Yazar ve yayıncılar Suriye devrimine dair izlenimlerini Özgür-Der forumunda anlattı
Özgür-Der’in aylık panellerinde bu ay Türkiyeli yazar ve yayıncılar ile İslami yapı temsilcilerinden oluşan grubun Suriye izlenimleri konuşuldu.
HAKSÖZ HABER
Özgür-Der 2023-2024 Aylık Paneller Serisinin ikinci oturumunda “Suriye İzlenimleri” başlığı altında yazar, yayıncı ve dernek/vakıf temsilcilerinden oluşan bir heyet Suriye gözlemlerini aktardı.
Suriye'de yaşanan devrimin hemen akabinde Suriye'yi ziyaret ederek yerinde devrim dinamikleri ve Esed diktasının harap ettiği ülkeyi müşahade etme imkanı bulan konuşmacılar, izlenim ve değerlendirmelerini forumda anlattılar.
Ekin Yayınları sorumlusu Murat Ayar’ın yöneticiliğini üstlendiği program Ali Emiri Kültür Merkezinde yapıldı.
Ayar, Suriye devrimine giden süreci genel hatlarıyla şöyle değerlendirdi:
“Kahramanlık ve fedakârlık ile örülü görkemli bir devrime şahitlik ediyoruz. 61 yıllık Baas despotizmine karşı İslami hareketler öncülüğündeki Suriye halkının bu destansı mücadelesi Allah’ın lütfu ve keremiyle yeni bir aşamaya geçti. Bu durum sadece 2010 sonrası bir mücadele değildir. Neredeyse yarım asırlık bir mücadele azminden, yüzbinlerce şehitten ve fedakâr bir halktan bahsediyoruz. Son 14 yıldır ise Suriye halkı tarihte benzerine az rastlanır bir zulme ve katliama maruz kaldı. Yaşı ve cinsiyeti fark etmeksizin insanların sistematik tecavüze uğradığı, şehirlerin yok edildiği, insanların diri diri gömüldüğü, milyonların evlerini terk ettiği Akdeniz’in ceset tarlasına döndüğü bir süreç yaşandı. Bir tarafta bu zulüm işlenirken bu despot rejime karşı Suriye halkı da 3 kişinin bile bir araya gelemediği bir sosyolojinin için gelerek kendilerini örgütledikleri, şehirler kurdukları, halkın yaralarına ilaç oldukları bir hat inşa ettiler. Baas rejimin eski günlerine dönmeye başladığı, Batılı ve Arap ülkelerin konsolosluk açma yarışına girdikleri ortamda Yüce Rabbimiz yeni bir imkân oluşturarak Şam’ın kapılarını ardına kadar açtı. Devrimle gelen bu bahar milyonlarca insanı etkileyecek ve ümmet adına olumlu gelişmeler Suriye ile sınırlı kalmayacak Allah’ın izniyle!”
“Kahramanlık ve fedakârlık ile örülü görkemli bir devrime şahitlik ediyoruz.”
— ÖZGÜR-DER (@OZGURDER) January 12, 2025
Murat Ayar @muratayar_ pic.twitter.com/tFz7dS17qL
Yazar Ahmet Varol, Suriye halkının 61 yıllık Baas diktasına karşı gerçekleştirdiği devrimi Suriye Türkiye ilişkilerinin tarihi bağlamında inceledi:
“Türkiye Suriye ilişkilerini üç çerçevede incelemek gerekiyor. Resmi, İslami ve siyasi boyutlarıyla ilişkilerin zemine yıllardır farklılık arz eden bir çerçevede ilerledi. Suriye özellikle Antakya meselesi ve PKK kartı üzerinden Türkiye’ye mesafeli bir tutum geliştirdi. Suriye’deki Baas rejiminin Kürtlere olan yaklaşımı temelden bir ayrıştırma ve ötekileştirme üzerine kuruluydu. Aynı rejim PKK’yı ise Türkiye’ye karşı kullandı. Hafız Esed’in ölümü ile birlikte yeni bir sürecin başlayacağı beklentisi hâsıl oldu ve ilişkiler ilk başta yumuşama trendine girdi. Bu süreç Suriye’deki halk hareketleri ile son buldu. Türkiye ile Suriye arasındaki resmi ilişkiler 2011’den sonra hızlıca bozuldu.
