Yasama/başsavcı dokunulmazlıkları!
Anayasa’nın 83. maddesi “Yasama dokunulmazlığı” başlığını taşıyor..
Madde metni ise şöyle: “Türkiye Büyük Millet Meclisi üyeleri, Meclis çalIşmalarIndaki oy ve sözlerinden, Meclis’te ileri sürdükleri düşüncelerden, o oturumdaki BaşkanlIk DivanI’nIn teklifi üzerine Meclisce başka bir karar alInmadIkça, bunlarI Meclis dIşInda tekrarlamak ve açIğa vurmaktan sorumlu tutulamazlar.”
Anayasa, dokunulmazlığı o kadar geniş tutmuş ki; Meclis kürsüsünden yaptığınız konuşmada bir suç işlemiş olsanız, aynı konuşmayı dışarıda yaptığınızda, o ifadeden dolayı suçlanamıyorsunuz!
Bu kadar geniş bir serbestiyet tanınmış, yasama organına.
Ki; yasama görevi, özgür şekilde yerine getirilebilinsin..
Evet; dokunulmazlık konusu, kapsam açısından zaman zaman tartışılıyor.
Milletvekillerinin dokunulmazlığının, malvarlığı ile ilgili suçlar açısından sınırlandırılması isteniyor. Devlet aleyhine işlenen bazı suçlardan dolayı sınırlandırılması isteniyor..
Fakat; dokunulmazlıkların sınırlandırılması konusunda en aşırı talepte bulunanlar bile, YargıtayBaşsavcısı Abdurrahman Yalçınkaya’nın iddianamesindeki yaklaşımı, eminim aklından bile geçirmemiştir..
Ne diyor Başsavcımız?
Daha ne diyecek ki!
TBMMçatısı altında, bazı milletvekillerinin kullandıkları oylardan ve çıkarılan kanunlardan dolayı sorumlu tutulmalarını istiyor. Çıkarılan bazı kanun ve Anayasa değişikliklerini gerekçe gösterip, AKParti’nin kapatılmasını istiyor.
TBMM çatısı altında, yasama faaliyeti içerisindeki oylamalardan dolayı, milletvekilini sorumlu tutmaya kalkışırsanız, dokunulmazlığın ne manası kalır ki?
Kemal Anadol’dan tutun, Önder Sav’a kadar en fanatik CHP’lilere bile sorsanız, onlar bile “Kürsü dokunulmazlığı diye bir şey var canım” diyeceklerdir.
Fakat Başsavcımız, “Kürsü-mürsü dinlemem, dokunurum” diyor, çıkarılan kanunları bile iddianamede kapatma gerekçeleri arasında sayıyor..
Kurumlar Vergisi Kanunu’nda “cemaat” kelimesinin bulunmasını kapatma davasına gerekçe yapıyor.. (Cemaat kelimesinin, aslında daha evvelki kanun metninde de olduğunu, daha önce yazmıştım.)
Anayasa’nın 10. ve 42. maddelerindeki değişiklikleri, yine kapatma davasının iddianamesinde, gerekçeler arasına alıyor!
Şimdi söyler misiniz, yukarıya alıntıladığımız Anayasa’nın 83. maddesi ne oldu?
Ne işlevi kaldı 83. maddedeki dokunulmazlığın?
Başsavcı’nın iddianamesi, Anayasa Mahkemesi tarafından kabul edilecek olursa, Anayasa’nın 83. maddesini ne yapacağız, iptal edilmiş mi sayacağız?
Bu kadar açık bir Anayasa ihlâli olabilir mi?
İşin bir de, “Başsavcı’nın dokunulmazlığı” açısından önemi var.
Başsavcı; yasama dokunulmazlığını rafa kaldırıyor, iddianameyi düzenleyip, Anayasa Mahkemesi’ne veriyor.
Peki, kendisinin dokunulmazlığı için de benzer bir prosedür işletilebiliniyor mu?
Hayır..
Başsavcı hakkında yüzlerce suç duyurusu, Yargıtay Birinci Başkanlığı’na şu an ulaşmış durumda..
Peki o suç duyuruları hakkında ne işlem yapıldı acaba?
Bildiğimiz kadarı ile bu konuyu görüşmek üzere, Birinci Başkanlık Kurulu henüz toplanmadı bile!..
Niçin?
Başsavcı, yasamanın dokunulmazlığını By-pass edip dava açıyor. Ama Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu, Başsavcı’nın dokunulmazlığını görüşmeye bile yanaşmıyor!
Bu nasıl bir dokunulmazlık çelişkisi?
Yasama dokunulmazlığı mutlak olduğu halde, devre dışı bırakılıyor..
Başsavcı’nın dokunulmazlığına ise el sürülemiyor!
Sonra da kalkıp, “Yasama, yürütme, yargı, birbirine üstün değildir. Eşit güçler şeklindedir” diyoruz..
Hani, yargı ile yasama eşit mi oluyor bu durumda?
Yargı, Anayasa hükmüne rağmen yasamaya dokunuyor! Çıkarılan kanun ve yapılan Anayasa değişikliği sebebiyle milletvekilleri suçlanıyor, bir partinin kapatılması isteniyor..
Ama Başsavcı’ya, hiç kimse dokunamıyor!
Nasıl bir “güçler eşitliği”dir bu?
İzah edebilir misiniz acaba?
Vakit gazetesi
YAZIYA YORUM KAT