Yoksa, Aygün ‘Devletin İyi Kürdü’ mü
PKK Kürt toplumunda siyasi çoğulculuk istemiyor. Alevi veya Sünni Kürtler arasında “Hüseyin Aygünlerin” çoğalmasından korkuyor.
Orhan MİROĞLU
Yoksa, Aygün ‘devletin iyi Kürdü’ mü
Hüseyin Aygün serbest bırakıldı, bütün CHP camiasına ve Türkiye’ye geçmiş olsun.
Aygün kim?
Zaza, Alevi, siyaset adamı, yazar ve değerli bir aydın..
Şimdi politik kimliği önde, ama politik kimlikler geçicidir, Hüseyin Aygün’ü, Hüseyin Aygün yapan pek az kimsede gördüğümüz o üstün vasıflardır, halkla kolay bağlar kurması, Dersim yakılıp yıkılırken halkının yanında yer alması, bu halkın derdini, ahvalini anlatan kitaplar yazmasıdır.
Siyaset için CHP’yi tercih etti ve 2011 seçimlerinde milletvekili seçildi.
Zor bir seçimdi, PKK oyunu kurallarına göre oynamak istemiyor ve Dersim’de iki milletvekilliğinden en az birini almak istiyordu.
Aygün, o dönemdeki PKK baskılarından sık sık söz etti, PKK’lilerin köylere inip seçimleri etkilemeye çalıştığını ifade etti. Ama bütün bunlar, tarih boyunca hiçbir otoriteye baş eğmemiş Dersim’de kâr etmedi ve CHP oyların yüzde 56’sını alarak iki vekilliği de kazandı.
Anayasa referandumunda bu oylar daha yüksekti ve Türkiye de en çok hayır yüzde 80’lerde Dersim’de çıkmıştı.
Belediye yönetimi son iki dönem, BDP’de, ama bu bir ittifak yönetimiydi, Dersim’deki sol grupların desteğiyle elde ediliyordu.
Dersim bunun dışında, başka siyasi tercihleriyle her zaman için PKK’nin başını ağrıtmıştır.
“Demokratik Özerkliğe” Dersimlileri bile ikna edememişseniz, Kürtlerin geri kalan yarısını bile ikna etseniz bu fazla bir anlam ifade etmez çünkü.
İki nedenle:
Dersim tarih boyunca merkezî otoriteyle geçinememiş, barışık olamamış ve “özerkliğine” çok tutkun olmuştur.
İkincisi Dersim son Kürt isyanının da merkezidir. Dersim şehir merkezinde yer alan 800 hanenin her birinden en az bir kişi hayatını dağlarda ve PKK saflarında kaybetmiştir.
Ama bu trajik durum dahi, Dersimlilerin siyasi tercihlerinde pek az değişiklik yaratmıştır.
Dersim Alevi, sol ve CHP’lidir.
PKK “halktan gelen yoğun şikâyetler ve talepler üzerine” CHP’li Aygün’ü tutukladı. Halk “talep ediyor” ve PKK tutukluyor.
Herhâlde dünyanın en hızlı mahkemesinde yargılandı Aygün, muhtemelen halktan gelen bu “yoğun talepler” ve Aygün’ün “kabahatleri”, kendisine bir bir anlatılmış ve kendisini savunması istenmiştir.
Sonra tepkiler artınca Bahoz Erdal’ın talimatıyla yargı süreci durdurularak serbest bırakıldı.
Hüseyin Bey, onu kaçıran gerillaların, “demokratik özerklik için savaşmaya gerek olmadığını” ifade ettiklerini söylüyor. Peki gerillalar acaba bugün demokratik özerklik için, federasyon hatta bağımsızlık için bile siyasi mücadele yürütmenin Türkiye’de yasak olmadığını, ve eğer bu talep Kürt halkının ortak talebiyse kimsenin bu ortak talebin karşısında duramayacağını bilmiyorlar mı?
Biliyorlar kuşkusuz ve bunu da ifade etmişler zaten, demokratik özerklik için savaşmaya değmez demişler..
Ama yanıldıkları nokta şu ki, ellerinde silah var diye, bir hükümetin veya devletin onlarla müzakere masasına oturup demokratik özerkliği müzakere edeceğine inanmalarıdır. Bu inanç uğruna ölüyor ve öldürüyorlar.
Güçlü olduklarını düşünüyorlar ki, böyle düşünmeleri elbette boşuna değil.
Silahları var, partileri var ve mahkemeleri var..
Bugün dahi ellerinde çok sayıda tutuklu insan var, aralarında siyasetçilerin ve bürokratların olduğu.
KCK kanununa göre bu insanları yargılayabiliyor ve ne ulusal ne uluslararası hukuk kurallarına aldırmadan yaşam hakları dâhil, her türlü kararı alabiliyorlar.
Yani KCK anayasasında bizdeki gibi 90. Madde geçerli değil.
KCK hukuku serbest bırakma veya infaz etme dâhil her hakkı KCK’ya veriyor, muhtemel ihtilafların vuku bulacağı zamanlarda uluslararası hukuka başvurma hakkı yok, ihtilaf durumlarında son sözü Öcalan söylüyor ve hukuk süreci böylece tamamlanıyor.
Hüseyin Bey, silahların gölgesinde fikirlerini yeteri kadar ifade edemediğini açıkladı ki bu çok doğal.
Bu yüzden de, “demokratik özerklik için savaşmaya değmez” diyen gerillalara bu talebin iletileceği merkezin parlamentodan ziyade Kandil olduğunu söylemesi beklenemezdi.
Parlamento toplanıp, “demokratik özerklik için savaşmaya değmez, alın özerkliği gidin o bölgeyi yönetin” diyemez.
Anladığım kadarıyla Hüseyin Bey’den bağımsız kalması yani CHP’den istifa etmesi de istenmiş, ama o böyle bir siyasi kararı silahların gölgesinde veremeyeceğini ifade etmiş.
Yani PKK cephesinden bakıldığında, CHP’li Hüseyin Aygün, aslında devletin “iyi Kürdü” gibi görünüyor.
PKK’yi solculuğun ve Aleviliğin rahatsız etmediği açık.
Onu rahatsız eden CHP’nin siyasi ve kurumsal kimliği.
Türkiye’nin hiçbir şehrinde CHP’yle karşı karşıya kalmıyor PKK.
CHP’yle karşı karşıya kaldığı tek şehir Dersim.
Aygün bu şehirde “devletin bir iyi Kürdü”, bir de kötü Kürtler var.
Devletin kötü Kürtleri, “devletin iyi Kürdü”nü mahkeme etti.
Başka şehirlerde “devletin iyi Kürtleri” AKP’lilerdir ve onları destekleyenlerdir, bir tek Dersim’de de CHP’lilerdir.
“Kötü Kürtlerin” solcu Kürtlere ve Alevi Kürtlere, Dersimli Kürtlere iyi davranması beklenir oysa.
Ama bu sefer öyle olmadı, siz Alevi de olsanız, solcu da olsanız halkın nezdindeki itibarınız yüksekse bu bertaraf edilmesi gereken bir durum hâline geliyor.
Bu kimliğin ve bu kimliğe sahip olanların ortaya koyduğu siyasi tercihler, Dersim’de, PKK talepleriyle pek de barışık olamıyor.
Dersim son isyanın merkezi.
Buna rağmen PKK siyasi manada arzu ettiği yerde değil.
Son seçimlerde Aygün’ün elde ettiği başarı PKK’yi rahatsız etti.
Aygün sıradan bir siyasetçi değil çünkü. Siyaset yapmasa ve milletvekili olmasa bile Dersim’de bir milletvekilinden daha fazla saygınlık görebilir, ki bu saygınlık zaten zamanı geldiğinde aldı onu Meclis’e taşıdı.
PKK Kürt toplumunda siyasi çoğulculuk istemiyor, siyasi çoğulculuğun mümkün hâle gelmesini, kendi muhayyel iktidarı için bir engel görüyor.
Alevi veya Sünni Kürtler arasında “Hüseyin Aygünlerin” çoğalmasından korkuyor.
Aramıza hoş geldin Hüseyin Bey, geçmiş olsun kardeşim..
TARAF
HABERE YORUM KAT