Yeğeni, Zekiye Yağmurcu'yu anlattı
28 Şubat sürecinde derslere başörtülü girdiği gerekçesiyle öğretmenlikten ihraç edilen ve 48 yaşındayken vefat eden Zekiye Yağmurcu'nun yeğeni Deniz Dilmen, "Gerçek anlamıyla bir öğretmendi, tüm hayatında çevresindeki herkese bir ışık oldu." dedi.
28 Şubat sürecinde derslere başörtülü girdiği gerekçesiyle öğretmenlikten ihraç edilen ve 16 Ocak 2021'de 48 yaşındayken vefat eden Zekiye Yağmurcu, başörtüsü için verilen mücadelede hep ön saflarda yer alıyordu.
İstanbul Üniversitesi Fen-Edebiyat Fakültesi Tarih Bölümü mezunu olan Zekiye Yağmurcu, 28 Şubat sürecinde başörtüsü direnişine omuz verdi ve düzenlenen eylemlerde en ön saflarda yer aldı.
Görev yaptığı Şişli Anadolu İlköğretim Okulunda derslere başörtülü olarak girdiği gerekçesiyle öğretmenlikten ihraç edilen Yağmurcu, bu süreçte de başörtü mücadelesinde bir an olsun geri durmadı.
İhraç edildiği öğretmenlik görevine 14 yıl aradan sonra dönen 2 çocuk annesi Yağmurcu, uzun süredir tedavi gördüğü kanser hastalığı nedeniyle 16 Ocak 2021'de hayatını kaybetti.
"Lider ruhluydu"
Kendisi de 28 Şubat mağduru olan Deniz Dilmen, AA muhabirine, teyzesi Zekiye Yağmurcu'yu anlattı.
Dilmen, çocukluk yıllarında teyzesiyle yaş farkının az olması nedeniyle görenlerin kendilerini ikiz sandığını, teyzesinin gençlik döneminde yanında yer aldığını ve iyi arkadaş olduklarını ifade etti.
Teyzesiyle hep bir arada olduklarını belirten Dilmen, "Namaz kılmadığımız cami, gitmediğimiz iftar programı, şehitler gecesi, eylem, miting, tefsir dersi, seminer, kitap fuarları kalmadı. Her yerdeydik. Teyzem çok kitap okurdu. Minibüste, otobüste, vapurda her yerde... Bilgiye açtı. Onunla beslenir, onunla beslerdi. Her şeyden önce gerçek anlamıyla bir öğretmendi, tüm hayatında çevresindeki herkese bir ışık oldu. Lider ruhluydu. Boyu kısa, bedeni zayıf, yüreği kocaman bir insandı. Yardımsever, adı gibi zekiydi." diye konuştu.
"Bir semboldü Zekiye"
Üniversiteyi kazandığında başörtüsü sorunuyla karşılaştıklarını anlatan Dilmen, şöyle konuştu:
"Mimar Sinan Güzel Sanatlar Üniversitesi Sosyoloji Bölümünü kazandım. O da İstanbul Üniversitesi Tarih Bölümünü bitirmiş, öğretmen olmuştu. İkimiz de başörtülü olduğumuz için yasakla karşılaştık. Tek suçumuz başörtülü olmaktı. Hakkımız olan ve kazandığımız okullara giremiyorduk. Zekiye, her gittiği yere beni de götürür arkadaşlarıyla tanıştırırdı. Üniversiteleri gezdirdi, İstanbul'da, Marmara'da, Yıldız Teknik'te her yerde tanıdığı arkadaşları olurdu. Çok sosyaldi ve çok güler yüzlüydü. O dönemde tüm eylemlerde en öndeydi, hiç korkmazdı. Lailaheillallah bandı takardı alnına. Bir semboldü Zekiye."
