Zerrab Davası Fetullahçılar İçin Ne Anlam İfade Ediyor?
Zerrab davasının Fetullahçılar tarafından Türkiye’ye operasyon çekmenin aracı olarak görüldüğünü belirten Aydın Ünal, örgütün ABD’de gününü gün eden kaçak üst kadrosunun harekete gönül verenleri uçuruma sürüklemeye devam edeceğine dikkat çekiyor.
Aydın Ünal’ın konuyla ilgili bugünkü Yeni Şafak’ta (4 Aralık 2017) yayınlanan “’Akıllı’ Fetullahçılar” başlıklı yazısı şöyle:
ABD’deki yargı tiyatrosunun muhtemel sonuçları üzerine geçen hafta 18 madde sıralamış, son iki maddede de davanın Türkiye ve dünyadaki Fetullahçılar üzerindeki baskıyı daha da artıracağını ifade etmiştim.
Yargı tiyatrosu vesilesiyle bitleri yeniden kanlanan, sosyal medyadan, internet medyasından iğrenç kafalarını tekrar uzatan Fetullahçılar bir haftadır bu yazı nedeniyle linç kampanyası başlattılar.
Ya ne olacaktı?
Siz, ABD’deki dava üzerinden Türkiye’ye yeni bir operasyon çekeceksiniz, ayarladığınız hâkim ve savcılarla, ajanlık yoluyla yürüttüğünüz bilgi ve belgelerle yargı tiyatrosuna lojistik destek sağlayacaksınız, ama sizin buradaki ve dünyadaki adamlarınız huzur içinde kalacak öyle mi?
Fetullah Gülen son derece hırslı bir terör örgütü elebaşı. Bu hırs öyle başını döndürüyor ki, örgüt elemanlarını kitlesel olarak imha etmekten hiç kaçınmıyor. FETÖ denilen örgüt, daha en başından, 1970’lerden beri bir ABD kurgusuydu; Fetullah Gülen de bir ABD uşağı olduğunun son derece farkındaydı. Bir yandan ABD çıkarları için çalışırken, bir yandan da kendi hırslarını tatmin etmeye gayret gösteriyordu.
Türkiye Fetullah Gülen’in sadece bir maşa olduğunu, sadece bir kukla olduğunu biliyor; mücadele, Fetullah Gülen’den ziyade, FETÖ’yü kuran, kurgulayan, kullanan güçle, kuklacıyla yapılıyor. Fetullah Gülen ise, kendisini nimetten zannedip, arada şahsi intikamını almaya çalışıyor. 40 yıllık süreçte devlet adamları Gülen’in önünde diz çöktü; önünde diz çökmeyen, geri adım atmayan, kendisini defalarca yerin dibine batıran Recep Tayyip Erdoğan’a büyük kin besliyor. İntikamını almak için, değil Fetullahçıları, değil takipçilerini, dünyayı bile yakmaya hazır.
Sincan ve Silivri başta olmak üzere çeşitli mahkemelerde görülen FETÖ davalarına sanıklar ilk zamanlarda başları dik geliyor, sırıtıyor, yüksek moralli olduklarını göstermeye çalışıyorlardı. Şimdi o ahvalden eser yok. Sanıklar o hücrelerden çıkamayacaklarını anladılar. Hayatlarının da ahiretlerinin de karardığını fark ettiler. Başlar öne eğildi, umutsuzluk ruhu teslim aldı, sanıklarda intihar eğilimi daha da arttı.
Tutuklu olmayan Fetullahçıların da durumu iyi değil. İşlerini kaybettiler. Ticaretleri tükendi. Ne kendileri, ne eşleri, ne de çocukları sokağa çıkabilir haldeler.
Kaçamayan yaklaşık 250 bin “akılsız” ve sayıları 1 milyona ulaşan aileleri bu haldeyken, kaçabilen “akıllılar” yurtdışında himmet paralarıyla günlerini gün ediyor, yeni operasyonlar düzenleyerek arkada kalanları daha da zora sokuyorlar.
