Zenginler hiçbir şey yapmadığı zaman Hindistan ne olur?
Hindistan’daki sağlık krizi şu anki haline herhangi bir kişi ya da tek bir hükümet ile gelmedi. Belki de bütün bir toplumun sessizliği ve sistemi içerlemesi bu sonucu doğurdu!
Fatih Demir / HAKSÖZ HABER
Hindistan'ın başkenti ve milyonlarca insana ev sahipliği yapan Delhi’nin belediye başkanı attığı tweetle şehirdeki hastanelerde oksijen kalmadığını yazdı. Bu hem Delhi’de hem de Hindistan’da krize neden oldu. Ardından dünya basınında ülkeden jet uçakları ile ayrılmaya çalışan insanların görüntüleri yer almaya başladı. Oysa görülen sağlık tablosu ve kaçış manzaraları milyarlarca insanın yaşadığı bir alt kıtanın kriz anlarındaki tavrını yansıtıyor!
Vidya Krishnan büyük bir Hint gazetesi olan The Hindu’nun sağlık editörü olarak The Atlantic sitesinde yazdığı makalesinde, Hindistan’da sorunların görmezden gelinmesini 1984 yılında yeterli önlemi almamış bir fabrikanın neden olduğu kimyasal gaz sızıntısı ile 5 binden fazla insanın hayatını kaybettiği ve yüz binlercesinin kimyasal kaynaklı olarak kanser, deri bozukluğu, doğumsal sakatlıklar ve benzeri hastalıklara yakalandığı günü sorgulamayan şehrin yine bir benzeri sorun ile karşılaşması üzerinden yorumluyor.
Krishnan Hindistan’daki krizi şu sözlerle açıklıyor, “Twitter, Hindistan’daki insanların sorunlarını aktarabildikleri bir alan olarak kullanılıyor. Twitter üzerinden ‘oksijen veya hastane yatağı bulan insanların bireysel anlatımları’ Hindistan’daki sorunun boyutunu açığa çıkarıyor. Yakında yatak kalmayacak. İlaçların da çok yakında biteceği tahmin ediliyor. Hastaları bakıma götürmek için yeterli ambulans ya da ölüleri mezarlıklara taşıyacak kadar kamyonet yok. Yeterli mezarlık da yok. Gerekli ateşleri yakmaya yetecek kadar odun da zaten mevcut değil.”
Hindistan'daki koronavirüs felaketini; her gün ortaya çıkan yüz binlerce vaka ve on binlerce ölümün sorumluluğunu Başbakan Modi'nin ayağına bağlamak kolaycılık olurdu. Kuşkusuz Hindistan hükümeti birçok sorunun asıl kaynağı olmak ile beraber bu konuda belki de topluma daha çok iş düşüyordur!
Virüs Hindistan kıtasına ulaştığında, ülkenin en iyi bilim adamlarına danışılmadan, en yoksullara ve en savunmasız grupları da içine alan ve onlara büyük ölçüde zarar veren bir kapatma uygulandı. Ancak yeniden toparlanma için gerekli zaman tanınmadı.
Ülkenin sağlık hizmetleri altyapısı ve yönetimi, kısıtlamalar nedeniyle işini veya gelirini kaybedenlere çok az destek oldu. Ve en önemlisi hükümetin koronavirüsü yendiği algısını oluşturarak dini festivallerin önünü açtı. Milyonlarca insan dini törenlerinde, bayramlarında birbirlerine toz boya fırlatarak kutlamalarda bulundu. Sonuç: yüzbinlerce ölü ve giderek artıyor…
Aslında Hindistan dünyanın en iyi eğitimli doktor ve sağlık ekiplerine sahip bir ülke. Ancak sağlık sistemi ve altyapısı o kadar iyi olmadığı gibi yönetimi de sorunlu olunca ortaya yüzbinlerce insanın hayatını kaybettiği tablolar çıkıyor. Modi’nin iktidardaki Hindu-milliyetçi partisi, ‘hayat kurtaran ilaçları’ istiflemekle suçlanıyor. Üstelik muhalifleri onu ‘Donald Trump'ı utandıracak derecede’ sorumsuz olmakla suçluyor. Çünkü Modi de süper yayıcı olayların da dahil olduğu kitlesel seçim mitingleri düzenlemişti.