İslami çevreler açısından ise Hama olaylarından başlayarak Esed rejimi mücrim bir rejim olarak tanımlandı. Özellikle Müslüman Kardeşler mensuplarına yönelik baskılar Türkiyeli Müslümanların rejime mesafeli durmasını sağladı. İran devrimi ile ise bazı kesimler açısından Esed rejimi ‘Filistin’e destek oluyor’ argümanı üzerinden destekçi buldu. Suriye konusunda müspet görüş ile menfi yaklaşımının bir arada bulunmasını sağlayan esas kırılma burasıdır. Halk ayaklanmasından sonra da zaten bu kesimler açıkça İran’ın argümanlarını dillendirerek kendilerini ayrıştırdılar. Türkiyeli Müslümanların büyük bir çoğunluğu ise halkın mücadelesine destek oldu ve sahip çıktı. İlerleyen yıllarda ise mülteci meselesi üzerinden siyasi bilince sahip Müslümanlar Suriye meselesini hep gündemde tuttular.
Bir zamanlar PKK’ya açıktan destek veren Baas rejimi Türkiye’de ulusalcı çevreler tarafından laik kimliği sebebiyle destek gördü. Siyasi çevrelerde sığınmacı meselesi de oldukça büyük bir kırılma ortaya çıkarttı. Ana muhalefetin başını çektiği laik-seküler çevreler mültecileri düşmanlaştırarak Suriye meselesini gündemleştirdiler. Suriye’ye gittiğimizde şahit olduklarımız ise mültecilere sahip çıkılması sebebiyle Suriye halkının Türkiye’ye büyük sevgi besledikleri yönündeydi. Yeni Suriye yönetimiyle kurulacak ilişkilerin de bu denklemde ilerlemesi bizim en büyük temennimiz ve beklentimizdir. İman ve İslam kardeşliği üzerine kurulu ilişkilerin derinlik kazanması hem Suriye’nin hem Türkiye’nin kazanımına olacaktır.”
“İman ve İslam kardeşliği üzerine kurulu ilişkilerin derinlik kazanması hem Suriye’nin hem Türkiye’nin kazanımına olacaktır.”
— ÖZGÜR-DER (@OZGURDER) January 12, 2025
Ahmet Varol @ahmetvarol2012 pic.twitter.com/jNNg9o7A0A
Yazar ve yayıncı Cevat Özkaya ise Suriye’deki rejimin baskıcı kimliğini devrime yol açan gelişmeler bağlamında analiz etti:
“Suriye’de en az beş tane Gazze boyutunda şiddet ve katliam yaşanmış gibi gördük. Sadece Yermük’te gördüklerimiz bile başlı başına bir soykırıma işaret ediyor. Suriye’yi yaşanabilir bir ülke olmaktan çıkaran rejim tabir-i caizse Suriye’yi insansızlaştırmış. Suriye’nin yüzde yetmişine tekabül eden bir bölgeyi gezdik ve baştan sona yıkıma şahit olduk. Anlatmaktan aciz olduğumu dile getirmek istiyorum. Muhaliflerin olduğu bölgeleri yerle bir eden rejim kendisine doğrudan ayaklanmayan bölgeleri de imar etmemiş. Ciddi bir yokluk ve açlıkla karşılaştık. Rejimin elinde kalan bölgelerde su ve elektriğe ulaşmak dahi oldukça zor.
Sednaya ile sembolleşen işkenceler Tedmür gibi hapishanelerde daha kötü bir şekilde uygulanmış. Rejimin özellikle İslamcılara yönelik katliamlarını Dürzi ve Nusayri muhalifler dahi dile getiriyor. İnsanlar öyle bir hale gelmiş ki ölmek bir noktada çözüm olarak görülüyor. Suriyeliler ölümden beterinin arkalarında çaresiz çocuklar bırakmak olduğunu düşünecek hale gelmişler. İsrail ile savaşacağız denilerek kurulan Suriye ordusu tamamen Suriye halkını sindirmek ve başını ezmek üzere örgütlenmiş bir organizasyon ibaret. Suriye’nin nasıl yerle bir olduğunu izah etmenin başka bir yolu yok. Dört senedir İdlib’te bir yönetim inşa eden Müslümanlar ise ortaya çok farklı bir örneklik koymuşlar. Tedrici olarak Suriye’yi inşa edecek olan insanlar cepheden siyasete doğru bir yol izliyorlar. Belirledikleri usulün ise sahanın şartlarına uygun olduğunu söylemek gerekiyor.”
“Suriye’de en az beş tane Gazze boyutunda şiddet ve katliam yaşanmış gibi gördük. Sadece Yermük’te gördüklerimiz bile başlı başına bir soykırıma işaret ediyor.”
— ÖZGÜR-DER (@OZGURDER) January 12, 2025
Cevat Özkaya pic.twitter.com/Ed5ecJznPj
Yazar Mehmed Göktaş, Suriyeli Müslümanların hüznüyle hüzünlenmenin yanında sevinçleriyle de mutlu olabilmenin önemine dikkati çekti:
“Suriyeliler katliama uğradıklarında hep birlikte üzüldük. Şam gibi tarihi öneme sahip bir memleketin özgürleşmesi ihtimali dahi hepimizi heyecanlandırdı. Suriye’den mülteciler gelince ise Kur’an’ın diliyle konuşan insanların bereketiyle bereketlendik. Kimileri bunu bir kazanca çeviremedi. Ensar olma şerefine erişmek hepimiz için büyük bir imkândı. Belki de bu ecir bizlere ahirette büyük bir kazanım olarak dönecek. Suriyeli mültecilerle dayanışma iklimi sayesinde hepimiz cömertliği tekrardan öğrendik. Şam, Allah’ın izniyle derhal ayağa kaldırılmalı ve oradaki ilim halkaları canlandırılmalıdır. Üniversiteli öğrenciler gruplar, STK’lar halinde Suriye’yi ziyaret etmeli ve oranın İslami imkânlarından faydalanmalıdır. Şam ulemasının ilmi birikimi İslam dünyasında müstesna bir yere sahiptir. Bu bizim ümidimiz ve hayalimizdir…
910 km’lik sınırı ile Türkiye ile Suriye arasındaki ilişkilerin hangi boyutlara ulaşabileceğini hayal etmek bile zor. Bunu iyi değerlendirmek hepimizin üzerine düşen sorumluluktur. Suriye’nin yeniden imarı noktasında İslami cemaatler devam eden faaliyetlerini artırmalı ve hızlandırmalı. Yetimler bizi bekliyor. Suriye devrimi yetimlerin devrimidir. Onlara sahip çıkmak ise hepimiz için yeni bir imtihandır. Suriye’de yaşanan halk ayaklanması ve devrim rastgele olmuş bir hadise değildir. Suriyelilerin mübarek mücadelesi ilerleyen yıllarda bizlere ışık tutacak. Ensar olma şerefinin ardından şimdi ise kucaklaşma coşkusunu yaşıyoruz. Rabbimize ne kadar şükretsek az!”
“Suriyelilerin mübarek mücadelesi ilerleyen yıllarda bizlere ışık tutacak. Ensar olma şerefinin ardından şimdi ise kucaklaşma coşkusunu yaşıyoruz.”
— ÖZGÜR-DER (@OZGURDER) January 12, 2025
Mehmet Göktaş @goktasmehmet pic.twitter.com/I68kgL0u6S
Özgür-Der Genel Başkanı Rıdvan Kaya, Suriye devrimine Batılı önyargılarla dayatmalarda bulunanlara karşı Suriye halkının İslami duruşundan taviz vermediğini vurguladı:
“Suriye 2010’larda başlayan halk ayaklanmaları sürecinin ilk olarak zor duruma düştüğü yerdi. Şimdi ise tekrardan dirileceği yer olmasını ümit ediyoruz. Ortada oldukça net bir zafer var. İslami kimliği esas alan kadroların 14 yıllık mücadelesi sonucunda büyük bir zafer kazanıldı. Eklektik bir kimlikten ve siyasi kadrolardan bahsetmek mümkün değil.
Devrimden sonra ise hemen bazı çevreler Suriye’ye kendi gündemlerini dayatmaya başladılar. Müslümanlar, mücahitler devrimlerini bir cahiliyeden bir başka cahiliyeye geçmek için gerçekleştirmediler. Allah rızası için yola çıkan mücahitler devrimlerine sahip çıkıyorlar. Batıcıların dayattığı meseleler baştan sona düşmanca bir tutumun göstergesidir. Müslümanların değerlerine saygı duymayan çevrelerin Müslümanlara dayattıkları gündemler samimiyetsizliklerinin dışavurumundan ibarettir. Binlerce insan şehit oldu. Binlercesi savaşırken gazi oldu. Ancak Suriyeliler her seferinde zorluklara karşı hamd ettiler. Peki, bunca çaba ve zorluk Suriye’yi Batılı değerlere göre inşa etmek için mi verildi? Şüphesiz bu kabul edilmesi mümkün olmayan bir baskı ve dayatmadır. Müslümanlar kimseye kendilerini kanıtlamak zorunda değiller. Suriye’de olduğu gibi Gazze’de de Müslümanlar savaşta ve esirlere olan muamele konusunda herkese örnek oldular. Müslümanların alnı aktır!
Şam’a giden süreçte savaşın ortasında mücahitlerin taşınması için araç gerekli olduğu bir yerde dahi mücahitler kimsenin aracına zorla el koymadı. Benzer şartlar rejim ve PKK için geçerli olduğunda kendi bölgelerindeki insanları dahi zorla silah altına aldılar. Bu basit örnek bile kimlerin zorba olduğunu gözler önüne sermektedir. Uğrunda binlerce şehidin verildiği bir mücadeleyi korumak yine Müslümanlara düşen bir vazifedir. Bizlere başkalarının dayattığı gündemleri değil kendi ilkelerimizi hayata geçirmek için mücadelemizi sürdürmek zorundayız.”
“Uğrunda binlerce şehidin verildiği bir mücadeleyi korumak yine Müslümanlara düşen bir vazifedir. Bizlere başkalarının dayattığı gündemleri değil kendi ilkelerimizi hayata geçirmek için mücadelemizi sürdürmek zorundayız.”
— ÖZGÜR-DER (@OZGURDER) January 12, 2025
Rıdvan Kaya @RidvanKaya_ pic.twitter.com/zR0oMrkWQt
Prof. Dr. Ahmet Ağırakça, Suriye devriminin cihad ruhu ile inşa edilmiş bir süreç olduğunu ve bu kazanımın tüm Müslümanlara örnek olması gerektiğinin altını çizdi:
“Suriye halkı sabrı ve tevekkülü hepimize hatırlatan bir süreci başarıyla atlattı. 2011’den itibaren ortaya koydukları mücadele ile emperyalistlerin planlarını alt üst eden mücahitler zaman zaman geri adım atmak zorunda kalsalar da her zaman toparlanmayı başardılar. İslami kimliği merkeze alan bir örgütlülük içerisinde Baas diktasına karşı onurlu bir mücadele en başından beri Suriye sahasına hakimdi. Şehirler yerle bir edildi, insanlar katledildi ancak cihad ruhu hiçbir zaman ölmedi. Suriyeliler cihadın Müslümanlar için ne kadar önemli bir ibadet olduğunu bütün Müslümanlara hatırlattılar.
Suriyeli mücahitler devrime giden süreçte kendilerini eğiterek fitnelere göğüs gerdiler ve kendi aralarında birlik oluşturmayı başardılar. Zaten bu birlik sağlandığında Müslümanların önünde durabilecek bir güç kalmıyor. HTŞ gerekli kademelere ve görevlere farklı direniş gruplarından isimleri atayarak birleştirici tutumunu perçinledi. Adalet merkezli yeni bir sistemin inşası Suriyeli mücahitlerin önceliği olacaktır. Zorluklar muhakkak var. Başta ekonomi olmak üzere birçok soruna karşı bizlerin desteğini bekliyorlar. Türkiye’nin de bu konuda sorumluluk almaya çalıştığını görmek sevindirici bir gelişmedir. Suriye’de inşa edilecek sistem tüm İslam coğrafyasına örnek olacaktır diye ümit ediyoruz. Rabbimize şükürler olsun!”
“İslami kimliği merkeze alan bir örgütlülük içerisinde Baas diktasına karşı onurlu bir mücadele en başından beri Suriye sahasına hakimdi. Şehirler yerle bir edildi, insanlar katledildi ancak cihad ruhu hiçbir zaman ölmedi.”
— ÖZGÜR-DER (@OZGURDER) January 12, 2025
Ahmet Ağırakça @AHMETAGIRAKCA pic.twitter.com/9Vi5pvETb4
Mustafa Eğilli, Suriye ziyareti esnasında Emevi Camii’ndeki Cuma namazında oluşan kardeşlik atmosferini vurguladı:
“Gazze’de yaşadığımız acılardan sonra Şam zaferi hepimizi hem sevindirdi hem de ümitlendirdi. Selefi-cihadi öğretiden gelen kardeşlerimizin idareyi ele geçirdikten sonra nasıl bir tutum geliştirecekleri başta Suriyeliler olmak üzere herkes için merak konusuydu. Öncelikle orada yetkili isimlerle yaptığımız görüşmelerde bir sorumluluk testinden geçtiklerinin farkında olduklarını ve bir projeleri olduğuna şahitlik ettik. Merhaleci-tedrici bir siyaset takip edeceklerini ifade ederken toplumun temel sorunlarına öncelik vereceklerini vurguladılar.
60 senelik Baas zorbalığının tahrip ettiği hususları düzeltmek için çok temelden başlayan bir yol izleneceğini gördük. Buna dair ilk gözlemimizi ise Emevi Camii’ndeki Cuma namazında ‘aranızda selamı yaygınlaştırın’ hadisi üzerinden kardeşlik ve güven duygusuna yapılan vurguda gördük. Toplumun barınma, beslenme, altyapı sorunlarını çözmek için ortaya koyacakları çabanın da bir tebliğ olduğu düşüncesi hakimdi. Yetkili isimlerin makam ve mevki için değil halklarına ve daha önemlisi Rablerine karşı sorumluluklarını yerine getirmek endişesi ile hareket ettiklerini gözlemledik. İslam coğrafyasının birçok memleketinde Cuma namazına katıldım ancak vakıanın gerçekliğine bu kadar uygun bir hutbeyi ilk defa Emevi Camii’nde gördüm. Bu beni çok duygulandıran ve hepimize huzur veren bir andı.
Suriye çok güzel bir ülkeyken 60 senelik Baas diktası şehirleri kullanışsız hale getirmiş. Oluşturduğu tahribat ve yıkım sadece buzdağının görünen kısmı. Suriye’yi inşa etmek için kardeşlerimize gereken desteği vermek zorundayız!”
“Suriye’yi inşa etmek için kardeşlerimize gereken desteği vermek zorundayız!”
— ÖZGÜR-DER (@OZGURDER) January 12, 2025
Mustafa Eğilli pic.twitter.com/jfKoAUFXVh
Haksöz Dergisi'nden Hamza Türkmen, Suriye direnişinin tarihi bağlamının altını çizerken devrimi koruyacak iradenin Suriyeli mücahitlerde var olduğuna dikkat çekti:
“İzzettin Kassam, Suriyeli bir mücahitti. Bugün onun memleketi olan Lazkiye’de mücahitler yürüyüşler düzenliyorlar. Diktatörlük rejimine karşı başlatılan direniş devrimle taçlandırıldı. 13 günde zafer ve fetih geldi. İşkence ile sindirilmeye çalışılan katliamlarla yok edilmek istenen Müslümanlar direnerek zafere ulaştılar. Bu örneklik bundan sonra bütün bir coğrafyayı etkisi altına alacaktır. Ahmed Şara kendisini cihada yönlendiren temel motivasyonun Filistin olduğunu ifade ederken aslında kopmaz bir kardeşlik bağına da dikkat çekmiş oluyor.
Suriyeli Müslümanların şimdiki önceliği ise devrimi adil bir yönetimle ayakta tutmaktır. Devrimin mücahit öncü kadroları acil beslenme ve güvenlik şartlarının sağlanması için çalışmalara başlamış durumdalar. İntikam için değil şefkat ve adalet için çıkılan bu yolda şüphesiz yapılacak çok şey vardır. Suriye’deki İslami kadroların ise bunu gerçekleştirebilecek basiret ve feraseti var. Suriyeli mücahitlere tepeden inmeci dayatmalarda bulunanların ideolojik körlüğü Suriye halkının taleplerinden çok uzaktır. İslami kadroların gerçekleştireceği adımların desteklenmesi için nakdi ve ayni yardım organizasyonlarına öncelik verilmelidir. Suriye devrimi cahili önerileri görmezden gelecek ve yoluna istişare merkezli sistem inşa ederek devam edecektir. Ulusalcı sapmalar başta olmak üzere her türlü cahili dayatmaya karşı bütün İslamcılar, Suriyeli Müslümanlara gereken desteği vermekle yükümlüdürler. Sözlerimi Halep surlarına yazılan bir slogan ile bitirmek istiyorum:
Daha iyi bir geleceğe el ele, seni selametle inşa edeceğiz, Allah seni bereketlendirsin Suriye!”
“Daha iyi bir geleceğe el ele, seni selametle inşa edeceğiz, Allah seni bereketlendirsin Suriye!”
— ÖZGÜR-DER (@OZGURDER) January 12, 2025
Hamza Türkmen @hamza_turkmen1 pic.twitter.com/q5FLaNsLwb
İnkılâb Yayınları'ndan Hasan Güneş, Suriye’deki ekonomik durumu aktarırken Suriye'de başta ciddi bir barınma sorunu olduğunu kaydetti:
“Esed’in diktası yıkıldıktan sonra şimdi ise rejimin yerle bir ettiği ülkede altyapı sorunlarıyla karşı karşıya kalınmış durumda. Hayalet şehirlere dönen yerleşim yerlerinin imarı ciddi bir yükümlülük. Camileri dahi yerle bir eden rejimden bahsediyoruz. Başkent Şam’ın dış mahalleri tümüyle harabeye dönmüş durumda. Sadece Suriyeliler değil Filistinli mülteciler de rejimin saldırılarından etkilenmişler. Suriyelerin şuan için dönebilecekleri bir evleri yok çünkü evleri ya tahrip edilmiş ya da yıkılmış…
Suriye halkı çalışkan bir halk. Suriyeliler evlerini imar edebilmek için tüm imkânlarını seferber etmiş durumdalar. Şebbihalar tarafından işgal edilen evler ve araziler özgürlüğüne kavuştu. Kırsal bölgeler bu bağlamda bir nebze daha ulaşılabilir imkânlara sahip. Türkiye’nin başta inşaat olmak üzere Suriye’nin acil ihtiyaçlarına yönelik organizasyonlarını artırması gerekiyor. Suriye’nin verimli arazilerinde yapılacak üretimle Suriye halkının temel beslenme ihtiyaçları kolaylıkla karşılanacaktır. Karşılıklı ticaretin artması ise her iki ülke için büyük bir kazanım olacaktır. Gelecek günler inşallah Suriye için daha güzel olacak.”
“Başkent Şam’ın dış mahalleri tümüyle harabeye dönmüş durumda. Sadece Suriyeliler değil Filistinli mülteciler de rejimin saldırılarından etkilenmişler. Suriyelerin şuan için dönebilecekleri bir evleri yok çünkü evleri ya tahrip edilmiş ya da yıkılmış.”
— ÖZGÜR-DER (@OZGURDER) January 12, 2025
Hasan Güneş pic.twitter.com/l9yBtywWYc
Haksöz Dergisi yazarlarından Yılmaz Çakır, Suriye’de inşa edilen rejimin Batı modernleşmesinin tüm İslam coğrafyasında gerçekleştirdiği zulümlerin bir özeti mahiyetinde olduğunu belirtti:
“Batı tarafından coğrafyamıza yapılan müdahaleler gerçek bir zulüm sistemi inşa etti. Suriye’de yaşananlar da en temelde bu 100 yılı aşan dayatmaların bir sonucudur. Ulusçu, mezhep merkezli bir rejim tarafından yıllardır sömürülen bir ülke en sonunda aynı rejim tarafından 13 yıllık bir açık katliamla soykırıma tabi tutuldu. Bu noktada Suriye’ye laiklik dayatanların diktatörlükleri inşa edenler ve destekleyenler olduğunu biliyoruz. Böyle olunca ukala, dayatmacı tavırların Suriye devrimini gerçekleştiren kadrolar açısından hiçbir karşılığı olduğunu düşünmüyorum. Suriye’ye bizim bir şey öğretecek bir halimiz yok. Suriye ve Filistin hepimize öğretmen olacak güçtedir. Allah onların yolunu açık etsin!”
“Suriye ve Filistin hepimize öğretmen olacak güçtedir. Allah onların yolunu açık etsin!”
— ÖZGÜR-DER (@OZGURDER) January 12, 2025
Yılmaz Çakır @YilmazCakir__ pic.twitter.com/99V8PMiPqk
Muhammed Yorgancıoğlu, Şam’ın özgürlüğü ile taçlanan devrim yürüyüşünün dinamiklerine ve Ahmed Şara’nın üstlendiği sorumluluğunu hatırlattı:
“Şu an da yaşanan süreç önümüzdeki yüzyılı inşa edebilecek bir hüviyete sahip olabilir. Suriye devrimi bütün dünyanın unutmak üzere olduğu bir evrede gerçekleşti. Suriyeli mücahitlerse tüm dünyanın aksine her zaman çalıştılar ve devrimi zaferle taçlandırmanın yollarını aradılar. Şimdi ise Suriye devrimi ile bütün ümitler tekrardan ayaklandı. Birinci Dünya Savaşı’nda Gazze ilk düşen cepheydi. Aksa Tufanı ile Gazze ayağa kalkınca Allah bize Şam’ın fethini nasip etti. Tabir-i caizse tarih tekerrür etti. Filistin’in kurtuluşu tarih boyunca çevresindeki beldeler özgürleştikçe mümkün olmuştur. Bugün İdlib’te yetişen çekirdek kadro Suriye’nin önderliğinde İslam ümmetinin yeniden ayağa kalkmasını mümkün kılacak bir cevhere sahip. Kendisini feda ederek direnişi büyüten nesiller Şam’ı özgürleştiren kuşağa ilham oldular. Bu yürüyüş Allah’ın izniyle coğrafyamızın tüm beldeleri kurtuluşa erene kadar sürecektir.
