“Yoksa onlar Allah’ın azabından emin mi oldular?”
“Yoksa onlar, farkında olmadıkları bir sırada Allah’ın azabından kendilerini kuşatacak bir felâketin gelip çatmasından emin mi oldular?” (Yusuf suresi/107)
اَفَاَمِنُٓوا اَنْ تَأْتِيَهُمْ غَاشِيَةٌ مِنْ عَذَابِ اللّٰهِ اَوْ تَأْتِيَهُمُ السَّاعَةُ بَغْتَةً وَهُمْ لَا يَشْعُرُونَ ﴿١٠٧﴾
“Yoksa onlar, farkında olmadıkları bir sırada Allah’ın azabından kendilerini kuşatacak bir felâketin gelip çatmasından veya kıyâmetin ansızın başlarında kopmasından emin mi oldular?” (Yusuf suresi/107)
Bu müşrikler, Allah’ın herhangi bir azabının, ansızın gelip kendilerini kuşatmayacağından veya idrak edemedikleri bir anda kıyametin aniden kopup, kendilerinin cehenneme sürüklenmeyeceklerinden emin midirler?
Evet, Allah Teâlâ kullarını cezalandırırken aniden cezalandırabilir. Kul, kendisine verilen mühletten dolayı şımarmamalı, devamlı olarak rabbine yönelmelidir. Aksi takdirde aniden cezaya çarpılır da artık sızlanması ona bir fayda temin etmez. Bu hususta başka âyetlerde de şöyle buyurulmaktadır: "O memleketler halkı, azabımızın onlara uyurlarken gece gelmeyeceğinden emin midirler? Ve yine o memleketler halkı, azabımızın kendilerine kuşluk vakti eğlenirken gelmeyeceğinden emin midirler? Yoksa onlar, Allah’ın kendilerini ansızın yakalayıvermesinden emin mi oldular? Allah’ın ansızın yakalamasından ancak hüsrana uğrayan bir topluluk emin olur.” (Araf sûresi/97-99)
(TABERİ TEFSİRİ)
Bu soru, hayat karşısında tavır almada, tehlikelere karşı geçici bir güven hissi ve uzun bir ömür sürüleceği düşüncesiyle oluşan kayıtsızlıktan insanları sakındırmak için ortaya konmuştur. Böyle düşünenlere göre problemler pekala uzak bir "geleceğe" ertelenebilir.
Besbelli ki bu yanlış bir tavırdır; çünkü hiçbir insanın belli bir zamana kadar yaşama garantisi olmadığı gibi, hiç kimse ne zaman, nerede ve ne şekilde öleceğini bilmez. Bu yüzden soru şunu demek istemektedir: "Günlük tecrübeleriniz size bir dakika sonrasında bile ne olacağını söylemezken, geleceğiniz size nasıl gizli olmaz? Dolayısıyla hikmet şunu gerektirir ki, geleceğiniz için şimdi hazırlık yapmalısınız ve bulunduğunuz yolun "doğru yol" olup olmadığını enine boyuna düşünmelisiniz. Gittiğiniz yolun "doğru yol" olduğunu gösterecek herhangi bir sağlam deliliniz var mı? Yerde ve göklerde seçiminizi destekleyecek herhangi bir sağlam deliliniz bulunmakta mı? Sizden önce bulunduğunuz yola koyulmuş insanlar hedeflerine güven içinde ulaşabilmişler mi? Kısaca, bu yolu izlemekle kendi döneminiz ve kültürünüzde ulaştığınız sonuçlar doğru yolda olduğunuzu ispatlamakta mı?"
Bu, onları aymazlıklarından (gafletlerinden) uyandırıp kendilerine getirebilmek, bu aymazlıklarının beraberinde taşıyacağı kötü sondan onları sakındırabilmek için, sözkonusu kimselerin duygularına yönelik güçlü bir dokundurmadır. Hiç kimsenin ne zaman gerçekleşeceğini bilemediği Allah’ın azabı, bir anda başlarında kopuverebilecek kıyametle, onların tümünü birden kasıp kavurabilir elbet. O dehşetengiz, o korkunç gün belki de gelip ansızın kapılarına dayanmıştır, ama onlar bunun farkında bile değildirler. Gayb, bir başka deyişle, yarının neye gebe olduğu, sözcüğün tam anlamıyla kapalı bir kutudur! Bu bağlamda ne göz işe yarar, ne de kulak! Bir anda neler olup biteceğini hiç kimse bilemez! Dolayısıyla o aymazlar, böyle bir konuda nasıl güven içinde olabilirler?
(FİZİLALİL KUR’AN)
HABERE YORUM KAT