1. YAZARLAR

  2. BENGİN BOTİ

  3. Zihinsel Özgürlük
BENGİN BOTİ

BENGİN BOTİ

Yazarın Tüm Yazıları >

Zihinsel Özgürlük

17 Mayıs 2011 Salı 18:00A+A-

Modern dünya zihinsel devinimlerimizi kısıtladı. Düşünme becerilerimizi, kavrama yeteneğimizi köreltti. Algı biçimlerimizi, beyinlerimizi ve yüreklerimizi modern araçlarla yeniden dizayn etti. Teknolojik imkânlarını en çok zihinsel köleleştirme, etkisizleştirme, teslim alma ve hatta makineleştirerek robot gibi kullanma amacıyla seferber etti.

Küresel toplum mühendisleri, özellikle kitle iletişim araçlarını, gözden düşürdükleri kişi ve çevreleri karalama, yok sayma ve etkisizleştirme; öne çıkarmak istediklerini de yüceltme, ulaşılamaz hale getirme ve kurtarıcı gibi gösterme amacıyla kullanıyorlar. Bütün bunları yaparken hiçbir sınır, hiçbir kural, hiçbir kutsal tanımıyorlar.

Modern zamanlar kavganın çirkefleştiği, mücadelenin ruhsuzlaştığı, vicdansızlaştığı, yiğitliğin, mertliğin yok olduğu zamanların adıdır. Tarihin en “ilkel” dönemleri bile, rakiplerine, hele de ölerek saf dışı kalan düşmanlarına mertçe davranan, ölüm getiren silahlarını bir yana bırakıp cenazelere hürmet gösteren yiğitlerle dolu iken, modern zamanların sözüm ona kudretlileri, ölüm kusan silahlarından daha öldürücü, daha soğuk olabilmekte, cenazelerden bile intikam almaya çalışmakta, kutsalları hiçe saymaktadırlar.

Gelişmiş dünya, kendini hayatın merkezine almakla kalmıyor, Hayatı sadece kendine özgü görüyor. Geliştirdiği bütün argümanları sadece kendi açısından değerlendiriyor. Yaşam hakkı dediğinde de, evrensel durumlardan bahsettiğinde de, aslında kendi konumunu sağlamlaştırmayı hesaplıyor. Bunu yaparken de oldukça profesyonel hareket ediyor. Yoğun bir propagandayla bizleri de etkisi altına alarak, bütün bir yeryüzünde, kendi kelimelerini, kendi düşünme biçimini, kendi yaklaşımını hâkim kılabiliyor. Öyle ki; bütün saldırganlığına rağmen, içimizde, en yakınımızda, oldukça samimi desteklerle ve memnuniyet ifadeleriyle karşılanabiliyor.

Modern dünya, kimin iyi, kimin kötü olduğunu, kimin savaşçı kimin barışsever olduğunu, kimin terörist, kimin özgürlük savaşçısı olduğunu kendi normlarıyla belirliyor. Ulaştığı sonucu da bize çok rahat bir şekilde kabul ettirebiliyor. Böylece bizler de en azılı katilleri barışsever görürken, modern dünyanın belalılarını terörist olarak tanımlayabiliyoruz. Kavramlar sadece anlam kaymasına uğramıyor, Her şey ters yüz oluyor. Yoğun propagandanın etkisiyle,  egemenlerin bakış açılarını bize ait olduğunu sandığımız kelimelerle, duygularla yaşıyoruz. Özgürlükler uğruna verilen mücadelelerin, sus payı mesabesindeki ödünler karşısında eridiğini, derin muhalefetin yüzeyselleşmeye başladığını ve sahte özgürlüklerin gözleri kamaştırdığını müşahede ediyoruz. Bir müddet sonra da bu yeni durum kendi felsefesini geliştirmekte gecikmiyor. Yeni yaşantı biçimine uygun düşünsel pratikler geliştirilebiliyor. Böylece; fiziksel işgallerden kurtulmak için verilen mücadeleler, ne yazık ki zihinsel, duygusal, bilinçsel teslimiyetlerle son bulmakta, eziyetlerden kurtulan bedenlerimiz, teslim olan bilinçlerimizin düştüğü vahim çıkmazın bedeli olarak hantallaşmakta, gündelik zevk ve eğlencelerin girdabında kaybolmaktadır.

