Yeni CHP: Al BDP’den ver Ergenekon’a
Kürt siyasetçiler farkında mı bilmiyorum; müesses nizam ve Ergenekon Kürt siyaseti üzerinden kendisine yeniden meşruiyet kazandırma çabasında. Kürt siyasi hareketi açısından doğan meşruiyet alanlarını Ergenekon, hızlı ve eşgüdümlü adımlarla dolduruyor. Son günlerde yaşananlara bir bakın; Hatip Dicle’nin vekilliğinin düşürülmesi ile ortaya çıkan meşruiyet zemininde en fazla CHP at koşturuyor. Kamuoyunda meşruiyetini yitiren KCK davasından tutuklu olan milletvekillerinin bırakılmamasının doğurduğu zemini de yine CHP, Ergenekon sanıklarına yeniden itibar kazandırmak için kullanıyor.
Kürt siyasetçilerin uğradığı haksızlıklar olmasaydı, CHP ve Kılıçdaroğlu yönetimi Mehmet Haberal için Meclis’i boykot etme cesaretini gösteremezdi. Balbay ve Haberal için verilen ret kararlarının tek başına CHP’ye yemin krizi çıkarmak için yeterli meşruiyeti ve gücü vermeyeceği ortada.
Bundan dolayı elbette Kürt siyasetçileri suçlamıyorum. Ama CHP’yi Kürt siyasal ve toplumsal alanından beslenmeye davet etmelerine kızıyorum. Kamuoyunda “âkil adam” olarak bilinen ve sevilen Kürt siyasetçilerin, CHP’yi Meclis’i ortak boykota ve birlikte hareket etmeye çağırmalarını anlamak güç. Müesses nizamın kalesi ve Ergenekon’un siyasi sözcüsü bir yapıyla aynı zeminde buluşmak, Kürt siyasi hareketine bir şey kazandırmaz, olsa olsa meşruiyet kaybı yaratır.
Şimdi olup bitene bakalım. Bağımsız vekiller, Meclis’i boykot ederek toplumun adalet ve vicdan duygularını harekete geçirmeye çalışıyorlar. Siyasilerin, özellikle de hükümetin buna duyarsız kalamayacağını hesaplıyorlar. Zira siyasete meşruiyetini veren aynı zamanda toplumun arzu, istek ve beklentileridir. Halkın iradesinin siyasal simgesi olarak Meclis’in, Kürt siyasetçilerin uğradığı bu haksızlığı gidermesini umuyorlar. Ancak bağımsızların boykota davet ettikleri CHP’nin Ergenekon sanıkları için devreye girmesiyle köklü reformlara hazırlanan Meclis’in gündemi de saptırılmış oluyor.CHP’nin Ergenekon’da ısrarı olmasa Başbakan Erdoğan’ın, “Gelmezseniz gelmeyin, Meclis bal gibi çalışır” restini çekmesi bu kadar kolay olmazdı.
Kürt siyasetçilerin Ergenekon ile kendilerini eşitleyen bir zemine kaymaları, araya belirgin olarak mesafe koyamamaları meşruiyet kaybı yaratıyor ve bu da Kürt meselesini çözecek tarihî adımları atması beklenen AKP’nin ayak diremesine ve çözüme direnmesine olanak sağlıyor.
Kuşkusuz mevcut durum bazen siyasi grupları kaçınılmaz olarak aynı cepheye sürükleyebilir. CHP ve BDP açısından durum böyle ele alınabilir. İktidara karşı muhalefette olmanın getirdiği bir zorunluluk hali her zaman vardır. Seçimlerden önce Kürt hareketine sıcak mesajlar veren CHP, eski düşmanlıkları eritmeyi başardı. CHP’nin hükümetin Öcalan ile görüşmesine karşı çıkmaması ve Kürt sorununun çözümüne köstek olma yerine destek sunacak açıklamaları iki tarafı da birbirine yaklaştırdı. Ama bugün CHP açısından ortaya çıkan durumu doğru görmek gerekiyor; demokratik meşruiyetini tüketen Baykal CHP’sinin yerine Kürt siyasetinin beslendiği toplumsal zeminden meşruiyet aşırmaya çalışan Kemal Bey’in CHP’si var. Bu sayede Ergenekon savunuculuğu yapıyor. Seçim sonrasının CHP’sinin misyonu hâlihazırda Ergenekon savunuculuğuna indirgenmiş durumda. Kemal Kılıçdaroğlu bu hatadan döner mi yoksa Baykal’ın yerine zaten bu görev için mi getirildi, zaman mutlaka gösterecek.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül’ün devreye girmesiyle bağımsız adayların Meclis’e dönme seçeneği de belirmiş durumda. Mevcut durumda, kendilerini pasifleştirmiş görünüyorlar. Umarım bir uzlaşma ihtimali belirir ve BDP’liler Meclis’e dönerler. Çünkü yeni anayasa gibi Kürt meselesi için tarihî bir çözüm fırsatı BDP’lileri bekliyor. Meclis aynı zamanda onların uğradıkları haksızlıkları telafi etmenin de yeri. Ayrıca AKP’ye Meclis’ten daha iyi bir demokratik mücadele alanı bulunmuyor. Başbakan’ın bu kriz sürecinde pek de iyi bir sınav veremedi. Hatip Dicle konusunda, “demokratik” bir duruş sergileyemedi. Kendisi de büyük haksızlıklara uğrayan bir politikacı olarak Kürt siyasetçilerle empati kuramadı. Ama ne olursa olsun Meclis yolu Kürtlere kapanmış değil; aksine ilk kez bu Meclis, toplumun tüm kesimlerinin özgürce temsil edildiği bir Meclis konumunda. Bunu görmezden gelmek, bin bir zorlukla oyunu kullanan ve ilk defa “zafer” duygusu yaşayan Kürt seçmene haksızlık olur.
TARAF
YAZIYA YORUM KAT