Yılanların Öcü
Yeşilçam filmlerinden biri bu ismi taşıyor. Bir romandan uyarlama olan filimde, mazlum tarafın, ötekine yaptığı kötülüğe bakılırsa kimlerin yılan olduğunun sorgulanması gerekiyor. Ama konumuz bu değil.
Konumuz, neden yılanların öcünden bahsedildiği…
Belki, bunun kaynağı, Hz. Âdem’in yaratılış kıssasıdır. İblis, her şeyi bir hikmetle yaratan ve her buyruğunda hikmet olan Allah’ın emrine karşı çıktı. Tüm melekler, âdem için secde ederken, o secde etmedi. Oysa ki, emrin, maddeye secde etmek değil, Yüce Allah’ın buyruğuna itaat olarak okunması gerekirdi. Ama maddeci anlayış, emrin ruhunu anlayamadı. Maddenin özelliğinin özünden geldiğini vehmetti. Oysa ki, maddenin özelliği, o maddeyi yaratan Allah’ın yaratıcı iradesinden kaynaklanıyordu. Maddenin işlevi, özünden gelmediği gibi, tabiattaki kanunlar da zorunlu değildi. Onlara ayrıca kodlanmış idi. Bu nedenle de Ateş, Hz. İbrahim ateşe atıldığında, ateş onu yakmadı. Çünkü yaratıcı irade, öyle tecelli eti:
“’Ey ateş! İbrahim’e karşı serin ve esenlik ol’ dedik.” (21/Enbiya, 69.)
Dolayısıyla, maddenin tabi olduğu kanunlar değil, yaratıcı iradenin buyrukları zorunludur. Yaratıcı irade tecelli etti mi madde olmazlık edemez. Nitekim, Allah, hz. Âdem’i kurumuş balçıktan şekillendirip ona ruhundan üfleyince, o da olmazlık etmedi. Yaratılıştaki ilahî sırrın muvacehesince, âlemin kendinde dürülü olduğu, “küçük âlem”, “âlemin özü”, olarak nitelenen “insan” oluverdi. Onun amacı da olmaktı. Yaratılış sebebi, en güzel ameli sergilemek, maddeden ve maddenin işleyişinden farklı olarak yüce gayeleri sahiplenmek; varlığa ve hayata ahlakı ve erdemi katmaktı. İnanç, idealler ve erdemlerle olgunluğa ermekti.
Ama İblis, Yaratılış sırrının ortaya çıkmasını beklemedi, Allah’ın buyruğunu kendi vehimlerince sorguladı, karşı çıktı. İsyanına maddi gerekçe üretti. Allah’ın rahmetinden uzaklaştırılınca da, bunun sorumlusu olarak Hz. Âdem’ı gördü.
Hz. Âdem, cennette idi, Allah onun için Hz. Havva’yı yaratmıştı. Ama, onlara bir ağaçtan yemeyi yasakladı. Yahudi kültüründen gelen bir hikâyeye göre, İblis yılan görünümüne bürünerek cennete girdi.
Yılan, yalanla onları aldattı. Onlara, “o ağacın meyvesini yediğinizde gözleriniz açılacak, iyiyle kötüyü bilerek Tanrı gibi olacaksınız.” (Tevrat, Yaratılış (Tekvin), 3:5) diyerek onların yasak meyveden yemesini sağladı. Kendince öcünü ilk orada aldı. Yine Yahudi, kültürüne göre Allah yılana: “Bu yaptığından ötürü bütün evcil ve yabanıl hayvanların en lanetlisi sen olacaksın” dedi, “Karnının üzerinde sürünecek, Yaşamın boyunca toprak yiyeceksin. Seninle kadını, onun soyuyla senin soyunu birbirinize düşman edeceğim. Onun soyu senin başını ezecek, Sen onun topuğuna saldıracaksın.” (Tevrat, Yaratılış (Tekvin), 3:14-15.) Ancak, İslam yaratılış inancı, bu mitolojik unsurlara yer vermez. Kur’an’da da asıl soruna, İblis’in Hz. Âdem’a (a.s.) ve âdemoğullarına düşman olduğuna dikkat çekilir. Hz. Âdem’in yaşayarak tecrübe ettiği bu hakikat, sonrakilere de ilahî vahiyle anlatılarak onların da gafletten kurtulmaları sağlanır.
Ama iblis, öcünü almaya devam ediyor. O, bir kere, insanları doğru yoldan saptırmayı kendine iş edinmiştir. O, hak yolun ortasına oturmuş, o yola girenleri döndürmeye ve saptırmaya çalışmaktadır:
“Şeytan dedi ki: ‘…yemin ederim ki, ben de onları saptırmak için senin dosdoğru yolunun üzerinde elbette oturacağım. Sonra (pusu kurup) onlara önlerinden, arkalarından, sağlarından ve sollarından sokulacağım ve sen onların çoğunu şükreden (kimse)ler bulamayacaksın.’” (7/A’raf, 16-17.)
Günümüzde de habire öç peşinde koşan yılanlar var. Her konjonktürü, inancından ve duruşundan dolayı birilerinden öç almak için fırsata dönüştürenler var.
Bunlar içindeki en kalabalık güruh ise eyyamcılar. Bunlar, gününü gün etmeye çalışır! Fikir kırıntıları vardır ama doğru ya da yanlış idealleri yoktur. Fikirlerini, çıkarları için istismar ve suiistimal ederler. Sadece birilerine yaklaşmak için fikirleri vardır. Bir ortamda konuşacak bir şeyleri olması için fikirleri vardır. Her konuda fikirleri olsa da aslında fikir fakiridirler.
Bunların en mahirleri, bugün hizmet kahramanlığına soyunmuşlardır. Bazı cemaatlerin de bunlara prim verdiği görülmektedir. Öyle ki bunların dününe bakmadan bugünkü söylemlerine göre bunları görevlendirirler. Oysa ki, gemiyi ilke terk edecek canlıları kaptan, yapmak, Müslüman basiretine uymamaktadır.
Hulasa-i kelam olarak şu uyarıyı yapalım: Yılanlara ve yalanlara dikkat!
YAZIYA YORUM KAT