Yeni Tezkere: Füze Kalkanı Projesi
Aylık yazımı, Kur’ani talim ve mücadele müfredatı konusunda “Nereden başlamalıyız?” başlığı ile kaleme almayı düşünüyordum ki, daha güncel ve acil bir konu kapımızı çalmaya başladı. 1 Mart 2003 Asker Tezkeresi’ni hatırlatır tarzda kapımızın önüne konulan gündem paketi şuydu:
19-20 Kasım’da Portekiz’in Lizbon şehrinde yapılacak ve onay istenecek olan NATO Zirvesi’ndeki Füze Kalkanı Projesi. Projenin ortak düşmanı başta İran ve Suriye olmak üzere halkı Müslüman olan ülkelerdi. Füze savunma mekanizmasının konuşlandırılacağı yer ise üzerine ayak bastığımız coğrafyaydı.
Bizler, Türkiye tevhidi uyanış süreci içinde kimliksel varlığımızla ilgili gündemleri geçiştirmemeyi, ilk inzal olan Kur’an ayetlerinin hayatı güzelleştiren bütünlüğünden ve Rasulullah (s)’ın örnekliğinden öğrenenleriz. Sosyal disiplinler, olumlu ya da olumsuz toplumsal dönüşüm merhalelerini 15-20 yıllık periyotlarda değerlendirmenin önemi üzerinde dururlar. 1989 Berlin Duvarı’nın yıkılması ve 1991’de SSCB’nin çökmesinden bu yana da 20 yıl geçti. İmparatorlaşan ABD’nin kaptanlığında tek kutuplu bir dünya projesi küresel kapitalizmin dünkü planıydı. Bugün ise tek kutuplu güç dengesi sarsıldı. ABD-NATO ekseni fiili yükseliş içinde olan BRIC ülkelerine (Brezilya, Rusya, Hindistan, Çin) ve sistemden muhtemel kopuş potansiyeli taşıyan halkı Müslüman olan ülkelere karşı gücünü takviye etmeye ve zayıf halkalara baskı uygulamaya çalışıyor.
ABD ve müttefikleri, Irak diktatörü Saddam’ı bahane ederek, Ortadoğu’nun siyasi ve ideolojik yapısını çıkarları doğrultusunda yeniden dönüştürmek ve “Siyasal İslam” dedikleri İslami uyanışı bastırmak için II. Körfez Krizi’ni oluşturdular ve Türkiye’ye 1 Mart Tezkeresi’ni dayattılar.
1 Mart 2003 Asker Tezkeresi ile, küresel kapitalizm Ortadoğu'yu yeniden dizayn etmek için Sabiha Gökçen, Malatya Hava Limanlarını ve Trabzon Limanı'nı askeri üs haline getirecekti. 28 Şubat 1997 darbe süreci ile ezilmeye çalışılan İslami kesimin dirençli bileşenleri, Savaşa ve İşgale Hayır Platformu’nu kurup tepkilerini yükselterek ve diğer muhalif kesimlerle de dayanışarak bu projeyi TBMM'yi etkileyip 3 oy farkla da olsa geri püskürttüler.
Şimdi de NATO üzerinden benzer bir proje Türkiye'ye “Füze Kalkanı Projesi” olarak dayatılıyor. Emperyalizmin cephe ülkesi olmaktan kurtulmaya çalışan Türkiye, bu sefer İslam coğrafyasının da geleceğini ipotek altına alacak şekilde yeniden sıkıştırılmaya ve halkı Müslüman olan ülkelere karşı bu projeyle bir savaş rampası haline getirilmeye çalışılıyor.
1 Mart'ta iktidarda AK Parti vardı, şimdi de... Biz AK Parti'nin ne gibi iç ve dış tehditler altında masaya oturtulup bu konuda imza atmaya zorlandığının arka planını bilmeyiz. Söylemezler de. 1 Mart Tezkeresi’nde de bilmiyorduk. Daha sonra Balyoz Darbe Planı’nın bile bu konuyla alakalı olduğunu öğrendik. Ama biz ülke halkı ve Müslümanların geleceği için vahyin siyaset dilini kullandık ve küresel kapitalizmin dayatmalarına karşı çıkmayı ibadi bir görev bildik; tavizkar politikaları mahkum ettik. Sonuçta yararlanan bölge halkları ve Müslümanlar oldu; Türkiye’yi uşaklıktan kurtarma eğilimindeki politik açılımların da eli güçlendi.
1 Mart Tezkere dayatmasına karşı İslami kesim 28 Şubat darbesinde aldığı yaralara rağmen suskunluğunu aştı ve öncü hamleler yaptı. Bugün ise bazı kesimler sanki AK Parti Müslümanlar adına iktidardaymış aldanışını yaşamakta ya da son kurulan HAS Parti başta olmak üzere genelde AK Parti politikalarıyla paralelleşen bir rehaveti paylaşmaktadırlar. Bu eğilimde olanlar adeta Ahmet Davutoğlu’nun reel politikalarına umutlarını ve geleceklerini bağlamış bir kadercilik içine sürüklenmektedirler.
Türkiye’yi komşuları için yeniden bir tehdit odağına dönüştürecek olan Füze Kalkanı Projesi, zaten uzun bir süredir kamuoyundan saklanmaktaydı. Derin güçler ve işbirlikçi elitler nasıl yapıp ediyorsa, bu proje medyanın tartışma gündemine sokulamıyor. Ama konuyla ilgili taahhüt ve imza günü de yaklaşıyor.
Ve nihayet Özgür-Der 8 Kasım günü Fatih PTT’si önünde ilk kıvılcımı yaktı. Taşınan pankartta “NATO’nun Füze Kalkanı İslam Ümmetine Açılmış Bir Savaştır” yazılıydı. Ellerde taşınan ve sloganlara dönüşen dövizlerde de bu saldırı ve kuşatma planı protesto ediliyordu. Projenin stratejik anlamı üzerinde duran Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, “Emperyalizmin Ortadoğu ve Asya’da kendisine alternatif hiçbir gücü görmek istemediğini” belirterek Füze Kalkanı Projesinin de özünde bu “tehdit potansiyeli”ni savmanın bir aracı olarak kullanılmak istendiğini vurguladı.
Özgün Duruş matbaaya hazırlandığı Çarşamba günü Galatasaray’da İHH İnsani Yardım Vakfı, Mazlumder ve Özgür-Der teşebbüsüyle ve diğer İslami kuruluşların da katılımıyla bu kıvılcımı alevlendirmek için bir eylem daha yapılacaktı. Önemli olan bizi kuşatacak yangına karşı direniş bilincini alevlendirebilmekti. Biz Türkiye halkı-halkları, Türkiye Müslümanları ve emperyalizme karşı olan tüm muhalifler bu projeye tavır sergilemeli ve muhalefetimizi gündemleştirebilmeliyiz.
Kurban bayramı sonrasında ülkenin her yerinden görülecek tarzda bu konudaki muhalefet alevimizi yükseltmeli ve Hükümet’i egemenlerin dayatmasına göre değil, 1 Mart Tezkeresi’nde olduğu gibi halkın sesine göre davranmaya zorlamalıyız. Bu hazırlık için de konuyu bayramlaşma sohbetlerimizde eksene alabilmeliyiz. Bayramımız hayırlara vesile olur inşaallah.
Bu yazı Özgün Duruş Gazetesi 63.sayısında da yayınlanmıştır
YAZIYA YORUM KAT