Yok mudur kurtaracak bahtı kara mâderîni!
Nasıl geldilerse öyle gidecekler.. Doğan için üzülüyorum..
İşin garib yanı ne biliyor musunuz, bazıları rollerini gerçek sanıyorlar. Oyun bittiğinde bile hâlâ rollerine devam etmek istiyorlar..
Onlar birer gladyatör.. “Topyekun savaş” manşetleri atıp, savaş boruları öttürüyorlar ve savaş baltalarını çıkarıp dans ediyorlardı..
Şimdi artık arasalar da, gömdükleri savaş baltalarını gömdükleri yerde bulamayacaklar..
Bu alemde dostluk, vefa yok. Herkesin çıkarları, birilerinin malından da, canından da daha değerli..
Bu dünya, etme bulma dünyasıdır diye boşuna söylememiş atalarımız..
“Alma mazlumun ahını, çıkar aheste ahesete” denilmiştir.
Şimdi; “hale münasib bir ev ve bir maaş”la uygun bir yerde tatile çıkma zamanıdır..
Zaten yaptıkları iş bir bakıma taşeronluk değil mi idi, derin devletin KİT’inde..
Dokunulmazlık büyüsü bozuldu. Artık dokunurlar.. Afsunluydular. Eskiden kılıç geçmez, kurşun işlemezdiler. Yargı muafiyeti vardı..
30 ilde akaryakıt operasyonu: 200 gözaltı haberini okurken, “işte bu” dedim.. Bu iş nereye kadar gider bilmiyorum ama, kesinlikle bu yönde atılacak küçük bir adımın arkasından, göreceksiniz ilk savcılık ifadesinde bile inanılmaz bilgi, belge, örgüt, tanık, sanıklara ulaşılır..
30 il ve 200 kişi..
Hatta birileri bu operasyonun rüzgarı ile panik halinde ne yapacağını şaşıracaktır..
İşin siyaset, bürokrasi, iş dünyasında o kadar uzantısı var ki.. Ucu her yere gider.. Taşımacılık firmaları, petrol şirketleri, ithalatçılar.. Solvent işi yapanlar.
Bu kadar kişinin içinde olduğu bir işin gizli kalması mümkün değil aslında..
Madem PKK’lılar dağdan indiriliyor. Uyuşturucu kaçakçılarının üzerine gidiliyor, petrol kaçakçılığının da üzerine gidilecektir..
İşin en ucundan başladıklarına göre, tepedekilere gözdağı veriliyormuş gibi sanki.. “Kızım sana söylüyorum, gelinim sen dinle” deniyor sanki.. Birilerinin teslim olması isteniyor, ya da hadi artık herkes kendi köşesine deniyor..
Aslında 30 ilde operasyona gerek yoktu, 6-7 ilde yapılacak operasyonla bu iş bitirilebilirdi. Yani köprü başı, suyun gözü tutulduğunda bu iş biterdi.. İlk 3 il derseniz İstanbul, Ankara, İzmir.. Bunlar “bir torba toz, bir otoboz, bir toroz” hesabıyla çalışmıyor, dağ gibi gemi tankerler, dev petrol tankları, binlerce petrol istasyonu, onbinlerce kamyon. Bu iş, herkesin bildiği bir sır.. 5-10 kişiyi gözaltına alın, bu iş çözülür..
“Ulusal Marker” konusunda da sistem, en ucundan tuttu.. Yani “gördüm” diye birilerine sinyal veriyorlar.. Bu iş sahte para basmak gibi bir iş.. Likit bandrol bu. Sadece petrol kaçakçılığı değil, aynı zamanda hazine vurgunu anlamı da taşıyor. Devlete ait bir mührü ele geçiriyor gibi bir şey. Örgütlü, nitelikli bir dolandırıcılık.. Bunu öyle sıradan biri yapamaz..
Doğan neyi bekliyor bilmiyorum. Sanırım “umut bağladığı dağlara kar yağdığı”nın farkında değil.. Zaman aleyhine işliyor.. Gelen günler giden günleri aratacak gibi.
Bu aşamadan sonra kurtulması çok da mümkün değil..
Ortakları niye susuyorlar, onu da anlamak zor.
Doğan bekledikçe, başka bilgi, belge, tanıklar da ortaya çıkacak.. Bir adım daha ileri gidilecek..
Doğan grubunun off-shore hesapları, şirketleri bilinmiyor değildi! Kağıt oyunu da öyle.. Borsa oyunları.
Bazı, kendilerini “la-yüs’el” görenler gözü kara, hesapsız-kitapsız öyle işler yapıyorlar ki. Bu çevrelere kimse hesap soramayınca, yöneticiler bütün kirli işleri halının altına süpürür. Sonra işler tersine gitmeye başlayınca, umutlar tükenir.. Bu çevrelerin işlerinde, suç bir tane değildir. Kurtulma umudları bir anda sıfırlanır.
Onun için eski generalleri nazarlık muskası olarak vitrinlerine yerleştirirlerdi..
Sonuç ortada..
Amiral gemisi batarsa, arkasından sürüklenen çok olur.. Çünki onun peşine takılıp, aynı yola giren, işbirliği yapanları çoktur..
Şimdi birilere, ellerindeki bilgi ve belgeleri, telefon kayıtlarını; rakiplerine, siyasilere, bürokratlara karşı kullanmak isteyebilirler.. Cem Uzan da denedi bunu. Ama unutmamak gerekir ki, bu işlerde bir dehşet dengesi söz konusudur.. Hiç kimse bir anda kozlarının hepsini kullanmak istemez.. “Deme derim”, “yapma yaparım” derler..
Bana sorarsanız, girilen yol geri dönüşü olmayan bir tek yön. Bir mecburi istikamet..
Bu yol ilk kez katedilmiyor..
Birilerinin bu yolun yolcularına şunu söylemesi gerek: “Haddinden fazla şiddet gayedeki hikmeti yok eder..”, “Kontrol edemediğin güç, güç değildir..”
Bu işler böyledir.. Bu dünya, “etme bulma dünyası”dır.
Birilerinin yüreğine korku düşmüş olmalıdır. Kurtarıcı bir el beklemektedirler, ama nafile bir bekleyiştir bu..
Bana kalırsa Ergenekon, düz ovada siyaset, petrol kaçakçılığı operasyonu, Doğan’ın başına gelenler, çok da birbirinden bağımsız konular değil..
Göreceksiniz bu işin arkası gelecek.. Gelecek günler önemli gelişmelere gebe.
Hele şu petrol kaçakçılığı işi.. İktidarın, birtakım yatırım ve açıklar için ihtiyaç duyduğu kaynak, petrol kaçakçılarının kasasında ve tanklarında gizlidir..
Selâm ve dua ile.
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT