"Yeryüzü kendine has bir sarsıntıya uğratıldığı zaman..."
Depremin içimize saldığı korku yapılması gerekenleri hatırlatıyor.
HAKSÖZ HABER
Düzce merkezli deprem Türkiye'nin birçok ilinde hissedildi. Bartın'dan İzmir'e kadar geniş bir bölgede oluşan irili ufaklı sarsıntılar herkesin içine korku sardı.
Tarih boyunca insanlar için anlaşılması güç ve ürkütücü bir hadise olarak görülen deprem hakkında bugünlerde yapılan açıklamalar daha ziyade materyalist ve zahiri bağlam üzerinden şekilleniyor.
Depremlerin sebeplerini araştırmak ve ortaya çıkartabileceği kazalara karşı hazırlanmak herkesin sorumluluğudur. Bu noktayı göz ardı etmek büyük bir hata olacaktır. Ancak depremler üzerinden insanın hatırlaması gereken hususlar olduğu da unutulmamalıdır. Bunların başında dünya hayatının ebedi olmadığı gerçeği gelmektedir. Zira deprem küçük kıyamet olarak adlandırılmıştır.
İnsanın kapasitesini aşan bir hadise olarak depremlerin sebepleri üzerine ne söylenirse söylensin üzerinde yaşamımızı idame ettirdiğimiz zeminin büyük bir sarsıntıyla yerinden oynaması insanı hayretler içerisinde bırakan bir hadisedir. Bu sebeple depremin insanlara Allah'ı hatırlatması gayet doğaldır. Önemli olan darlık zamanında hatıra düşen yaratıcının varlığını her daim aklımızdan ve kalbimizden çıkartmamaktır.
Bu bağlamda ayet-i kerimede insanın "Ona ne oluyor?" dediği an gelmeden evvel gerekli hazırlıkları sadece dünya için değil ahiretimiz için de yapmak lazımdır. Binalarımızı sağlamlaştırmak için çaba göstermek zorundayız. Maddi kayıplarımızı engellemek ve daha önemlisi sevdiklerimizin canına zarar gelmemesi için her türlü önlemi almalıyız. Tüm bunlarla birlikte deprem sebebiyle hatırladığımız acziyet duygusuyla Allah Teala'nın her şeyi kuşatan hakiki ilmini hiçbir zaman aklımızdan çıkarmamalıyız. Öteki türlü depremde tuzla buz olan binalar misali bizden de geriye hiçbir şey kalmaz. Rabbimiz Müslümanlara hayırlı ömür ve hayırlı bir son nasip etsin!
Yeryüzü kendine has bir sarsıntıya uğratıldığı, içindekileri dışarıya çıkarıp attığı ve insan, "Ona ne oluyor?" dediği zaman, ﴾1-3﴿ İşte o gün, yer, kendi haberlerini anlatır. ﴾4﴿ Çünkü Rabbin ona (öyle) vahyetmiştir. ﴾5﴿ O gün insanlar amellerinin kendilerine gösterilmesi için bölük bölük kabirlerinden çıkacaklardır. ﴾6﴿ᅠArtık kim zerre ağırlığınca bir hayır işlerse onun mükafatını görecektir. ﴾7﴿ Kim de zerre ağırlığınca bir kötülük işlerse onun cezasını görecektir.﴾8﴿
TDV'nin "zelzele" başlıklı bölümünde deprem hakkında şu bilgiler veriliyor:
Sözlükte “bir şeyi hareket ettirmek, şiddetle sarsmak, vurmak” anlamındaki zelzele, “yer içindeki fay kırıkları üzerinde biriken enerjinin âniden boşalması sonucu meydana gelen yer değiştirme hareketinin yol açtığı, karmaşık, elastikî dalga hareketleri” şeklinde tanımlanır. Türkçe’de zelzelenin yerine daha çok deprem kelimesi kullanılır. Kur’an’da bir âyette zelzele, beş âyette aynı kökten kelimeler bulunur. Zelzele bu âyetlerin ikisinde kıyametin kopması esnasındaki yer sarsıntısını (el-Hac 22/1; ez-Zilzâl 99/1-2), üçünde önceki ümmetlerle (el-Bakara 2/214) Hz. Peygamber’in ve sahâbenin (el-Ahzâb 33/11-12) dinleri uğruna çektiği zorlukları ifade eder. Dört âyette recfe kelimesi, eski günahkâr kavimlerden bazılarının mâruz kaldığı helâk edici yer sarsıntıları için kullanılmıştır (M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “rcf” md.). Şevkânî recfenin asıl mânasının “sesli sarsıntı” olduğunu belirtir (Fetḥu’l-ḳadîr, II, 252).
Zelzele kökünden türeyen bir fiille, kıyametin kopması sırasında yerin ve dağların şiddetle sallanacağı anlatılır (el-Müzzemmil 73/14). Bir âyette geçen râcife (en-Nâziât 79/6) kıyamet öncesinde çıkardığı korkunç sesle bütün canlıların ölümüne yol açacak olan sûrun birinci üflenişini ifade eder. Kur’an’da on üç âyette zikredilen sayha (M. F. Abdülbâkī, el-Muʿcem, “ṣyḥ” md.) yedi yerde geçmişteki bazı inkârcı ve günahkâr kavimleri helâk eden korkunç ses, diğerlerinde kıyametin kopmasından önceki dehşetli ve öldürücü ses için kullanılmıştır.
Hadislerde zelzele Necid, Irak, Mısır gibi şehir ve bölgelerin depremselliği, bazı kavimlerin yaşadığı depremler, kıyamet depremi, deprem sırasında ve sonrasında yapılacak dua ve ibadetler, Hz. Peygamber’in ve bazı sahâbîlerin uğradığı depremler, insanların durumlarını düzeltmeleri için depremlerin birer ilâhî ihtar olduğu, çoğalmasının kıyamet alâmetlerinden sayıldığı, deprem felâketinden Allah’a sığınılması gerektiği vb. bağlamlarda yer almaktadır (Wensinck, el-Muʿcem, “zlz” md.).
HABERE YORUM KAT