Zaruri bir açıklama
Çeçenistan yazılarımız tahminlerden daha fazla ses getirdi. Kimileri neden Çeçenistan’a gittiğimi soruyor ve bunun Ruslar hesabına organize bir iş olabileceğini dile getiriyordu.
Kimileri ise neden Kadirov’ları övdüğümü soruyor. Halbuki, bu hususla alakalı olarak ilk yazımda yeteri kadar bilgi vardı. Belki giriş yazısında tek eksik nokta yazının boyutlarıyla ilgili ön bilgi vermememdi. Elbette bazen zihninizden geçenleri başkalarının da bildiğini farz ederek konuyu ihmal edebiliyorsunuz. Bu da zaten okuyucunun acarına malum olan bir husustur. Lebib, işaretten anlar. Esasında yazılar daha sonra bir bütünlük içinde mütalaa edildiğinde, ele alındığında meseleyi bütün boyutlarıyla ve etraflıca ihata ettiğimizi göreceklerdi. Burada üzüntüm, bazı gayretkeş arkadaşların tereciye tere satma babından sabırsızlıkları ve tahammülsüzlükleri oldu. Meramımızı anlatamadan ve daha gözlem aşamasını bitirmeden tepkiler amacını aştı ve niyet sorgulama faslı başladı. Ramazan Kadirov yönetimi gölgesinde Çeçenistan’a niye gittiğimizi soranlar ve bunun bir meşruiyet katkısı olacağını söyleyenler oldu. Elbette bu endişelere bir yere kadar hak vermek, bunları paylaşmak da mümkün. Bununla birlikte, sadece kendi niyetlerini iyi görmek, ondan emin olmak, başkalarının niyetini sorgulamak da yanlış olur. Aksine, Çeçenistan’a bir heyetle gidildi ve o heyette her meslekten karma bir yapı vardı. Ve meselenin muhassalası ve özü olarak şunu söylemek mümkün: Siyasi olarak kimsenin kanaatlerinde bir değişme olduğunu sanmıyorum. Tek yenilik imar faaliyetlerinin yerinde görülmesi ve Çeçenistan’ın aldığı yeni hal oldu. Orada yaşanılan imar faaliyetleri, Kadirov’lar ve Rusya ile mücadelede siyaset ve eylem bazında yöntem meselesi birbiriyle alakalı olsa da ayrı ayrı başlıklar altında incelenmesi gereken hususlardır.
‘Gidenler, Rus projesi ile aldatıldı’ deniliyor. Töhmet mevkiinden kaçınmak esastır. Lakin iddia makamındakilere de iddialarını ispatlamak düşer. Dolayısıyla bu iddialar, zanni bir husustur. Bu itibarla, illa da davetlileri mutasavver bir proje içinde göstermek ve bunu telaffuz etmek insanların manevi hukukuna tecavüzdür. 1986 yılında birçoklarıyla birlikte İstanbul’da bir mekanda Muhammed Said Ramazan el Buti’yi bir heyetle birlikte dinlemiştik. Onunla birlikte o dönemde Mısır’da tek dindar parlamenter olan bir zat da bulunuyordu. Orada Esad rejimiyle ilişkisi ve konumu sorgulandı ve o da bu sorgulamaya mukabil şunları söyledi: “Şam hâlâ eski Şam’dır. Hayır ve ihsan diyarıdır, şahısların değişmesiyle Şam’ın fazileti gitmez...” Bugün ise Suriye yol geçen hanı oldu ve elini sallayan Suriye’ye gidiyor ve oğlunun rejimini sorgulayan da kalmadı. Buti’nin El Cihad kitabı da sorgulanıyordu ve onu sorgulayanlar da günümüzde bir biçimde aynı kulvarda koşuyor. Keza günümüzde Moğollar ile Mevlana’nın daha doğrusu onların siyasi bendesi Süleyman Pervane ile Mevlana’nın ilişkilerini sorgulayanlar onu işbirlikçi derekesine indiriyorlar. Halbuki, görüntü boyuttan boyuta değişir.
Çeçenistan’la alakalı yazılarımın mürekkebi kurumadan demiyorum zira henüz gözlem faslını bile bitirmedim. Ardından da analiz ve yorum faslına gelmek istiyordum. Lakin aceleci okurlar ve bazı haber siteleri nedense alarmcı ve haddi aşan bir biçimde tepki gösterdiler, üzerime geldiler. Gözlemlerimizden, Kadirov yönetimine övgü düzdüğümüz kanaatine varmışlar. Bizim bazı gerçeklerin farkında olmadığımız kanaatiyle bazı telkinlerde bulundular. Elbette ki eleştiriler yazarı disipline etme ve dikkatli davranmasını sağlama noktasında faydalıdır. Lakin tenkitler muktezayı hale uygun olmalıdır. Aksi takdirde, yazar hiç farkında olmadan populist dalgaların esiri ve kurbanı olabilir. Burada biz, öncelikli olarak kimsenin vasisi değiliz, kimseyi telkin altında tutma ve kimsenin fikrini gütme ve kanaatini değiştirme niyetimiz de yok. Bizden kimse de öyle bir misyon talep etmedi.. Zaten bu mümkün de değildir, kanaatler dış telkinle değil ancak iç muhasebe ile değişebilir. Bu da bizim harcımız ve elimizde olan bir husus değildir. Hatta bazen telkinler ters de teper. Biz sadece orada gördüklerimizi paylaşıyoruz. Elbette orada yapılan dini tesisler Kadirov yönetimini meşrulaştırma amacı taşımış veya karşıtlarını imaj itibarıyla zayıflatmayı amaç edinmiş de olabilir. Lakin bütün olan biteni bu zaviyeye hapsetmek de doğru değildir.
Ve ardından da tarihi süreçle alakalı olarak analiz/tahlil kısmına geleceğiz. Bizim Kadirov’u övdüğümüz ileri sürülmektedir. Kadirov’u övmek için zahmet edip Çeçenistan’a gitmeye hiç lüzum yok. Yine tersinden bir biçimde hakkında olumsuz olarak anlatılanları yerinde görmek ve malumu i’lam etmek için yine Çeçenistan’a uzanmaya gerek yoktur. Onların gördüğünü her yerden görmek mümkün. Herhalde, Kadirov’un kamet getirdiğini söylemek bir gözlem olsa gerek. Onu övgü olarak nitelendirmek büyük haksızlıktır. Sonra orada müşahade edilen bazı güzellikler Çeçenlerin genlerinde olan özellik ve güzelliklerdendir. Bir tarafa, bir cihete hasr ve mal edilemez. Gözlemciye yargısız infazda bulunmakla hakikat ortaya çıkmaz, sadece seviye kaybı sonucu doğurur. Anlamadan dinlemeden varılan yargılar isabeti bir tarafa sadece sahibini bağlar.
Gördüğünüz hiçbir şey tek boyutlu değildir.
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT