Yazıcıoğlu ve jandarma...
Devlet içi güçlerin karanlık eylemleri ile bunları örtbas etme kabiliyetleri ne kadar gelişkinse, siyasi iradenin bu durumun üzerine gitme imkânları da istenirse o kadar çok...
Bunu ilk kez Kutlu Savaş'ın Başbakanlık Teftiş Kurulu adına hazırladığı Susurluk Raporu'yla görmüştük.
Şimdi bir başka kurulun, Devlet Denetleme Kurulu'nun hazırladığı başka bir raporla yine örtülü başka gerçekler ortaya çıkıyor...
Cumhurbaşkanına bağlı bu kurul Muhsin Yazıcıoğlu'nun hayatını kaybettiği kazanın, bir kaza olmadığı yönünde kimi bulgular ortaya çıkardı.
Cumhurbaşkanı Abdullah Gül durumu Berlin'de benim de aralarında olduğum gazetecilere şu sözlerle açıklamıştı:
"Doğrusu Muhsin Yazıcıoğlu'yla ilgili çok üzücü durumlar ortaya çıktı. Yani inanmak mümkün değil ama ortaya çıkan büyük açıklar oldu. Düşünebiliyor musunuz? Mecliste bu mesele kapanmıştı. Ama düşen helikopterin beyni, yani her şeyi kaydeden o hafızası yok şimdi ortada. Keçiler gelip söküp götürmedi onu. Böyle özel vidalarla sökülüp alınmış ve ortada yok. Bunun yok olduğunu tespit etti bu denetleme raporu. Bu tespit edildikten sonra ihbarlar yağdı. Yazmış adam, 'Cumhurbaşkanım' diye bana gönderdi. (kaza mahallinde bulunan bazı kamu görevlileri) 'Biz görev yapıyoruz zannediyorduk ama şunlar şunlar da var. Al şu videoya bak' diye gönderdiler. Baktım ki bir taraftan birileri buzlarda cesetlerle ilgileniyor, birileri de bir taraftan (helikopter beyninin) vidasını söküyor. Bunların hepsi çıktı ortaya..."
Bu açıklamalar olmasa, daha doğrusu Devlet Denetleme Kurulu'nun çalışması olmasa, belki de bir cinayet, bir suikast, daha karanlık bir durum hasır altı olup gidecekti.
Kürt sorununun çözülmesi istikametinde Özal gibi düşünen, örgütle temas kurulması ve görüşülmesinden yana olan bir dönemin Jandarma Komutanı Eşref Bitlis'in başına gelen, Yazıcıoğlu'nun başına gelecekti...
Malum, bu açıklamalardan sonra olay büyüdü, savcılık devreye girdi, 6 ilde baskınlar yapıldı ve 16 kişi gözaltına alındı.
Kaza sonrası, kimi kamu görevlilerinin, jandarma personelinin daha cesetler toplanmadan, enkazdan söküp aldığı helikopter beyni nerede belli değil... Neden söküp alındığı belli değil...
Ancak adres belli: Asker, daha doğrusu Jandarma...
O gün o noktada görevli olan ve söz konusu parçayı söküp alan jandarma...
Nitekim Malatya Savcılığı, talimatıyla Ankara'da Sivil Havacılık Genel Müdürlüğü'nde, Malatya 2. Ordu Karargâhı'nda, İzmir Buca Merkez Komutanlığı'nda arama yapıldı. 11'i muvazzaf 13 askeri personel gözaltına alındı.
Elde kamera görüntüleri olduğuna göre, bu görüntülerde parçayı sökenler tespit edilebileceğine göre bir suçüstü hali var demektir ve bu soruşturma yol alma, karanlığı ortaya çıkarma imkânlarına sahiptir.
Ancak söyledik, tekrar vurgulayalım, Devlet Denetleme Kurulu'na kadar olayın karanlıkta kalmış olması, Türkiye'de devlete ve koridorlarına hala nasıl köhne bir yapının egemen olduğunu gösteriyor.
Dink cinayetinde de, tetikçilerin ötesine gidilememesi, savcının Ergenekon işaretine rağmen açık delil bulunamaması bunun bir göstergesi değil midir?
Yazıcıoğlu hadisesiyle ilgili yeni bulgulara sevinmeli mi üzülmeli mi insan bilemiyor... Ortaya çıkmaları iyi, şimdiye kadar çıkmamış olması vahim çünkü...
Çünkü daha alınacak çok yol var...
Bu yol hem devlet içi "temizlik" istikametinde, hem yargının "hukuk" ilkelerine uygun, cesur davranışları istikametinde olmalıdır...
Kimi insanların, örneğin Şener-Şık gibi neden tutuklandığı "hukuken" belli değilken, kimilerinin Bitlis, Yazıcıoğlu türü olaylara karışanların hala ellerini kollarını sallayarak dolaşıyor olmaları kabul edilir gibi değildir...
YENİ ŞAFAK
YAZIYA YORUM KAT