1. YAZARLAR

  2. Hilal Kaplan

  3. Yolun sonu barış mı?
Hilal Kaplan

Hilal Kaplan

Yazarın Tüm Yazıları >

Yolun sonu barış mı?

07 Ocak 2013 Pazartesi 05:05A+A-

PKK lideri Abdullah Öcalan, 7 Temmuz 1999'da, daha devlet 'Kürt' bile diyememişken Başkanlık Konseyi'ne gönderdiği mektupta şiddete son verme çağırısı yapmıştı:

'Anlamsız şiddet, sorunları içinden çıkılmaz hale getiriyor. Şiddete son vermek sorunların çözümünde temel halka olmaktadır (...) Şiddetin pratik olarak da güvenceli olarak da sona erdiğini kuşku götürmez bir biçimde kanıtlamak gerekiyor. Bu durumda en etkili sonuç alıcı yol, herkesi üzerine düşeni yapmaya zorlayacak ve aynı zamanda kolaylık sağlayacak olanı, barış için silahlı mücadeleye son verme ilanıdır. 1 Eylül 1999'da silahlı mücadeleye son verdiğimizi açıklamak ve güçlerimizi sınır gerisine, Güney'e çekip sürece göre değerlendirmek ve hazırlıklara çekmektir.'

Küçük bir grup hariç PKK sınır dışına çekildi, kötülükle özdeş hale gelmiş ismini değiştirdi. Ancak PKK'nın sınır dışına çekildiği süreçte devlet, kötü bir imtihan verdi. Çatışmasızlık sürecini başlatmak üzere sınır dışına çekilen PKK'lılardan yaklaşık 500'ünü öldürdü. PKK şiddeti olmadan geçen beş yıl boyunca da hiçbir somut adım atılmadı. Ak Parti hükümeti, ordu içindeki darbe planlarına rağmen demokrasinin konsodilasyonu için çaba gösterirken 2004 yılında, PKK tekrar şiddet üzerinden kazanım elde etme yoluna girdi.

Öcalan, Haziran 2004'te 'diyaloğun gelişmemesi ve ciddi bir siyasal iradenin ortaya konmamasını' gerekçe göstererek PKK'ya şiddete dönme çağrısı yaptı. Eski ismine geri dönen PKK, şiddeti tekrar tırmandırdı.

O günden bugüne devlet, birkaç kez barışa şans verdi. Ekim 2009'daki Habur'dan girişler tarafların iyi niyetine rağmen, hazırlıksızlık sebebiyle ve muhalefetle medyanın savaşkan tutumu sayesinde geri tepti. Aralık 2009'da Tokat Reşadiye saldırısında erzak alımından dönen silahsız askerlere yönelik saldırıda 7 asker vefat etti. Başbakan Erdoğan bunu 'açılıma yönelik bir PKK provokasyonu' olarak değerlendirdi. Habur'dan dönenlerin bir kısmı ceza alırken, konjonktür sebebiyle sözünü tutamayan devlet yargılananların önemli bölümünün Kandil'e dönmesine izin verdi.

Ardından Oslo görüşmeleri başladı. O dönem Başbakanlık Müsteşar Yardımcısı olsa da 'Başbakanın özel temsilcisi' sıfatıyla Hakan Fidan başkanlığında MİT temsilcileri, PKK temsilcileriyle görüştü. İmralı ile görüşme trafiği sürdürüldü. Basına sızan beşinci Oslo görüşmesinde PKK yöneticilerinden Mustafa Karasu şöyle diyordu:

'Bence DTP'nin de bizim de Önder Apo'yu muhatap göstermemizden rahatsız olmayın. Önder Apo'nun muhataplığının meşrulaşması Türkiye'nin çıkarınadır. Türkiye toplumunun Önder Apo'yu muhatap olarak benimsemesi Türkiye'nin çıkarınadır. Şu söyleniyor: 'Otuz yıldır savaştık. Apo'yu nasıl muhatap olarak kabul edelim?' Bence aşiret devleti değildir Türk Devleti. Çıkarı söz konusu olduğunda Türkiye'nin bunları unutması demiyorum karşılıklı birbirimizi affetmesini bilmeliyiz.'

Ne var ki Öcalan'ın devrimci halk savaşına gerek kalmadığı ve Barış Konseyi'nin kurulacağı sözlerini takiben Silvan saldırısıyla aynı güne denk gelen demokratik özerklik ilanıyla PKK ve diaspora merkezli görüşmeler de çökmüş oldu. PKK önce Suriye krizini kâra tahvil etmek amacıyla Esed güçleriyle zımnen işbirliği içinde hareket etti. Türkiye'de devrimci halk savaşını gerçekleştirmeye çalıştı ama PKK tabanı savaş değil, barış istediğinden başaramadı. Öcalan'ın açlık grevini bitiren açıklamasında altı şehri ele geçirerek bir yere varılamayacağını ve Esed'e karşı hareket edilmesi gerektiğini belirtmesinden sonra muhalif saflara katıldı. Süreç, tüm katmanlarıyla Kürtlerin Türkiye ile işbirliğini zorluyordu. Devlet de Öcalan'ı muhatap olarak kabul etti.

BDP'li yasal temsilcilerin ziyareti Öcalan'ın siyasal aktör olarak tescil edildiğine ilişkin bir iyi niyet adımıydı. Bunu dördüncü yargı paketi, anadilde savunmanın yasalaşması ve Yerel Yönetimler Özerlik Şartı'ndaki çekincelerin kaldırılması izleyecek gibi görünüyor.

Şimdi sıra Kandil'in Mustafa Karasu'nun dediği gibi 'önderliği' muhatap olarak kabul etmesinde ve sürece olumlu katkı sunmasında. Taraflar çözüm takvimine uygun hareket ederlerse neden olmasın?

YENİ ŞAFAK 

YAZIYA YORUM KAT