Yaşadıkları yoğun stres nedeniyle o dönemde eğitim gören, işinden edilen tüm insanların çeşitli hastalıklara yakalandığına dikkati çeken Dilmen, şöyle devam etti:
"Zekiye hastalandı ve amansız bir hastalıktı. Hastalığı üniversite yıllarında başladı. Zekiye de bu süreci atlatan tüm kardeşlerimiz de hastalandı diyebiliriz. Bağırsak kanseri olduğu çok sonra anlaşıldı. Son dönemde karaciğer, rahim ve daha birçok yerine sıçradı. 28 Şubat sürecinde çok üzüldü. Üzüntü birçok hastalığın ana sebebi. Mesleğine 2012'de dönebildi. Hastalığı o dönemde de mevcuttu ancak Allah'ın mucizesi mi öğretmenlik mesleğine kavuşmasının sevinci mi bilemiyorum 2012 öğretmenliğine dönünce iyileşti. Sonra tekrar nüksetti. Teyzem çok sevilen bir insandı. Türkiye'de ve dünyanın farklı ülkelerinde teyzem için sosyal medya üzerinden dua zinciri oluşturuldu."
"İncecik kollarıyla erzak taşırdı öğrencilerinin evlerine"
Başörtü yasağının uygulandığı dönemde çok zorlu süreçlerden geçtiklerine dikkati çeken Dilmen, şunları ifade etti:
"14 yıl sonra af kapsamında Zekiye yıllarca hasret kaldığı öğrencilerine kavuştu, ben de üniversiteye geri dönebilmiştim. Zekiye, öğrencilerine kitapları sevdirmek adına yazarlar davet etti okuluna. Maddi durumu iyi olmayan öğrencileri tespit eder, gururlarını incitmeden yardım ederdi. İncecik kollarıyla erzak taşırdı öğrencilerinin evlerine. Ev ziyaretleri yapmayı, onların yaralarına merhem olmayı severdi. Hastanede refakatçi olduğum zaman yardım ettiğim öğrencilerine yardımın kesilmemesini vasiyet etti. Son Öğretmenler Günü'nde de iş çıkışı elimde çiçeklerle gittim yanına. Küçücük çocuklar gibi sevindi 'İlk defa bu sene kimse kutlamadı, Öğretmenler Günü'mü diye üzülmüştüm, iyi ki geldin.' dedi."
Yağmurcu'nun 28 Şubat davasına müdahil olduğunu kaydeden Dilmen, o dönemin aktörlerinin ceza alması için mücadele ettiğini dile getirdi. Dilmen, teyzesinin öğretmenliğe dönmesi halinde maaşının yarısını yardıma muhtaç ailelere vereceği şeklinde söz verdiğini, bu sözünü de yerine getirdiğini kaydetti.
Ağır geçen hastalık ve tedavi sürecine rağmen, teyzesinin bu haline hep şükrettiğini de belirten Deniz Dilmen, Yağmurcu'nun bu süreçte ibadetlerini hiç aksatmadığına dikkati çekti. Dilmen, teyzesinin adının bir okula verilerek yaşatılmasını istedi.
"Alınamayan haklarımız var"
"Suçlular affedilir normalde, biz suç mu işlemiştik" diyen Dilmen, şunları kaydetti:
"Suçumuzun ne olduğunu bize kim anlatabilir? 14 senemiz nereye gitti? Şimdi bu yaşlarda emekliliğimiz için gün saymamız gerekirken hala düzenli iş bulamayan, sigortası bile olmayan kahramanlarımız içimizdeyken, hakları verilmeli. Sadece ölümünde yad edilip hatırlanmamalı. Hala o dönemi yaşayan yüzlerce kahraman yaşıyor, ölmelerini mi bekliyoruz? Alınamayan haklarımız var. Bize 17 yıl aradan sonra mezun olunca atanabilmek için KPSS şartı aranmamalı. Geriye dönük tam olarak haklarını alamayanların hakları ne olacak?"
HABERE YORUM KAT