Yemen’de de aynı senaryo
Henüz Barack Hüseyin Obama seçilmemişti. Başkanlık adaylığı bile küresel çapta iyimserlik havası estirmeye yetmişti.
Siyah derili bir başkan önce Amerikan iç dengelerine, sonra da küresel güç dengelerine domino taşı etkisi yapacak, ibre güçlüden zayıflara doğru bir seyir takip edecekti.
Baba tarafından Müslüman bir kökenden gelmesi hasebiyle, Müslüman dünyada da heyecan uyandırıyordu. Olası bir Obama başkanlığı dönemine dair barışçıl bir dünyanın düşleri kuruluyordu.
Obama’ya başkanlık şansının verilmeyeceği düşüncesinin etkisiyle olsa gerek, o seçildikten sonra bu iyi niyetler iyice tavan yaptı. Bush’un tek taraflı ve dayatmacı politikaları, işgal girişimleri insanları o kadar nefret ettirmişti ki, Amerikalı olmayan birçok toplum Obama’nın seçilmesi için dua ediyordu.
Ben ise bütün bunlara şaşırıp kalıyordum. Obama’ya tam bir mesih misyonu yüklenmesine hayıflanıyordum. Demek ki, modern dünyanın rasyonel zihinleri de pusulasını rasyonelden irrasyonele çevirebilirdi!..
Bu köşede bu tarz beklentilerin yanlış olduğuna dair birçok yazı yayımladım. Obama’nın söylemleri iyi incelendiğinde Irak’tan asker çekeceğini söylerken askerleri başka cephelere kaydıracağını söylediğini ve bunun da savaşa devam anlamına geldiğini yazıyordum.
Obama, Afganistan diyordu. Pakistan’a işaret ediyordu. Buralara daha fazla asker göndermenin zaruretine vurgu yapıyordu. Şimdi de Yemen’e yönünü çevirmiş, El Kâide bizi Yemen’den vuracak retoriğine yelkenleri açmış durumda.
Obama’yla ilgili değerlendirmelerimizin yanlış çıkmasını çok isterdik, ama çıkmadı. Çünkü mesele Obama’nın şahsıyla alakalı değildi. Amerikan sisteminde başkanın çok geniş yetkilerle donatılmış olması, başkanın müesses nizamın iradesine aykırı hareket edebileceği anlamına gelmez. Çoğu kişi tam da bunu görmek istemiyor.
Demek istediğimiz kısaca şu: Dünyanın tek süper gücü bir kişinin insiyatifleriyle yürümüyor. O kişinin insiyatifleri önemli olmakla beraber, seçilen kişi Amerikan derin devletinin belirlediği ABD çıkarları doğrultusunda hareket etmek zorundadır.
Müesses nizamın onayı olmadan bir kişinin, hele ki o kişi siyah derili birisiyse, başkanlığa kadar yükselmesi mümkün değildir. Bunu anlamak için Obama’nın seçim kampanyasını finanse eden şirketlerin listesine bir göz atmak bile kâfi gelecektir.
Halkın ezici desteğini arkasına alarak bir başkanın seçildiğini farzedelim. Yine de bu başkan sistem içi dengelere göre hareket etmek zorunda kalacaktır.
Başkan, derin dehlizlerde dizayn edilen projelere direnmek isterse eğer, başkanı nasıl dize getireceklerini gâyet iyi bilirler. Son ânda önüne geçilecek çapı yüksek birkaç terörist eylem girişimi bile, başkanı seçim öncesi sarfettiği sözleri teker teker geri çekmeye itmeye muktedirdir.
Başkanın söylemlerini hayata geçirip geçirmeyeceğini analiz ederken Amerikan devlet yapılanmasını ve bu ülkenin yakın ve uzak çıkarlarını akılda tutmak gerekir.
Meselâ hassas bir konuda CIA, FBI veya diğer kurumların başkana vereceği “top secret” bilgileri, başkan nasıl doğruluk testine tabi tutabilir ki? Tam da burada Colin Powell’ı hatırlayalım.
Amerikan savaş makinesinin pazu gücünde generalliğe kadar yükselebilmiş ve sonrasında da Dışişleri Bakanı olmuş siyahî Colin Powell, Irak’a saldırıyı meşru göstermek için BM’de, bu ülkenin nükleer silahlara sahip olduğunu uydu fotoğraflarıyla cansiperane savunmuştu.
Powell; “CIA beni yanılttı!” diyecek, veryansın edecekti, iş işten geçtikten sonra. Hani uydudan çekilmiş sağlam fotoğraflar vardı? Hani Saddam’ın nükleer tesislerinin varlığı isbatlanmıştı?
Powell, BM zirvesine aslanlar gibi gelmiş, CIA’in verdiği bilgiler doğrultusunda bütün dünyaya Irak’a saldırmanın kaçınılmaz olduğunu anlatmıştı. CIA’in kurgusu içinde Saddam rejiminin El Kâide örgütüyle ilişkide olduğunu dahi iddia edebilmişlerdi. Sonradan hepsi fos çıktı.
Şimdilerde aynı senaryonun tekrarını Yemen’de izliyoruz. El Kâide’nin kameraların önünde silahlı militanlarıyla gövde gösterisi yapması, burada, bu örgüt tarafından eğitildiği iddia edilen Nijeryalı bir gencin Amerikan yolcu uçağını kaçırarak havada imha etme girişimi, uluslararası haber kanallarının bu haberi hâlâ gündemden düşürmemesi, ABD havaalanlarında illallah dedirtecek güvenlik önlemlerinin artırılması, Yemen’de Husilerin başlattığı ayaklanma, Suudilerin çatışmanın içine çekilmesi, meselenin İran boyutu vs. vs...
Bütün bunlar ne anlama geliyor?
Obama, iyi niyetli bile olsa, yeni bir cephede kendisine biçilen rolü oynamaya mahkum.
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT