Yeni Anayasa tartışmalarının karşılığı nedir?
Türkiye’de geniş toplum kesimlerinin yeni ve sivil bir anayasa yapılması yönündeki talepleri temel ve acil bir ihtiyaç mesabesindedir. Onlarca kez tadil edilmiş olsa da mevcut anayasa sadece 12 Eylül askeri cuntasının değil daha gerilerden 27 Mayıs ve Tek Parti zorbalığının da kodlarını oluşturan askeri vesayetin karakterini halen muhafaza etmektedir. Bu yönde yapılacak çalışma ve çağrıların önemi ve değeri tartışma dışıdır.
Mayıs itibariyle yeni Anayasa tartışmalarında ciddi bir hareketlik görüldü. İlk olarak MHP Genel Başkanı Devlet Bahçeli “Cumhuriyet’in 100. Yılında 100 maddelik Anayasa” üst başlığıyla hazırladıkları öneriyi kamuoyuyla paylaştı. Bahçeli bir taraftan “zamanın ruhuna uygun olarak yeni anayasa yazılmasının kaçınılmaz bir görev olduğunu” ifade ediyor diğer taraftan da “Türkiye Cumhuriyeti'nin temel ilkeleri ve kurucu felsefeleri kıskançlıkla muhafaza edilmelidir” vurgusu yapıyordu. Milli bir vecibe addedilen yeni anayasa yazımı için uzlaşma arayışına açık olma yolunda ön şartsız hazır olduğu da beyan ediliyordu.
Toplum “Toplum Sözleşmesi”ne Ne Kadar İlgili?
Henüz MHP’nin hazırladığı taslak kamuoyuyla paylaşılmadı. Çünkü ilk etapta mezkur çalışmanın Cumhurbaşkanı Erdoğan ve AK Parti yönetimine takdim edileceğinin altı çiziliyordu. Tartışmaya ilk dahil olan CHP Genel Başkanı Kılıçdaroğlu idi ve bir dizi eleştiriden sonra “Türkiye’nin gerçek gündemi geçim ve derin bir yoksulluktur” diyerek kestirip attı. İYİ Parti cephesinden de “Bahçeli’nin çağrısına peşinen ‘ret’ diyoruz” karşılığı geldi. İP Genel Başkan Vekili Türkkan “gerçek gündemi karartacak saçma sapan teklif” diye niteledi ve daha ileriye geçip “bu tür tekliflerin Türkiye’de bir karşılığı olmaz” dedi. HDP’yle herhangi bir temasa baştan karşı olduğu için MHP’nin bu teklifi hangi partilerden karşılık bulabilir? Saadet Partisi, Demokrat Parti, Deva Partisi ve Gelecek Partisi gibi partilerin “güçlendirilmiş parlamenter sistem” vurgulu siyaset üzerinden kamuoyu oluşturdukları için “cumhurbaşkanlığı sistemini kurumsallaştıracak” herhangi bir teklife destek vermeyecekleri baştan bellidir.
Peki, Cumhur İttifakı’nın büyük bileşeni AK Parti müttefiki MHP’den gelen yeni Anayasa çağrısına nasıl bir karşılık verdi? İlk etapta AK Parti Grup Başkanvekili Naci Bostancı “Sayın Bahçeli’nin yeni anayasa teklifini memnuniyetle karşılıyoruz” cümlesiyle giriş yaptı. Lakin Bostancı’nın bu cümlesinin ardına eklediği diğer cümleler MHP’nin yeni anaysa teklifine Cumhur İttifakı içerisinden de güçlü bir destek alamayacağına işaret ediyordu. Çünkü Bostancı “bizim de anayasa yazım sürecimiz bitmek üzere. Detaylarıyla birlikte inşallah bayramdan sonra uygun bir vakitte kamuoyu ile paylaşılacaktır” beyanıyla bir taraftan Cumhur İttifakı içinde diğer taraftan Meclis’teki diğer partilerle ortak çalışmalar yapmanın önemi ve gereğine atıf yapıyordu.
