Yoğun Bakımda Mahremiyet Meselesi: Faruk Beşer Ne Dedi, Onlar Ne Anladı?
Mahremiyetle ilgili yoğun bakımlarda yaşanan rahatsızlıklara dikkat çektiği için adeta linç edilen Faruk Beşer ile ilgili karalama kampanyasına değindiği yazısında Resul Tosun, söz konusu kampanyanın sebeplerini irdeliyor.
Resul Tosun tarafından kaleme alınan ve bugün Star gazetesinde “Yoğun Bakımda Mahremiyet” başlığıyla yayımlanan yazıyı ilgilerinize sunuyoruz:
Asansörde halvet bahanesiyle bütün ilahiyatçıları aynı kefeye koyup karalayan dinden rahatsız tipler ve kompleksli dindarlar hafta içinde Prof. Dr. Faruk Beşer hocanın bir tweetini taktılar kafaya.
Önce şunu söyleyeyim. Tanımayanların ya da tanıdığı halde aşağılamak için sözde ilahiyatçı diye bahsedilen Prof. Dr. Faruk Beşer öyle onların yazdığı gibi sıradan bir ilahiyatçı değildir.
Türkiye’de ‘İlmine güvenilir ilahiyatçıları sayın!’ deseniz ilk 10’a rahatlıkla girebilecek bir ilim adamıdır Faruk hoca.
***
Bizzat yaşadığı bir sıkıntılı durum üzerine “Yoğun bakımda kadın ve erkeği ayrı odalarda tutmak mümkün değil mi?” diye bir tweet atmış.
Vay sen misin bunu soran.
Hoca ‘olmaz’ demiyor, doktorlarla ilgili bir problemi de yok ama soruyor ‘mümkün değil mi?’ diye.
***
Cuma günü bu tweetine açıklık da getirdi. Dedi ki:
“Bunu neden gündeme getirdim? Birkaç yıl önce annem, birkaç gün önce de kayınvalidem yoğun bakıma düşünce her ikisi de feryat edip aynı şeyi söylediler; beni bir daha buraya koyarsanız size asla hakkımı helal etmem dediler. Onların böyle bir durumda yaşadıkları acıyı ve ıstırabı; ar duygusunu, mahremiyet ihlalini hesaba katmayanlar, akılları fikirleri cinsellikte olanlar tabii ki, anlayamazlar. Düşünün, hayatı boyunca saçını dahi kimseye açmamış bir kadın, aynı koğuşta kendisi gibi erkeklerle yan yana, çıplak olarak bir sedyeye uzatılacak, üstüne her an düşebilen bir bez parçası atılacak ve ayırım yapılmadan gerektiğinde erkek bir bakıcı gelip ona sonda takacak, altını alacak vs..
Ömrü boyunca ar duygusunu, hayâyı ve mahremiyeti en büyük sermaye olarak bilen ve yaşayan bu insanlar böyle bir muameleye katlanmaktansa ölümü bile kurtuluş sayıyorlar, işte ben bunu bizzat gördüm. Bunu böyle kabul etmeyenlere de bir şey söylemedim, onlar istedikleri gibi muamele görebilirler. Ama onların hakkı var da, böyle bir inanca sahip olanların hakkı yok mu?”
***
Elbette var olmaz mı?!
Dini hassasiyet bir kenara meselenin insani boyutu bile böyle bir çirkin kampanyaya ‘yok artık’ dedirtecek netliktedir.
Kişinin mahremiyeti din ayrımı olmaksızın insanlığın ortak haklarından biridir.
İnsan Hakları Evrensel Beyannamesi’nin 12. ve 18. maddeleri kişinin mahremiyetine saygıya ve inancını izhar etme ve gereği gibi yaşama hakkına vurgu yapar.
TC Anayasası’nın 20. maddesi de bu hakkı teyit eder.
Durum böyleyken Faruk hocanın bu son derece makul ve sıradan sorusu sonrasında kopartılan patırtının sebebi nedir?
***
Sebebi çok basit. Bu kampanyayı başlatan medya grubunun ‘kadın teni üzerinden para kazanmasını kınayan tweetler’ atıyordu Faruk hoca ve etkili oluyordu.
Yani bu kampanya Faruk hocadan intikam alma kampanyasıdır.
Konuyu kendilerine uygun cevap verecek biçimde seçtikleri ilahiyatçılara ve doktorlara sormaları da işin hinliği.
Hepinizin yakından tanıdığı çok meşhur bir profesör cerrah -bu ilkesiz grup itibar suikastı yapar diye ismini vermeyeceğim- bu çirkin kampanya üzerine aynen şunları söyledi:
“Bazı kavramları günlük politikanın girdabında boşuna hırpalıyoruz. Yoğun bakımlarda cinsiyet mahremiyetine dikkat istemek en temel insan hakkıdır. Bilinçleri kısmen veya tamamen kapalı olan insanlar eşyaya dönüşmüyor.”
Edep yahu!
HABERE YORUM KAT