Yüzbaşı da, Büyükanıt’a aynısını yapsa!
“Biz 1 milyona yakın mensubu ile büyük bir orduyuz.
Tek dertleri, patronlarının ticari menfaatlerini korumak olan gazetelerin her yazdığını takip edip tekzip etmeye kalkarsak, asli görevlerimizi yerine getiremeyiz” diyebilirler..
“Her yazılanı, her söylenileni takip edip yalanları ortaya çıkarmaya kalkarsak, ülkeyi savunma amaçlı silahlı ordu değil, basının yalanlarını düzeltme amaçlı yalanlama ordusu haline geliriz” diyebilirler..
“Bu tür yakışıksız yorumları, biraz da savcılar takip edip, gereken işlemleri yapmalılar” diyebilirler.
Ama, öyle görünüyor ki, “Önemsiz” ve “Fındık kabuğunu doldurmadığı” her haliyle açık olan “Sayın Cumhurbaşkanı” mı denildi, “Sayın Cumhurbaşkanım” mı denildi tartışması, “az alkış, çok alkış” tartışması, “ödül verildikten sonra dönerken başıyla selam verdi mi, vermedi mi” tartışması, “tokalaşmaların tamamı bitmeden yerine oturma” tartışması birilerinin fındık kabuklarını dolduracağı ümidiyle köpürtülüyor ha köpürtülüyor!..
O halde ne yapılmalı?
Nasıl ki, İşçi Partisi 22 Temmuz öncesinde Diyarbakır’da düzenleyeceği mitinge Genelkurmay’ın da destek verdiği izlenimi ile internet sitesinden duyurular yaptığında, Genelkurmay hemen yalanlamada bulundu..
Nasıl ki, Harp Akademilerinde yapılan konuşmada; “baz? teröristlerin halen TBMM ile irtibatlar?n?n devam ettiği”ne yönelik beyanın, o tarihteki TBMM üyesi bazı milletvekillerine atfen söylendiği iddiaları üzerine hemen açıklama yapılıp, kastedilenin önceki dönemlerde milletvekili olup, halen emekli maaşı alan kişiler olduğu açıklanarak düzeltme yapıldı..
Yine bir açıklama yapılıp; “patronlarının menfaati için bir bardak suda fırtına koparmak isteyenler”in “kraldan fazla kralcı” yorumlarına cevap verilir, böylece herkes hakkettiği dersi almış olur..
Yok, yayınlardaki “ince tavır” , “mesafeli duruş” vesair şeklindeki iddialar doğru ise, dolayısıyla tekzip edilecek bir yayın sözkonusu değil ise, işte o zaman da ileride olabilecek bazı gelişmelere katlanmamız gerekir.
Nedir o gelişmeler?
Örneğin, Genelkurmay Başkanı bir birliği ziyaret ederken, tokalaştığı yüzbaşı, kendi sırası geçtiği için hemencecik altındaki koltuğa çömeliverir. Hiç bakmaz bile, Genelkurmay başkanımız diğer subaylarla tokalaşıyormuş, tokalaşmıyormuş diye..
Güzel bir sahne mi olur bu?
Bence değil..
Ama, siz komutanınıza bunu reva görürseniz, sizin astınız da, size böyle bir tavrı reva görebilir!
Veya bir ödül töreninde, sizi selamlayarak yerine geçmesini beklediğiniz bir astınız, size bakmadan koltuğuna geçebilir..
Siz bu ülkenin cumhurbaşkanına, eğer kasten bunları reva gördüyseniz, sizin astınız da size bunları reva görebilir demektir.
Ama, tüm bunlar kasti tavırlar değil idiyse, o zaman çıkıp, bu yalanları yazanları “Yazdıklarınız yanlış değil, yalan” diye tekzip etmeniz gerekmez mi?
“Siz yazın, biz yalanlamayız. Böylece bize de bir şey olmaz.. Size de kimse dokunmaz” türü bir taktik içinde olunduğunu düşünmek bile istemiyorum.
Ama önceki gün cumhurbaşkanının yerine oturmasını beklemeden yerine oturan bir komutanın, bir sonraki gün aynı cumhurbaşkanı ile gülerek sohbet etmesi, tümgeneral seviyesindeki subayların “Cumhurbaşkanım” demedi diye kıyametler koparılırken, Genelkurmay Başkanı’nın bir gün sonra “Sayın Cumhurbaşkanım” diye hitap etmesi, kusura bakmayın ama, bir kararsızlık, kafa karışıklığı, belirsizlik olarak yorumlanabilir!
Bir Genelkurmay Başkanı’nın böyle kararsız, çelişkili tavır takınması, hem bulunduğu makam açısından, hem de kendisi açısından sıkıntılı bir durumdur.
Daha bir hafta önce diyorlardı ki, “Genelkurmay’da teamüller dünden bugüne değişmez. Yıllarca süren bir istikrar vardır”..
Ama şimdi, birkaç günde değişen iki farklı uygulama var. Önceki cumhurbaşkanı’na “Sayın Cumhurbaşkanım” deniliyormuş. Şimdi ilk gün “Sayın Cumhurbaşkanı” denilmiş. Sonra ertesi gün tekrar eskiye dönülüp, “Sayın Cumhurbaşkanım” denilmiş!
Ya çıkıp, “Basındaki bu tartışmalar, İstanbul fethedilirken, papazların ‘melekler erkek midir, dişi mi?’ tartışmasına benziyor.. ‘Sayın Cumhurbaşkanım’ da aynı anlamdadır. ‘Sayın Cumhurbaşkanı’ da aynı anlamdadır. Aksi yöndeki tüm tartışmalar, lüzumsuz, maksatlı ve fırsatçı amaçların eseridir” deyin..
Ya da, disiplin ile anılan kurumun, sürekli değişen farklı uygulamalar içinde olduğu değerlendirmelerine razı olun..
Bir hatırlatma da, kendisine yanlış yapılan tarafa..
Evet; cumhurbaşkanı, bu ülkenin vatandaşlarının hepsine kucak açmalı..
Çünkü Abdullah Gül; her kesimin cumhurbaşkanı.. Herkesin, her siyasi görüştekilerin cumhurbaşkanı...
Ama yalancıların değil... Ülkenin ordusunu, cumhurbaşkanına karşı kışkırtanların değil... Bir bardak suda fırtına koparıp, patronuna menfaat kazandırma hesabı içinde olanların değil. “Bu tavır devam edecek” diye edebsizce tahriklerde bulunanların değil!
Vakit Gazetesi
YAZIYA YORUM KAT