeye yerleşmek gayesiyle yaptıkları yer değişimini içeren sosyal bir değişimin bulunduğu çok boyutlu bir olgudur.1 Zorunlu göç ise savaş, baskı, öldürülme ihtimali gibi kişilerin iradesinin dışındaki nedenlerle oluşan ortamın göç edilecek yerden daha güvensiz hale geldiği düşünülerek ülke içi veya dışına göç etme kararıdır.

Bu alanda mülteci, göçmen, muhacir, sığınmacı, geçici koruma statüsü vb. kavram ve isimlendirmeler kullanılmaktadır. Her bir kavram ve isimlendirme farklı sosyolojik, hukuki, politik, iktisadi ve dini arka plana sahiptir. Arka planı incelemek bu çalışmanın kapsamını aşmaktadır. Bu çalışmada genel ve özel kullanıma göre muhacir ve mülteci kavramları kullanılacaktır.

2011 yılında Suriye’de başlayan özgürlük ve hak talepli gösteriler, rejimin göstericilere şiddet kullanması sonucunda zamanla silahlı çatışmalara dönüşmüştür. Çatışma ve şiddet ortamında can güvenliğinden endişe duyulan Suriyeliler, zorunlu göçle zaman içerisinde Türkiye’ye gelmişlerdir. Sürecin başında bu göç durumunun geçici olduğu, Suriye’deki çatışma durumunun yakında biteceği bu sebepten Türkiye’ye gelen Suriyeli sığınmacıların kalıcı olmadıkları ve geri dönecekleri düşünülmüştür. Fakat Suriye’deki çatışma durumu tahmin edilemeyen bir şekilde uzamış, çatışma durumu hala devam etmektedir. Gelişen süreçte Suriyelilerin hukuki statüleri için önce Nisan 2013’te 6458 sayılı Yabancılar ve Uluslararası Koruma Kanunu (YUKK), ardından da YUKK çerçevesinde Suriyelilerin hukuki statüsü için Geçici Koruma Yönetmeliği oluşturulmuştur.2 Bu yönetmelikle Türkiye’de yaşayan Suriyelilere hukuki olarak “geçici koruma” statüsü verilmiştir. Bu statü kapsamında Suriyelilere verilen kimlik kartına sahip olan Suriyeliler sağlık, eğitim, iş piyasasına erişim, sosyal hizmet ve yardım, gümrük işlemleri gibi hizmetler ve geldikleri ülkelere zorla geri gönderilmekten korunma gibi temel haklara sahip olmuşlardır (Geçici Koruma Yönetmeliği, 2014).

Göç İdaresi’nin (2022) verilerine göre 25.01.2022 tarihi itibariyle3 3.733.982 Suriyeli geçici koruma kapsamında yaşamaktadır. Bu nüfusun 1.765.172’ü 0-18 yaş aralığında çocuklardan oluşmaktadır. Suriyeli nüfusunun yanında işkence, dinini yaşayamama, toplama kampları gibi birçok zulüm kaynaklı zorunlu göçle gelen Doğu Türkistanlı, Özbek, Çeçen vb. diğer muhacirler içerisinde de çocukların sayısı toplam muhacir nüfusunun yarısına yakındır. Niteliksel olduğu gibi niceliksel olarak da zorunlu göç deneyiminden en çok çocuklar etkilenmektedir.

Zorunlu göç tecrübesi ilk bakışta sadece mekânsal bir değişiklik gibi görünse de aslında bireyin bilişsel ve davranışsal yapısına ilişkin tüm sosyolojik ve psikolojik etapları derinden sarsmaktadır.4 Zorunlu göç deneyimi üç farklı döneme ayrılır ve her dönemde yaşanan deneyimsel süreçlerin farklı psikolojik durumları ve etkileri olabilmektedir. Bu üç dönem şu şekildedir: Göç öncesi, göç yolculuğu ve göç sonrası.5

Göç öncesi

Göç öncesi dönemin en belirgin olayı savaş/baskı deneyimleridir. Aslında kitlelerin göçünün asıl sebebi olan bu husus en çok da çocukları etkilemektedir. Çocuklar, yakınlarını kaybetmekte ölümleri yakından duymaktadır. Birçoğu savaş ortamında ölümlere, yaralanmalara, ceset parçalarına, acı çeken insanlara şahit olmaktadır. Bir kısmı savaş nedeniyle uzuv kaybı yaşamıştır. Birçok çocuk bombardıman korkusuyla sığınaklara sığınmış ve sığınaklarda ölüm korkusuyla saatlerce bazen günlerce beklemek zorunda kalmıştır. Bomba ve uçak gibi yüksek desibelde seslere maruz kalmışlardır.

