Yaşamın insan özüne yabancılaşması
Mehmet Garip Tanyıldızı, hakim seküler paradigmanın insan için hayat ve ölüm arasındaki dengeyi nasıl anlamsızlaştırdığına dikkat çekiyor.
Mehmet Garip Tanyıldızı / Akşam
Ölüm yakın
Dünya zamanıyla kıyaslandığında, tekil insan ömrünün kısalığının ölüm kaygısına sebep olduğu düşüncesi, ilk bakışta herkesin kabul edeceği bir doğru gibi görünse de, büyük bir yanlıştır.
İnsanlar bu yanlış teze inanıp kendi ölüm kaygılarının sebebini hayatın kısa olması olarak görebilirler ama kabullenme bir şeyi değiştirmez, sadece yanlışa ortak eder.
Ölüm kaygısı ile hayat kısalığı arasında doğrudan bağ kuranlar yaşam sürecini iktisadın "kıt kaynaklar-sonsuz ihtiyaçlar" yaklaşımıyla hızlandırarak sorunu çözmeye kalkarlar.
Onlara göre, sınırsız zaman içinde sınırlı insan ömrü hızlanma ile uzatılabilir.
Seküler bir kültürde, yeryüzünde insana sunulan seçeneklerden azami olarak faydalanmak ve daha fazla şey yaşamak başarılı bir hayat için şarttır.
İnsanın, yeteneklerini en iyi şekilde geliştirerek kendini gerçekleştirebileceği ve böylece amacına ulaşmış bir hayat yaşanacağı düşünülür.
Kişisel gelişim stratejisi, potansiyeli en üst düzeyde yaşama üzerine kurulur.
Tekil insan ömrüne sığdırılabilecek her şeyi sığdırarak ölüm kaygısından uzaklaşacağı varsayılır.
Hayatın hızlandırılarak çoğaltılabileceği hesabı sadece naif bir yanılgı değil modern insanın bir hezeyanıdır.
Amacına ulaşmış bir hayatı salt nicelik üzerinden açıklamak anlamı birikimsel olarak algılamaktan kaynaklanır.
Oysa anlam bir toplama işlemi sonucu değildir.
Nasıl ki, olayların kronolojik olarak sıralanmasıyla güzel bir hikaye ortaya çıkmayacaksa dünya imkanlarından seri bir şekilde peş peşe faydalanarak anlamlı bir hayat yaşanmaz.
İki rekatlık bir kıssa binlerce sayfalık bir romandan çok daha fazla şey anlatabilir.
Yani, kısa bir hayat da amacına ulaşarak yaşanabilir.
Hızlanma ile ölüm kaygısının üstesinden gelineceği tezinin ıskaladığı da tam budur.
Aksine, zamanla yarışı yenmesi mümkün olmayan insanoğlunun girdiği bu telaş huzursuzluğun esas kaynağıdır.
Hayatın çoğaltılması için bir ihtimalden diğerine sürüklenen insan huzursuzluğa gark olur.
Ölüm kaygısının çözümü olarak sunulan hızlanma, kaygının sebebine dönüşür.
Bu kaygının şifası nicelikte değil, hakikat ve niteliktedir.
Hayat ancak anlamlı bir sonla anlam bulur.
Hayatın anlamlandırılışı özüne döndüğünde ölümün yakınlığı, herhalde, huzur ve dinginlik verecektir.
HABERE YORUM KAT