Hindistan’ın salgınla ilgili asıl deneyimi bu muazzam büyüklükteki ikinci dalga tarafından tanımlanacak. Ancak ülkenin şimdi kendisini içinde bulduğu dehşet anından çıkarması gerek ancak bu da pek kolay değil. Çünkü bu soruna bir kişi ya da tek bir hükümet neden olmadı.
Krishnan Hindistan’daki sorunu, “Bizim neslimizin en büyük sorunu, ahlaki başarısızlığıdır” diyerek özetliyor.
Hindistan gelişmekte olan veya orta gelirli bir ülke olarak sınıflandırılabilir. Uluslararası standartlara göre halkının sağlığı için yeterince harcama yapmamakta. Yine de bu etkenlere rağmen Hindistan gerçek manada bir eczane gibidir. İlaç endüstrisi ve çeşitli aşılar da dünyanın nadir ülkelerinden biri olan Hindistan’ın ne yazık “ahlaki problemleri” aşıları stoklama, koronavirüse karşı etkili ilaçları istifleme ya da pazarın dışındaki büyük alıcılara satma gibi huyları nedeniyle sağlık sistemini yıpratmaya devam ediyor.
Bu sorunlarla birlikte apaçık olan bir şey daha var diyen Krishnan, “ahlaki yetersiz beslenmeden muzdarip olduğumuz gerçeği” diyor. Krishnan, “Hiçbirimiz Hindistan'ın zenginlerinden, üst sınıflarından, üst kastlarından daha öncelikli değiliz. Ve bu her yerde olduğu gibi sağlık hizmetleri sektöründe daha belirgin bir haldedir.”
Krishnan Hindistan’daki sorunlu sistemi, “Hindistan’ın 90'lardaki ekonomik liberalleşmesi, özel sağlık hizmetleri endüstrisinde hızlı bir genişlemeyi beraberinde getirdi. Sonuç olarak tıbbi bir apartheid sistemi oluştu. Zengin Hintlilere ve yurtdışından gelen tıbbi turistlere hizmet veren birinci sınıf özel hastaneler ile devlet tarafından işletilen ve halka açık olan ‘tesisler’ yoksullar içindi. Parası olanlar, mevcut en iyi bakımı satın alabildiler veya en zenginler gibi özel jetlerle güvenli bir yere kaçtılar. Diğer yerlerde ülkenin sağlık hizmetleri altyapısı ‘koli bandı’ ile bir arada tutuldu. Daha sağlıklı bir yaşamın yolunu satın alanlar, gittikçe genişleyen körfezi görmediler veya görmemeyi seçtiler. Bugün sevdiklerinin ambulans, doktor, ilaç ve oksijen alamaması nedeniyle ‘incilerini’ kaybediyorlar.” sözleriyle tanımlıyor.
Krishnan sorunların çözümü için, “Bakışlarımızı etrafımızdaki trajedilerden uzaklaştırmak, küçük baloncuklarımızdaki 'gerçeklikten' uzak kalmak, politik ve ahlaki seçimlerimizi gösteriyor. Sağlık ve bakım sistemimizin cılız olduğunun kasten farkında değildik. Milletimizin kolektif refahı, birbirimizle dayanışma ve şefkat göstermemize bağlıdır. Herkes güvenli olana kadar kimse güvende değil.” uyarısında bulunuyor.
Hindistan’daki sorunun geldiği noktayı gazeteci Krishnan, “Ancak istemeyerek de olsa, bizi yüzüstü bırakan bu sistemi kurduk. Belki de COVID-19 krizi, gaz trajedisinin bize öğretmiş olması gerektiği gibi, kararlarımızın - başkaları acı çekerken sessiz kalma - sonuçları olacağını öğretecektir.” sözleriyle sonlandırırken hepimize zor zamanlarda neden dayanışmamız gerektiğini yeniden hatırlatmış oluyor.
Sorunların aşılması noktasında sorumlu davranıp erken hareket etmek ise toplumun kendi geleceği için alacağı kararlarda yatıyor.
HABERE YORUM KAT