Yemin sabit, sorunlar değişiyor, insanlar değişiyor
TBMM'nin yemin metni, öyle garip bir metin ki, çok koyu bir CHP'yi bile, bir ayağını kaldırmadan o metni okuyamaz.
Devir değişti tabii, insanlar yalanı söylerken, iki ayağını yere çok sağlam basıyor. Doğru söylerken bastığından daha sağlam...
Vekillerin ayaklarına dikkat edin, tek ayak üstünde yemin eden var mı? Nasıl iki elleriyle sımsıkı tutuyorlar kürsünün iki kenarını.
'Atatürk ilke ve inkılaplarına' diyen bir CHP'li, 'Devletçilik'in Atatürk tarafından bile kaldırılmaya teşebbüs edildiğini, ama İsmet İnönü yüzünden uzun zaman yaşadığını bile bile (Demek ki İnönü, Atatürk ilkelerine Atatürk'ten daha bağlıymış!) yemininde ne kadar samimi olabilir ki.
Tabii biz enteresan hallere şahit oluyoruz, sadece şahit olmuyoruz, o halleri yaşıyoruz da.
Mesela, 'en yaşlı üye' sıfatıyla rahmetli Ali Rıza Septioğlu'nun yönettiği oturumu, yaşı müsait olanlar hatırlar.
Zamanın HEP'li (şimdinin BDP'si oluyor) milletvekilleri, 'Kürtçe yemin edeceğiz' diye tutturmuşlardı. Sanki, yeminin içeriğine hiç itirazları yoktu. Sadece lisanı önemliydi. Hoş o vekillerin çoğu, Türkçe'yi Kürtçe'den daha iyi biliyorlardı ya!
Refah'ın vekilleri arasında da, birkaç tanesi yemin etmeyecek diye bir şayia çıkmıştı. Rivayete göre, bunlar arasında en ziyade direnen İbrahim Halil Çelik'ti. Yine rivayet, İbrahim Halil Çelik'i bir süre merhum Lütfü Doğan Hoca ikna etmeye uğraşmış, netice alamamıştı.
Ama sonunda bir 'ara formül'e ikna oldular, yemin ettiler.
Ara formül şuydu: Yemin etmek istemeyen vekiller, yemin metnini okumadan önce 'Anayasa madde 81' diyecekti.
Böylece yemin etmemiş, Anayasa'nın yemin metnini içeren maddesini okumuş olacaklardı.
Septioğlu, bir yandan HEP'li vekillerin Kürtçe yemin ısrarıyla uğraşırken, bir yandan da girizgahtaki 'Anayasa madde 81' lafına takılıyordu.
Tatlı 'Elaziz' şivesiyle, "Yahu herkes biliyor bu Anayasa Madde 81. Ne lüzumu var?" diye çıkışıyordu vekillere.
Bir sonraki dönemde, yeminin içeriğiyle ya da lisanıyla ilgili bir sorun çıkmadı.
Tamamen farklıydı kriz.
Yemin edenin kıyafetiydi sorun.
İnsanlar, sorun çıkarmak istedikleri zaman, neler neler icad ediyorlar Allahım!
Değişen, sadece sorunlar değil dikkat ederseniz.
İnsanlar da değişiyor.
İbrahim Halil Çelik'in yemin etmesini yadırgayanlar, bu kez Merve Kavakçı'nın yemin etmesine izin verilmemesine öfkelendiler. Bu az bir değişim mi?
Ya Ecevit'in ve oradaki DSP grubunun saldırganlığı?
Önce, bir kadına karşı büyük bir kabalık. Bütün bir grubu, bir kadına saldırtıyorsunuz. Hem de, hedef göstererek, 'Bu hanıma haddini bildirin' diyerek.
Mantıklı düşünürsen, ne sakıncası var? Kavakçı, vatanın bölünmezliğine, Atatürk ilke ve inkılaplarına uyacağına yemin edecek. Tam senin söylemesini istediğin şeyleri söyleyecek. Ya da, senin iktidar olmanı temin eden 28 Şubat cuntasının! Bırak söylesin.
Ne oldu şimdi? Kimden aferin aldın? Kim senin bu kabalığını şimdi minnetle, hayırla yadediyor?
Hiç kimse!
Bugün, yine Meclis'te yemin günü.
Bu kez sorun değişti. Kimse içeriği ya da dili sorun etmiyor. Kılık kıyafet sorunu da yok gibi görünüyor.
Ama vekiller, yemin etmeye gelmiyorlar.
Haydiii, gel de çık işin içinden.
'Gelmezseniz gelmeyin, bana ne, sanki benim başıma yağ süreceksiniz' deyip geçmek var ama, benim meselem değil, memleket meselesi. (Bizde öyle bir laf var, yoksa baş yağlamak diye bir adetim yok.)
Bana öyle geliyor ki, bu yeni dönem zor geçecek. (Herkes böyle düşünüyor, bu yazılmaya değecek bir şey değil, diyeceksiniz. Doğru, ama burada yeri geldi, bir de ben yazmış oldum.)
Bunun için gereken tedbirler alınmış.
Yeni anayasayı yapmamak, yaptırtmamak için bütün şartlar oluşturulmuş.
Tutukluların, hükümlerin aday gösterilmesi, tamamen bir gaflet eseri mi?
Hiç zannetmiyorum.
Böylesi adayların, veya vekillerin her üç muhalefet partisinde de mevcut olması tesadüfse hiçbir diyeceğim yok.
Sorunlu başlıyor yeni dönem. Sorunlu devam edecek.
İnşaallah bittiğinde sorunlar hiç olmazsa bir kısmı çözülmüş olur.
YENİ ŞAFAK
YAZIYA YORUM KAT