Ekrem Dumanlı, Adem Yavuz Arslan, Celil Sığır, Bülent Keneş, Abdülhamit Bilici, Erhan Başyurt, Emre Uslu, Akın İpek ve daha nice Fetullahçı, Can Dündar gibi nice taşeron, riski görüp, olacakları önceden haber alıp kapağı yurtdışına attılar. Şimdi de oradan ahkâm üstüne ahkâm kesiyorlar.
ABD’deki kaçak Fetullahçıların fotoğrafları zaman zaman medyaya da yansıyor. Maşallah, keyifleri yerinde.
Nasıl yaşadıklarını tahmin etmek hiç de güç değil: Her gün “apple pie” ya da “cheese cake” yanında Dunkin’ Donut’da “peppermint mocha” ya da “brown sugar” kahvelerini yudumluyorlar. Sabah sporları, çocuklarla kır gezileri, bahçeli villalar, lüks arabalar… Black Friday’de alışveriş fırsatlarını değerlendirdiklerinden, “Christmas” için hazırlık yaptıklarından, “Mall”lardan alışveriş sepetlerini doldurduklarından şüphe yok. Marka kıyafetlerle ABD şehirlerinin kaldırımlarını özgürce adımlarken, baharın gelmesini, “cherry blossom” günleriyle ağaçların renklenmesini heyecanla bekliyorlar. Akşamları bir sofranın etrafında buluşup çoluk-çocuk günün nasıl geçtiğini, okul notlarını, kariyer plânlarını vs konuşuyorlar. Arada bir de klavye başına geçerek “davanın nasıl fedakârlık gerektirdiğini, ateşe uçan pervaneler olduklarını, (haşa) Hazreti Peygamberin hapishanelere gelip tutuklulara namaz kıldırdığını, kurtuluşun çok yakın olduğunu” filan anlatan üç-beş twit sallayıp vicdan huzuruyla “American Life Style” hayatlarına devam ediyorlar.
Elebaşı Fetullah Gülen derseniz, Pennsylvania’daki malikânesinde özel uşaklarıyla gününü gün ediyor. Örgütünün güvenlik sorunlarını elbette umursamadan, hırsını tatmin edecek yeni saldırılar için planlar yapıyor.
ABD’deki dava hiç kuşkusuz Türkiye’deki FETÖ’cülerin şartlarını daha da zorlaştıracak. Bundan daha doğal bir sonuç da olamaz.
Fetullah Gülen ve Fetullahçılarda zerre kadar vicdan olsa, geride kalanların şartlarını düşünür, Zarrab Davası üzerinden yeni ve sonuç getirmeyecek operasyonlara girişmekten kaçınırlardı. Ama bu vicdansızların “geride kalan akılsızların canı cehenneme!” mantığında olduklarına şüphe yok.
Hem yargı tiyatrosuna ateş taşıyan, hem de yeniden küfür-kafir linç kampanyaları başlatan “özgür” ve “akıllı” Fetullahçılar da şunu bilsinler: Fetullah geride kalan “akılsızları” zerre kadar umursamıyor; hepsinin üzerini çizdi. En yakın dava arkadaşı Adil Öksüz’ü bile tanımazdan geldi. Er ya da geç sizin de üzerinizi çizecek. Hatta bu üzerini çizme meselesi örgüt içi infazlara kadar da uzanacak.
Bazı Fetullahçıların yaşaması ne Fetullah Gülen’in, ne de ABD istihbaratının işine gelir. Yargı tiyatrosu üzerinden operasyon çekeceğinize, yaklaşmakta olan yargısız örgüt infazlarına hazırlansanız iyi edersiniz.
Biraz, örgüt içi infazlarla ayakta durabilen PKK tarihi okuyun. Fetullah’ın kişisel hırslarını fark etmeye başladığınız anda canınızı kurtaramayacaksınız. Örgüt içi infazdan kaçsanız bile, burada kendi kaderlerine terk ettiğiniz “akılsız” adamlarınızın ahı sizi bitirecek.
New York, Washington ya da diğer şehirlerde lüp lüp yuttuğunuz “ançüezli pizzalara” da dikkat edin; boğazınıza takılmasın.
HABERE YORUM KAT