Yaşayan diller, ölü diller
Merakla bekliyorduk. Kürt açılımının mümkün görünen başlıklarından biri 'Üniversitelerde Kürdoloji Enstitüleri'nin kurulabilme ihtimaliydi. Dün itibarıyla bu hevesin akıbeti belli oldu.
Mardin Artuklu Üniversitesi Rektörü Serdar Bedii Omay, Kürt Dili ve Edebiyatı lisans eğitimi taleplerinin YÖK tarafından reddedildiğini açıkladı. Ayrıca üniversite bünyesinde kurmayı hedefledikleri Kürdoloji Enstitüsü'nün adı 'Yaşayan Diller Enstitüsü' olarak değiştirilmiş. Rektör, yazılı açıklamasında 'Kürdoloji yerine 'yaşayan dil' ifadesinin kullanılmasının, ülkenin ayrılmaz bir parçası olan Kürt vatandaşlarını rencide edeceğini' söylüyor. Sayın Omay'ın nezaketli üslubunu az çok bilenler, söylediklerinin anlamını daha iyi kavrarlar.Rektör Omay'ı, geçtiğimiz aylarda Mardin Sempozyumu'na yaptığı ev sahipliği vesilesiyle tanıma şansım oldu. Hümanist yapısı ve demokrat kişiliği ile yapmak istedikleri konusunda samimi ümit veren bir yönetici profili çiziyordu. Üslubunun merhum Turgut Özal'ı hatırlattığını söyleyenler dahi çıktı aramızdan.
Kurmak istedikleri Kürt Dili Edebiyatı Lisans eğitimi programını, incelemem için vermişti. Bu yazıyı yazmaya oturduğumda ders programına yeniden baktım.
İşte YÖK'ün reddettiği Kürt Dili Edebiyatı lisans programından bazı ders başlıkları; Ortadoğu Medeniyet Tarihi, Osmanlı Türkçesi, Çağdaş Türk Dili ve Lehçeleri, Mitoloji, Farsça, Edebiyat Kuramları, Karşılaştırmalı Edebiyat, Türkçe Edebiyatına Giriş, Edebi Çeviri, Türk Edebiyatına Giriş, Medeniyet Tarihi, Dünya Edebiyatı, Sosyoloji vs...
Toplam 4 yıl sürecek olan ve 8 yarıyılda tamamlanacak eğitim esnasında YÖK'e ters gelmiş olan dersler ise herhalde şunlardı; Kürt Dili (Kurmanci, Zazaki), Kürt Dili Grameri, Kürt Dili Tarihi, Klasik Kürt Edebiyatına Giriş, Modern Kürt Edebiyatına Giriş, Kürt Edebiyatında Dergiler, Kürt Edebiyatında Öykü, Kürt Dili (Sorani), Kürt Romanı, Kürtçe Eğitim Yöntem ve Teknikleri vs...
Bu tablodan anlamamız gereken Kürt adına tepkiyi bir alışkanlık edinmiş olan yöneticilerle karşı karşıya olduğumuz. Yoksa Kürt açılımının hararetle tartışıldığı şu günlerde bütünüyle akademik olan böylesi bir proje daha ilk elden neden reddedilsin?
Kürdoloji adının 'yaşayan diller' olarak değiştirilmesi aslında bilinçaltı bir durumu ele veriyor. Öyle ya, ölü olması gereken bir dil değil miydi Kürtçe?
Bilincin kabullenemediği ve Cumhuriyet tarihi boyunca inkar edilen Kürtçe, devletin nezdinde zaten ölü bir dildi. Kürtçenin hâlâ yaşıyor oluşunu hayretle karşıladığını gizleme gereği duymayan yöneticilerin dünyadan alması gereken çok ders var. Zira Kürdoloji adı dünyada 30 ayrı ülkede kullanılıyor. Türkiye hariç. Bunu nasıl açıklayacağız? Bu konuda aydınlatılmaya ihtiyacı olan biziz. Korkularla yönetilen, yok saymayı kolay içselleştiriyor. Korku güvenlik paradoksunun kaybetme ve iktidarla kesiştiği alanlara daha dikkatli bakmalıyız. Zira ihtiyaç var.
Korkularımızın kaynağına eğilme cesareti gösteremeyişimiz, o uçurumun fazlasıyla derin olması olmasın sakın. Korku uçurumu, başında durduğumuzda baş dönmesi yaratmakla kalmaz, hastalandırır, zihni kilitler. Korumacılık, kapanma hepsi o ruh halinin devamında filizlenir. Türkiye'nin yeni bir algı çerçevesine ihtiyacı var. Öncelikle de bürokratlarının. Başbakan'ın yerinde olsam Kürt açılımına bürokratların zihninden başlardım. Adı Kürt açılımı değil, 'bürokratların mantalite açılımı' olmalı. Son YÖK kararının gösterdiği gibi; niyet ve teori ne kadar iyi olursa olsun sonucu, uygulama makamını dolduran binlerce görevli ve sorumlunun davranışı belirliyor çünkü.
Devletin aldığı doğru kararları cesaretle uygulayacak bürokratlar ne yazık ki çok değil. Korkuların ve önyargıların yönlendirdiği kapalı zihinler belirleyici oluyor. Bu durum ancak cesur bir siyaset vizyonuyla aşılır. Çünkü Türkiye'de bürokrat, cesareti hâlâ siyasetçiden alıyor.
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT