1. YAZARLAR

  2. MUSTAFA ÖZCAN

  3. Zıtlaşmanın karşı kutbu
MUSTAFA ÖZCAN

MUSTAFA ÖZCAN

Yazarın Tüm Yazıları >

Zıtlaşmanın karşı kutbu

17 Ekim 2011 Pazartesi 03:55A+A-

Suudi Arabistan’ın Washington’daki Büyükelçisi Adil Cübeyr’e yönelik tartışmalı komplo ve suikast planıyla ilgili ABD’nin başlatmış olduğu sıkıştırma ve gerilim kampanyasının arkasında ne yatıyor? Ali Hameney’in saçma dediği iddianın nedeni ve hedefi ne? Ali Hameney hedefin İslam ülkelerini yeniden kutuplaştırmak ve birbirine yabancılaştırmak ve İran’ı sıkıştırmak ve yalnızlaştırmak olduğunu söylüyor. Bu doğru lakin bunlar sebep değil sonuç veya hedef. Peki, İran’la ilgili yeni sıkıştırma ve tecrit politikasının arkasında ne yatıyor? Bu sorunun birkaç muhtemel cevabı var. Bunlardan birisi, Bush’un 2003 yılında İslam dünyasına yönelik saldırgan politikası hem Araplara hem de Ruslara fayda vermiş ve Batı’da ise ekonomik kriz meydana getirmiştir. Yani Bush kendi ülkesini ayağından vurmuştur. 2003 yılından itibaren artan petrol fiyatlarıyla birlikte Rusya ayağa kalkmış ve Araplar ise doğrulmuştur. 2003 öncesinde bütçe açığı veren Suudi Arabistan gibi ülkeler sonrasında muazzam paralar kazanmışlardır. ABD ise bataklığın içine sürüklenmiştir. Avrupa ve Japonya 10 yıldan beri resesyon/durgunluk hali yaşarken ABD ise 2008 sonrası ekonomik darboğaza yakalanmıştır. Batı iki şıkkıyla da büyük bir ekonomik darboğazın içine yuvarlanmıştır. Batı’yı bu darboğazdan ancak petrol paraları ve yeni bir savaş kurtarabilir. İşte Araplardan bir kısmı İran’a yönelik gerilim politikasını buna bağlıyorlar. Arapların stok halindeki paralarını söğüşleyerek, emerek Batı’yı darboğazdan kurtarmak. Yaklaşık 7-8 yıldan beri petrol üreten Arap ülkelerinin kasaları parayla dolmuş ve bu paralar darboğaz içindeki Batı’nın gözlerini kamaştırmaktadır. Dolayısıyla ABD bu kampanya ile birlikte Arapların paralarını kendi kasasına aktarmak istiyor.

¥

Burada bir taşla birkaç kuş vuruluyor. Bunlardan birincisi, ABD ekonomik bir darboğazdan kurtarılabilir. İkinci olarak, Obama Yahudilerin rızasına nail olabilir ve ikinci dönem seçimleri kendi lehine garanti edebilir. İran’ın nükleer tesisleri vurulabilirse bu takdirde İsrail de memnun edilmiş olur. İran’ın kâr ve zarar hesabına gelecek olursak; Araplara göre, ABD Arapların petrol paralarının üzerine çöreklenirken İran da yeniden bu gerilimle birlikte sönmeye yüz tutan bölgesel rolünü veya liderliğini yeniden pekiştirmiş olur. Yani yine Arapların dışında herkes bu denklemden kârlı çıkabilir. İran’a yönelik kısmı darbe bu ülkeyi yıkmak bir yana ayağa kaldırabilir. Daha zinde ve saldırgan hale getirebilir. Pervasız hale gelebilir ve nükleer programını daha aleni hale getirebilir. Zaten bugüne kadar İsrail ve ABD’yi İran’a yönelik saldırıdan geri tutan bu saikler/faktörler olmuştur. Lakin gelinen noktada mesele başka bir safhaya gelmiş olabilir. Gerilim Körfez ülkelerinin hamisi rolüyle pekala ABD’nin işine gelir. Kutuplaşmanın eksen değiştirmesi de en fazla İsrail’e yarar. Irak’ın Kuveyt işgali nasıl ki İsrail-Arap zıtlaşmasını Irak-Arap zıtlaşması haline getirdiyse İran’ın vurulması sonrasında da Arap-İsrail zıtlaşması yerini İran-Arap zıtlaşmasına bırakır. Zaten bu yönde belirtiler var. Barak Barfi adlı uzmana göre, Suudi Arabistan’ın bir düşmanına karşı (İran) diğer bir düşmanla (İsrail) kulisler arkasından temas arayabilir. Riyad, Tel Aviv’i İran’a karşı bir denge unsuru olarak görebilir (http://www.aljazeera.net/NR/exeres/CCFB722C-141A-4056-9AD2-D2D9E4E208AD.htm?GoogleStatID=9).

¥

Kampanyanın temel nedeni, İran’ın nükleer faaliyetleridir. Uranyum zenginleştirilmesinin yüzde 3 ile 5 arasında sınırlandırılması isteniyordu. İran bu çıtayı aştı. Zenginleştirme seviyesini yüzde 20’ye çekti ve bu oran rahatlıkla yüzde 80’e çekilebilir ve bu durumda İran istediği an nükleer silahlara sahip olabilir. Obama’nın taşının hedefleri arasında Irak’tan çekilme aşamasında yeni stratejik düzenleme de olabilir. İran fena halde Körfez ülkelerinin canını yakıyor ve başını ağrıtıyor. İran Dini Rehberi Hamaney’in ABD’nin bu kampanya ile İslam ülkelerini kutuplaştırmak, ayrıştırmak ve İran’ı yalnızlaştırmak istedikleri yönündeki söylemi tamamen doğru. Lakin bunu yapmak için iki oyuncuya ihtiyaç var. Ya da iki karşıt kutba. Bu bağlamda zıtlaşmanın karşı kutbu İran. Hatemi hükümeti sonrasında İran yöneticileri yeniden ve bilerek ve sistematik olarak bu şikayet ettikleri politikalara hizmet etmediler mi? İran devrimden beri çözümün mü yoksa sorunun mu bir parçası? Bu soruya, bir yıl içinde İran-Irak savaşını durdurmak mümkünken neden 8 yıl sürdü ve kim sürdürdü ek sorusuna cevapla katkıda bulunmak mümkündür. Savaşı Irak ve Saddam başlattı ama 8 yıl İran sürdürdü. Zira 8 yıl sonra Ayetullah Humeyni tek yanlı bir kararla savaşı bitirdi. Demek ki, savaşın ikinci yılında da savaşı bitirebilirdi. Zaten Saddam, İran’ı yutmayacağını anlayınca savaşın ikinci yılında kendi sınırlarına çekilmiştir. Dolayısıyla Körfez ülkeleri ve Arapların Saddam’ın arkasında bir blok olarak durduğunu söyleyenler sadece meselenin işlerine gelen tarafına temas etmiş oluyorlar. İran dikotomik yapısını bir kez daha ortaya koymuştur.

YENİ AKİT 

YAZIYA YORUM KAT