Mücadeleler önce zihinlerde kaybedilir. Asıl mağlubiyet meydanlarda değil, beyinlerde gerçekleşir. Bakışlarını teslim edenler, zihinlerini teslim edenler, kelimelerini teslim edenler direnemezler. Özgün bakış açıları olmayanların, özgür kelimeleri olmayanların, kendi olmayanların yarınları olamaz, umutları olamaz, hayalleri olamaz. Modern dünyaya karşı kazanılabilecek ilk zafer zihinsel işgal edilmişlikten kurtulmaktır. Duygularımızı, düşünce biçimimizi işgalden kurtarmaktır. Bu başarılamazsa hiçbir mücadele bir sonraki merhaleye ulaşamaz.  Eğer zihinsel özgürlük kazanılamazsa hiçbir tahribatın, hiçbir yenilginin önüne geçilemez. Çünkü hiçbir teslimiyet, bilinç teslimiyetinden daha ağır sonuçlar doğuramaz. Hiçbir işgal zihinsel işgallerden daha yıkıcı, daha etkili, daha kalıcı olamaz.

Bizler; bilgi kanallarımızı, yorumlayabilme yeteneklerimizi özgürleştirmediğimiz müddetçe, modern dünya, gelişmiş dünya, güçlü dünya, özgür dünya, gözümüzün içine baka baka, bizi, kutsallarımızı, direnenlerimizi, teslim olmayan hücrelerimizi yuvamızda vurmayı sürdürecek, aynı zamanda bizler de alkış tutmaya, methiyeler dizmeye, memnuniyet sırasına geçmeye devam edeceğiz.

Her gün yeni düşüşler yaşanıyor.  Modern dünya, kendi kurguları için tehlikeli gördüğü her unsuru oldukça çirkef ve onur kırıcı yöntemlerle devre dışı bırakıyor. Tarihin hiçbir döneminde bu kadar büyük yalanlarla bu kadar büyük kıyımlar yapılmamıştır.   Tarihin hiçbir döneminde yalanlar üzerinde bu denli ittifaklar kurulmamış, bu denli profesyonel yok etme metotları uygulanmamıştır.

Modern dünya özgürlük ve bağımsızlık sloganlarıyla ürettiği diktatörleri, kullanma süreleri bittiğinde de yine özgürlük ve bağımsızlık, insan hakları ve adalet sloganları eşliğinde, üstelik kendini kurtarıcı rolünde göstererek alaşağı ediyor. Onları getirirken de, onlardan kurtulmaya çalışırken de ezilmişleri, hakları gasp edilenleri cepheye sürüyor, Fedakârlığa zorluyor. Kendisinin bir özgürlük havarisi olduğu izlenimini vererek yeni dönemde yeniden umut merkezi olma ve sömürmeye devam etme hesapları yapıyor. İşin ilginç tarafı ise, ezilmişlerin defalarca aynı yöntemlerle aynı hileyi özümsemeleridir.

Şüphesiz ki; bütün halk direnişleri istisnasız desteklenmelidir. İstisnasız bütün özgürlük mücadeleleri heyecanla karşılanmalıdır.  Yeryüzünün her köşesinde insanca bir yaşam için sürdürülen direnişler selamlanmalıdır. Şüphesiz ki; direnenler de aynı ölçüde direnmelidir. Ancak her seferinde, aynı yöntemlerle, özgürlük sloganları eşliğinde yeni bir esarete öncülük etmek, yeryüzündeki ezilmişlerin, önüne geçilemez ve değişemez gerçeği olmamalıdır.

[email protected]

YAZIYA YORUM KAT

1 Yorum