Suriye sahasında ise PKK-YPG’nin varlığı dışında ciddi bir tehdit kalmadı. Suriye’nin yeni yönetimi ise PKK sorununa karşı oldukça hikmetli bir tutum geliştiriyor. PKK’yı kendi tabanından kopartacak adımlar atan mücahitler Suriye’yi yabancı güçlerin müdahalesine kapatmaya çalışıyorlar. Devrimin bütün unsularını kucaklayan bir dil geliştiren Suriye Geçiş Hükümeti, Hıristiyanlara, Dürzilere ve Nusayrilere de benzer şekilde yaklaşıyorlar. Devrim güçleri devrimin hemen ardından hesapsız ve duygusal tavırlardan uzaklaşarak akl-ı selimle oldukça kritik bir süreci ilerletiyorlar. Ahmed Şara da bu bağlamda oldukça dirayetli ve akıllı bir Müslüman. Şu ana kadarki süreçte askeri başarılarını siyasi alanda da göstererek adalet, meşveret, hoşgörü üzere kurulan bir sistemin temellerini atıyor. “
“Suriye devrimi bütün dünyanın unutmak üzere olduğu bir evrede gerçekleşti. Suriyeli mücahitler tüm dünyanın aksine her zaman çalıştılar ve devrimi zaferle taçlandırmanın yollarını aradılar. Şimdi ise Suriye devrimi ile bütün ümitler tekrardan ayaklandı.”
— ÖZGÜR-DER (@OZGURDER) January 12, 2025
Muhammed Yorgancıoğlu pic.twitter.com/vGXfhZJhJu
Grup Yürüyüş solisti ve Haksöz Dergisi editörü Mehmet Ali Aslan, devrimi var eden dinamiklerin başında gelen marşların ve meydanların ruhunun akıldan çıkartılmaması gerektiğini kaydetti:
“‘Ya onurumuzla yaşayacağız ya da onurumuzla öleceğiz.’ Bu marş Suriye devriminin nasıl bir ruhla yola çıktığını gözler önüne seriyor. Korkunç bir kıyım yaşandı ancak sabredenler zafere ulaştılar. Toplumsal hareketler açısından ezgiler, marşlar her zaman oldukça belirleyici olmuştur. Suriye’de ise bu durum oldukça merkezde yer alan bir gerçekliğe tekabül ediyor. Mücadelesini marşlarıyla taçlandıran bir halk kıyamına şahit olduk. Arapçanın ezgi ile birlikte söylenmeye uygun bir dil olması toplumun üzerinde baskı kuran rejime karşı direnişin en güçlü silahlarından birinin marşlar olmasını sağladı. Bu süreçte ise ön plana çıkan isimler oldu. Bunlardan bazıları aynı zaman mücahitti…
Semih Şükeyr, Dürzi kökenden gelen ve uluslararası müzik kariyerine sahip bir müzisyen. Dera’daki ilk olaylardan sonra marşlarını söylemek için sokaklara çıktı. Hama’da devrimin başında meydanları yangın yerine çeviren ezgileri seslendiren İbrahim Kaşuş, “Yallah irhal ya Beşar” ezgisiyle tabir-i caizse devrimin marşını yazdı. Bu insanlar halkı ayaklanmaya çağıran kimseler olarak rejimin öncelikli hedefi haline geldiler. Yine de geri durmadılar ve insanları kıyama çağırdılar onları motive ettiler. Abdulbasit Sarut ise devrimin bülbülü lakabına layık görülmüş durumda. Bugün Suriye’de her yerde onun fotoğrafları asılı. Cihada çağıran ezgileriyle devriminin en bilenen kahramanlarından oldu. Dört kardeşini şehit veren Sarut’un kendisi de şehit oldu. Rejim tarafından başına para ödülü konulmuştu. Esas mesleği kalecilik olan Sarut halk ayaklanması başlayınca meydanlara çıktı ve marşlarını söyledi. Binlerce Suriyelinin talepleri bu insanlar tarafından ezgilerle dile getirildi. Müziğin bu bağlamda kimlik aşılayan bir misyonu olduğuna biz Suriye’de şahit olduk. Allah hepsinden razı olsun!
“Toplumsal hareketler açısından ezgiler, marşlar her zaman oldukça belirleyici olmuştur. Suriye’de ise bu durum oldukça merkezde yer alan bir gerçekliğe tekabül ediyor.”