Suriye dışında Doğu Türkistan’da toplama kampına alınan çocuklar ailelerinden uzakta ağır şartlarda eğitim adı altında birçok işkenceye maruz kalmıştır. Çin’in asimilasyon politikası çerçevesinde ilk olarak çocukların kimlik bilgilerini değiştirdiği, daha sonra bu çocukları Çinli ailelere evlatlık verdiği haberleri yanı sıra çocukların çeşitli araştırmalarda denek olarak kullanıldığı, organ ticareti için katledildiği, fuhuş amaçlı kullanıldığı vb. haberler de gelmektedir.6 Hasbelkader toplama kamplarından kurtulmuş çocuklar ve bu haberlere maruz kalan çocuklar için bu anılar oldukça örseleyicidir.

Tüm bu savaş ve baskı deneyimleri çocukların ruhsal sağlıkları için çok yüksek risk kaynağıdır. Travmatik anılar çocukların o andaki ve gelecekteki işlevselliklerini bozup başta travma sonrası stres bozukluğu olmak üzere farklı psikolojik rahatsızlıklara neden olabilmektedir.

Gelişimi aksamayan her çocuk için dünya güvenli bir yerdir. Akranlarıyla ve ana-babası ile beraber yetişkinlerle kurdukları ilişkilerinde güven duygusunu hissederler ve ilişki kurduğu kişilere bağlanırlar. Fakat travmatik savaş/baskı deneyimleri ile birlikte güvenliğin çok azaldığı veya tamamen yok olduğu sosyal ortam, çocuklar üzerinde “ben güvende değilim” şeklinde bir tehdit algısı oluşturmakta ve dünyanın güvenli bir yer olduğuna dair duyulan psikolojik kabulü yıkmaktadır. Bu durum çocuğun her an tetikte olmasına sebebiyet verir. Temel bir fizyolojik tepki olan tetikte olma hali çok kısa süreli yaşanırken bağlanma ve güven duygusunun sarsılmasıyla çocuklarda uzun süreli yaşanabilmektedir. Bu ise çocukların temel işlevselliklerini çok olumsuz etkilemektedir.

Çocuk gelişiminde rutinlerin ve düzenin önemi büyüktür. Çocuklar dengeli ve tutarlı rutinler sayesinde güven ve bağlanma duygusunu yaşarlar. Sağlıklı bir gelişim için çocuklar değişecek rutin ve düzenlere önceden hazırlanır. Ani değişimler çocuklara zarar verebilmektedir. Zorunlu göç, savaş, baskı ve toplama kampları, çocukların rutinlerinin, düzenlerinin, ortamlarının ve çevrelerinin değişmesine yol açar. Genelde bu değişimler çok ani bir şekilde gerçekleşir. Mahalle içinde başlayan yer değiştirmeler, kasabalara ilçelere şehirlere oradan da ülke değiştirmeye kadar gitmektedir. Mülteci çocukların büyük çoğunluğunda göç öncesi ruhsal hazırlık ve veda süreci iyi yönetilememektedir. Bu ani değişimler çocukların ruhsal ve duygusal gelişimleri açısından riskler barındırır.

Çocukların kişisel özellikleri ve bulundukları gelişimsel evreler, tüm yaşadıkları zorlukları nasıl algıladıklarını, nasıl deneyimlediklerini, nasıl etkilendiklerini ve nasıl tepkiler vereceklerini çeşitlendirmekte, farklılaştırmaktadır.

Göç yolculuğu

Göçe başlama kararı verildikten sonra göç yolu ve karşılaşılan olaylar da çocukları farklı şekillerde etkilemektedir. Göç yolculuğunun yaşanan en temel duygusu, belirsizliktir. Gidilecek yere ve orada yaşanacak olası durumlar hakkında çok fazla belirsizlik vardır. Belirsizlik, insanlar özellikle çocuklar için tüketici ve güven kırıcı bir durumdur.

Göç yolculuğunun bir başka dinamiği ise yolculuğun şeklidir. Kimi çocuklar aileleriyle birlikte uçakla oldukça konforlu bir şekilde göç edebilmektedir. Kimi çocuklar ise kilometrelerce yol yürümek zorunda kalabilmekte, göç yolculuğunda aileler bölünebilirken bazı çocuklar bakım vereninden ayrı kalabilmektedir. Bakım vereninden ayrı kalmak çocuğun yaşadığı güven krizini daha da derinleştirmektedir.