AK Parti ve MHP’nin Cumhur İttifakı işliyor olsa da yeni anayasa çalışmalarında öncelik ve yöntemler hususunda ciddi farklılıklar olduğu bir hakikat. Zaten Cumhurbaşkanı Erdoğan “MHP hazırlıklarını gönderdi. Bizim hazırlıklarımız da bitmek üzere. Kendilerine takdim edeceğiz” cümleleriyle yaklaşımını ortaya koyarken takip edilecek sürece dair şöyle bir yol haritası çiziyordu: “Bunlar (taslak çalışmalar) üzerinde ortak bir çalışma yapacağız. Muhalefete de takdim edeceğiz, STK'larla da görüşeceğiz. Milletin kabul edeceği bir anayasa çıkarmak istiyoruz.”
Eski Teamüllerle Yeni Anayasa Yazılabilir mi?
Peki, yeni ve sivil anayasa söylemleri toplumsal bünyede ne oranda karşılık buluyor? Meclis’teki muhalif partiler, sivil toplum örgütleri veya geniş toplum kesimleri üzerinde yeni anayasa çağrıları nasıl bir iklim, ne derece bir heyecan oluşturuyor? Sokakta, pazarda, hane halkında, işçi-köylü veya esnaf nezdinde yeni anayasa büyük bir ilgi ve destek mi görüyor şu dönem ve şartlar içerisinde? “Evet, güçlü bir destek görüyor” diyebilmek için epeyce gözü karartmış olmak lazım. Bu iki sebepten ötürü böyle. Birincisi ekonomik açıdan ciddi bir daralma ve belirsizlikle karşı karşıya kalan toplumsal yapı yeni anaysa tartışmalarının ne getirip ne götüreceği hususunda pozitif bir kanaat belirtmiyor. İkincisi ise sürekli yeni ve sivil vurgusu yapılmasına rağmen “değişmez ve değiştirilmesi teklif dahi edilemez” ilk dört maddenin siyaset ve bürokrasinin zihnine adeta kazık çakmış olmasından ötürü bu tür tartışmalar için ciddi ve güçlü bir ümit besleyemiyor.
Ne denli acil ve hayati bir ihtiyaç olsa anayasa tartışmalarının şu dönemde toplumda bir karşılık bulması hiç de kolay olmayacak. Coronavirüs dolayısıyla yaşanan daralma ve belirsizlik iktisadi yapı ve işleyişte gün geçtikçe ağırlaşan sıkıntılar dolayısıyla toplumu bu tür tartışmaların tamamen dışına savurmuş durumda. İnsan Hakları Eylem Planı gibi bir mesele özellikle devlet ve siyasetçiler tarafından, emniyet ve yargı tarafından sergilenen tutarsız ve kamuoyunu rencide edici davranışlar sebebiyle en küçük bir alakadan bile nasipsiz kalmasına sebep oluyor. Eski Türkiye’nin aktörlerinin, karanlık dönemlerin alışkanlıklarının adeta hortlamışçasına medya, iş dünyası, siyaset ve bürokrasi üzerinde tekrar tahakküm kurması yaşanan hayal kırıklığını büyütmekten başkaca bir işe yaramıyor.
Uyuşturucu ticaretinden intihar süsü verilmiş cinayetlere, kimi iş adamlarının milyar dolarlık sermayesine çöken derin devlet unsurlarından faili meçhullere değil kimi itiraflar, kimi ifşa ve ihbarlar Hükümet, emniyet ve yargıyı hala harekete geçirememiş olsa da toplum nezdinde yakından ve derin bir endişeyle takip ediliyor. Bu kaotik gündem kontrol altına alınıp kamuoyuna güçlü ve istikrarlı bir sürecin imkanları takdim edilmeden yeni anayasa tartışmaları sadece enerji ve prestij kaybı getirecek gibi gözüküyor.
YAZIYA YORUM KAT