— ÖZGÜR-DER (@OZGURDER) January 12, 2025
Mehmet Ali Aslan @AslanAliMehmet pic.twitter.com/pzZXB1Vzoz
Avukat Ümit Kudbay, Baas çetesinin katliamlarını destekleyen yerli şebbihalar hakkında yürütülecek hukuki süreçlerin öneminin altını çizdi:
“Uluslararası arenada Rusya ve İran’ın rejime olan desteği süreç açısından büyük bir kırılma oluşturdu. Despotik Arap rejimleri de statükolarının sona ermesi korkusuyla dolaylı yoldan Esed katilini desteklediler. ABD ve AB ise rejimin mevcut durumunu meşrulaştıran bir tutum içine girerek Suriye’de Esed’in katliamlarına göz yumup PKK’yı desteklediler. Bunun başlıca sebebi ise muhalefetin İslami kimliğiydi.
Türkiye’de ise mutlak kötülüğün simgesi olan rejime destek veren çevreler hala varlığını koruyor. Esed’e karşı olan duruşunu sürdüren İslami camialar dışında özellikle sol-seküler kesimler açıkça Esed katilini desteklediler. İdeolojik ve mezhebi kaygılarla Esed çetesine koşulsuz destek çıkan STK ve siyasi partiler ilerleyen süreçte Suriyeli mültecileri nefret objesi haline getirdiler. Ana muhalefet partisi CHP bu bağlamda Baas’ın Türkiye’deki sözcüsü olarak çalıştı. Baas ile Kemalizm arasındaki ideolojik yakınlık Suriyeli Müslümanlara yönelik düşmanca bir atmosferi inşa etmek elinden geleni yaptı. Irkçı eğilimler İYİ Parti ve Zafer Partisi tarafından örgütlendirildi. PKK’nın rejimle sıkı ilişkileri ise HDP’nin Suriye meselesinde muhaliflerin aleyhine konumlanmasına sebep oldu. HDP, Baas’ın işlediği cinayetleri göz yumarken Suriye’de yaşananları IŞİD’e indirgeyerek her zaman olduğu gibi pragmatist bir tutum geliştirdi. İrancı çevreler de açıkça katliamlara destek çıktılar. Özellikle Saadet Partisi ve Yeniden Refah Partisi, Esed çetesinin gönüllü sözcülüğünü üstlenerek devrimden sonra dahi aynı saplantılı fikirleri dillendirmekten çekinmeyip işlenen suçlara meşruiyet arayışına girdiler. Türkiye’de İslami çevreler içerisinde etkin olan kimi isimler ise “üçüncü yol” vurgusu ile büyük bir akılsızlık ve ahlaksızlık örneği sergilediler. Tüm bunlar devrimle birlikte zelil oldular. Yedi düvele karşı direnen Müslümanlar zafere ulaştılar. Rabbimize şükürler olsun, sabrederek direniş yolundan geri durmayanlar Allah’ın yardımıyla büyük bir fetih elde ettiler!
“Yedi düvele karşı direnen Müslümanlar zafere ulaştılar. Rabbimize şükürler olsun, sabrederek direniş yolundan geri durmayanlar Allah’ın yardımıyla büyük bir fetih elde ettiler!”
— ÖZGÜR-DER (@OZGURDER) January 12, 2025
Ümit Kudbay @umitkudbay pic.twitter.com/yLkD31Hz2b
Programda son olarak Suriyeli eğitimci/aktivist Taha el-Gazi, Suriye halkının hangi dinamiklerle kıyam ettiğini hatılattı:
“Suriye halkının devrimi sadece bir yönetim değişimi değil. Suriye halkının İslami kimliğini koruma mücadelesidir. Hafız Esed ile başlayan cunta Suriye’nin dini eğilimlerden uzaklaştırılmasını temel strateji olarak belirlemişti. Suriye halkı ise dinini müdafaa etmek için bir kıyam başlattı. Şunu hatırlatmak isterim ki şuan Suriye’nin yüzde otuzu hala işgal altında. PKK’nın Suriye’den atılması için tüm imkanlarımızı seferber etmeliyiz. Suriyeli bir mülteci olarak hepinize teşekkür etmek istiyorum. Bizim mücadelemiz şimdi başlıyor. Esed diktasını destekleyen emperyalistler Suriye üzerindeki emellerini gerçekleştirmeye çalışacaklar. Birbirimize yardımcı olmamız gerekiyor. Sizlerin desteğini bekliyoruz.”
“Suriye halkının devrimi sadece bir yönetim değişimi değil. Suriye halkının İslami kimliğini koruma mücadelesidir.”
— ÖZGÜR-DER (@OZGURDER) January 12, 2025
Taha Elgazi @TahaElgazi pic.twitter.com/IuI3PAbBae
HABERE YORUM KAT