Doğu Türkistanlı aileler birçok farklı ülkeye gidip sonrasında Türkiye’ye ulaşabilmektedir. Afganistanlı göçmenlerde olduğu gibi aileler kaçakçılarla anlaşıp ülkeleri aşabilmektedir. Ayrıca Suriyeli göçünde de olduğu gibi kitlesel göçler de yaşanabilmektedir. Kitlesel göçler, kilometrelerce yürüyüş ve kaçakçılarla ülkelere girmek birçok riski beraberinde getirmektedir. Çocuklar bu yolculuk esnasında fiziksel ve cinsel istismara, şiddete maruz kalabilmekte ayrıca kaybolma tehlikesi ile yüz yüze gelmektedirler.

Göç sonrası

Göç tecrübesiyle birlikte birbirinden farklı geçmişe sahip kişiler din, gelenek, dil ve kültür gibi unsurlarla birlikte aynı ortamda yaşamını sürdürmeye çalışmaktadır.7 İnsanların zorunlu sebeplerle bir mekândan başka bir mekâna göç etmesinin ardından yerleştikleri yere uyumları ön plana çıkmaktadır. Mülteci çocukların uyumları kolay olabilirken yaşadıkları bazı zorluklar bu karşılıklı uyum sürecini baltalayabilmektedir.

Mülteci ailelerin yaşadıkları ekonomik sorunlar ve bunun oluşturduğu yaşam stresi çocuklara yansımakta, çocuk işçiliği başvurulabilen bir yöntem olmaktadır. Çocuk işçiliği aynı zamanda mülteci çocukların eğitimden uzak kalmalarına neden olmaktadır. Eğitimden mahrum kalan mülteci çocukların ruh ve beden sağlığı okula giden akranlarına göre daha kırılgan olabilmekte, deneyimledikleri travmatik olayların etkileriyle sorunlarla baş etmede okul ortamı mülteci çocuklara yardımcı olmaktadır. Okuldan mahrumiyet mülteci çocukları gelişimlerine uygun olmayan sosyal ortamlara itebilmekte, fiziksel ve cinsel istismara uğrama risklerini arttırmaktadır. Ayrıca okullar, mülteci çocuklara yeni yaşamaya başladıkları toplumun kültürünü öğrenme fırsatı sunmaktadır. Ne yazık ki okul çağındaki Suriyeli çocukların okullaşma oranları %65 seviyelerindedir.

Mülteci çocuklar yeni yaşamaya başladıkları yere uyum sağlamaya çalışırken geçmişlerinde yaşadıkları yas, kayıp, travma ve özlem duygusuyla da başa çıkmaya çalışmaktadırlar. Geçmişinde getirdiği zorluklarla başa çıkmaya çalışırken akran zorbalığına, ayrımcılığa maruz kalabilmektedirler. Ayrıca mülteci çocuklar geleceğin belirsizliğinin getirdiği kaygı ve endişe duygularıyla başa çıkmaya çalışmaktadırlar.

Kaynakça

  1. Ayla Tuzcu ve Kerime Bademli. (2014). Göçün psikososyal boyutu. Psikiyatride Güncel Yaklaşımlar, 6(1), 55-66.
  2. Emin, M., N. (2019). Geleceğin İnşası Türkiye’deki Suriyeli Çocukların Eğitimi, 1. Baskı, İstanbul, SETA Kitapları
  3. Göç İdaresi Genel Müdürlüğü (2022). “Geçici Koruma”, https://www.goc.gov.tr/gecici-koruma5638 (25.01.2022)
  4. Fatma Çakmak. (2018). Zorunlu göç sürecinde mekanın kaybı ve evin yitimiyle başlayan yersiz yurtsuzluğun ürettiği bir travma olarak “kimliğin anonimleşmesi”. Turkish Studies, 13(18), 349-364.
  5. Buz, S. ve Dikmen, A. (2021). Zorunlu göçe maruz kalan bireylerin psikososyal iyilik hali, Toplum ve Sosyal Hizmet, 32(1), 227-250. DOI: 10.33417/tsh.728689
  6. Cansu Nar. (2020). Doğu Türkistanlı Çocuklar, İNSAMER. https://www.insamer.com/tr/uploads/pdf/etkinlik-dogu-turkistanli-cocuklar.pdf
  7. Aksoy, Z. (2012). Uluslararası göç ve kültürlerarası iletişim. The Journal of International Social Research, 5(20), 292-303.

HABERE YORUM KAT