Yeni Bir Kara Eylül Hazırlığı mı?
Son dönemde Mısır medyası Gazze’deki hükümet, İslâmî direniş ve Gazze halkı aleyhine geniş çaplı bir enformasyon savaşı yürütüyor.
Gerekçesi ise Filistin’e Özgürlük Konvoyu’nu karşılamak üzere Rafah sınır kapısına toplanan Filistinlilere saldıran Mısırlı askerlerden birinin göstericiler tarafından öldürüldüğü iddiası. Her şeyden önce söz konusu olaylarda saldıran taraf göstericiler değil Mısırlı askerlerdi. Tıpkı bizim Ariş limanında yaşadığımız olaylarda olduğu gibi. Mısır yönetimi konvoyun görkemli bir kalabalık tarafından karşılanmasını istemediği için toplananların dağılmasını istiyordu ve askerlerini saldırıya yöneltti. Bu yüzden Filistinliler tarafında 35 kişi yaralandı. Yaralananlardan bir çocuğun da belden aşağısı tamamen felç oldu.
İkinci olarak Mısırlı askerin göstericiler tarafından değil kendi arkadaşları tarafından yanlışlıkla öldürüldüğü konusunda daha güçlü deliller var. Zaten Mısır tarafının ilk açıklaması da bu yöndeydi. Çünkü ilk doktor raporu bunu ortaya koyuyordu. Çünkü asker önden değil, arkadan ense tarafından vurulmuştu. Saldırıya uğradığı sırada da yüzü göstericilere dönüktü. Beyrut’ta Hamas yetkilisi Abdülaziz el-Umeri’ye Mısırlı gazeteciler konuyu sorduklarında da kendilerine bu bilgileri verdi ve gazetecilerin ellerinde bunun aksini ortaya koyan herhangi bir bilgi yoktu. Ama Mısır medyası Gazze halkına ve direnişine karşı medya savaşı başlatabilmek için olayı çarpıtarak doktor raporundaki gerçekleri göz ardı eden bir iddiaya başvurdu.
Mısır medyası bu savaşı başlatırken 35 Filistinlinin sırf misafirlerini karşılamak için kapıya gelmekten dolayı Mısırlı askerlerin silahlarına hedef olarak yaralandığını göz ardı ettiği gibi onlarca Filistinlinin de Gazze’nin nefes boruları durumundaki tünellere gaz bombası atılmasından dolayı hayatını kaybettiğini hiç hatırlamak bile istemedi. Filistin’e Özgürlük Konvoyu’nun maruz kaldığı muamelelerle birlikte iyice gün yüzüne çıkan, ambargoda Mısır fonksiyonu gerçeğini ise gündemine alamıyor.
Mısır ve İsrail’in birlikte yürüttüğü bu savaşın nihai hedefi ise direnişi Gazze dışına çıkarmaktır. Bu yönüyle 1970’lerin başlarında Ürdün’ün eski kralı Hüseyin’in başlattığı ve ısrarla sürdürdüğü şiddet uygulamalarının sonunda gerçekleştirilen Kara Eylül Hareketi’yle aynı stratejik hedefe yöneliktir. Bu hareketin ayrıntısı hakkında burada bilgi verme imkânımız olmadığından bilgi edinmek isteyenlere Web sitemizdeki (www.vahdet.com.tr) “Kral Hüseyin: İhanetlerle Dolu Bir Ömür Sona Erdi” başlıklı dosyamızın ilgili bölümünü okumalarını tavsiye ediyorum. Kara Eylül Hareketi, 1967 Haziran ihanetiyle yine Ürdün Haşimi Krallığı tarafından Doğu Kudüs ve Batı Yaka’nın işgalcilere teslim edilmesi sonrası Ürdün topraklarına taşınan Filistin direnişinin, oradan işgal hedeflerine yönelik eylemlerinin sonlandırılması için bu ülkeyi terke zorlanması amacıyla gerçekleştirilen oldukça kanlı bir darbedir. Bu darbe işgalci Siyonistlerin ve Amerikan emperyalizminin talimatları doğrultusunda, onlarla koordinasyon içinde gerçekleştirilmiştir.
Kara Eylül darbesinde Ürdün’deki direnişçilerin bir kısmı vahşice katledilirken sağ kalanları da Lübnan’a göçe zorlandı. İşgal yönetimi sonra burada direnişçileri yıldırmak amacıyla önce Falanjist milisleri harekete geçirdi, sonra 1982’de başkent Beyrut dâhil Lübnan’ın büyük bir bölümünü işgal etti. Bu işgalden sonra direnişçiler Cezayir ve Tunus’a çekilmeye zorlandı.
Bugün Gazze’ye uygulanan ambargo, duvarlarla muhasarayı daha etkili hâle getirme, sellerle boğmaya kalkışma, medya kampanyasıyla köşeye sıkıştırma çabaları da aynı hedefe yönelik yani direnişi Gazze dışına çıkmaya zorlama amaçlı çok yönlü bir savaştır.
Bu bölgedeki direnişin boğazını sıkma amaçlı duvarların, 1948’de işgal edilmiş topraklarla Gazze arasına değil Mısır – Gazze sınırına ve Gazze sınırının bittiği yerden Akabe körfezine doğru uzanan sınıra yani resmiyette Mısır – İsrail sınırı olarak tanımlanan çizgiye inşa edilmesi Siyonist devletin Gazze’yi yeniden kontrol altına alma hatta ilhak planı olduğunu gösteriyor. Çünkü bu duvarların inşası aynı zamanda kendisi için tahsis ettiği alanı belirlemesi olarak yorumlanıyor.
Fakat şunu unutmamak gerekir ki Gazze hem Mısır hem de tüm İslâm âlemi için bir ribattır. Gazze direnişine ihanet eden bir Mısır yönetimi Mısır’a da, tüm İslâm âlemine de ihanet etmiş olur. Ayrıca Gazze direnişinin öyle kolay yutulur bir lokma olmadığı, Müslüman halkları temsil konumundaki uyanış hareketlerinin de Kara Eylül ihanetinin gerçekleştirildiği dönemdekinden daha etkin olduğu dikkatten uzak tutulmamalıdır.
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT