Yasaklamak
Benim anlayamadığım sorunlardan biri ne, biliyor musunuz?
Bugüne ait her konuyu tartışabilmemize rağmen geçmişe ait neredeyse hiçbir şeyi tartışamamamız.
Kemalistlerle muhafazakârlar tarihi paylaşmışlar, kendi alanların etrafını çitle çevirmişler ve o alanlara girilmesini zinhar yasak etmişler.
Kemalistleri anlıyorum.
Onlar bugün artık iyiden iyiye sallanan iktidarlarını, Cumhuriyet tarihinin yalanları üstüne bina etmişler.
31 Mart konusunda yalan söylerler ki “şeriat” korkusu hep ayakta kalsın.
Mustafa Kemal’in Kürtlerle ilişkisi ve onlarla yaptığı anlaşmalar konusunda yalan söylerler ki Kürtler bir hak iddia edemesin.
Cumhuriyet’in tümüyle bir diktatörlük anlayışı ve ideolojisi çerçevesinde kurulduğu, Atatürk’ün bir diktatör olduğu konusunda gerçekleri saklayıp yalan söylerler ki aynı diktatörlük anlayışını, kutsallaştırdıkları Atatürk’ün adının arkasına saklanarak sürdürebilsinler.
Onların tarihî gerçeklerden korkmasını, Atatürk’ü “kutsal kişi” konumuna yükseltmelerini anlıyorum, onlar buna muhtaç
Gerçeği söylediklerinde, bugün sürdürmek istedikleri düzen çöker.
Ama muhafazakârlara ne oluyor?
Cumhuriyet tarihi boyunca ezilen bu insanlar Cumhuriyet’in gerçekleri ortaya çıksın diye çırpınırken neden Osmanlı tarihini baştan aşağıya bir yalana çevirmek istiyorlar?
Neden bir televizyon dizisinde bile Kanuni Sultan Süleyman’ın hayatı ortaya çıkmasın diye binlerce mektup yazarak bu dizinin yasaklanmasını talep ediyorlar?
Neden yalancılıkta Kemalistlerle omuz omuza yürüyorlar?
Bu sorunun cevabını merak ederken gelen birkaç okur mektubu gözümü açtı doğrusu.
Bizim muhafazakârlar, Osmanlı sultanlarını gerçekten halife ve dindar sanıyorlar.
Sanki Kanuni’nin halifeliği Hazreti Ömer’in halifeliğiyle aynıymış gibi.
Osmanlı sultanları, halifeliği “din gücüyle” değil “kılıç gücüyle” kazandılar, Yavuz Sultan Selim Mısırlılarla yaptığı savaşı kaybetseydi Osmanlı sultanları halife olamayacaktı.
Osmanlı sultanlarının büyük bir çoğunluğu, din açısından bakıldığında günahkâr bir hayat sürdüler.
Haremleri vardı, zina yaparlardı, içki içerlerdi, Sarı Selim’le Dördüncü Murat düpedüz alkolikti, içkiyi ve tütünü yasak eden Dördüncü Murat çok genç yaşında içkiden ve uyuşturucudan öldü.
“Halife-i Ruyi Zemin Hazretlerinin” hüküm sürdüğü “şeriatın başkenti” İstanbul’da daima kerhaneler ve meyhaneler bulundu.
İlber Ortaylı bir kitabında İstanbul’a gelen gıda maddelerini sıralarken ne kadar içki geldiğini de anlatır.
Bir de muhafazakârlarımızın çok “hassas” olduğu Osmanlı’da “eşcinsellik” konusu var tabii.
Niye böyle bir konuya akıllarını taktıklarını ve Osmanlı’da “eşcinsellik” olmadığını kanıtlamaya çalıştıklarını anlamak çok mümkün değil.
Muhafazakârlara göre, “devlet adamı olmaları” için sarayda yetiştirilen “içoğlanlar” neden peçe takarlardı peki, neden şalvarlarının bilek kısımları kopçalı, topukları açıktı?
Bence Murat Bardakçı’nın “Osmanlı’da Seks” kitabını bir okuyun, hamamlarla ilgili çok geniş bir bölüm vardı yanlış hatırlamıyorsam.
O zamanlar Osmanlı’da “eşcinselliğe” bakış, bugünkü muhafazakârların bakışlarından çok farklıydı.
Divan Edebiyatı’nı bir daha gözden geçirin, ne tür bir aşktan söz ettiklerini anlarsınız.
Osmanlı tarihi, çok kanlı, çok vahşi, suikastlarla ve cinayetlerle dolu, cinselliğin her türlüsünün bulunduğu bir tarihtir.
Muhafazakârlar, “dindarlık” gayretiyle bu tarihe sahip çıkmaya uğraşıyorlarsa, Osmanlı’dan “dindarlık” çıkmaz kolay kolay.
Osmanlı’yı dürüst müminlerin yönettiği bir imparatorluk gibi göstermeye çalışmak sonunda yalancılığa ve gerçek düşmanlığına götürür insanı, yasakçı yapar.
Bugün de olan bu zaten.
Kemalistlerle muhafazakârların tarihin farklı bölümlerini çarpıtmaya çalışmalarının tek bir iyi yanı var, onlar üstünü örtmeye çalıştıkça tarihin üstü açılıyor, insanların merakı artıyor.
Onlar sayesinde yakında tarihimizi öğreneceğiz ve gerçekleri kabullenecek bir olgunluğa kavuşacağız.
O güne kadar da bu saçma sapan tartışmaları sürdürüp duracağız.
Allah, bu ülkede gerçeği bilene ve söylemek isteyene güç versin, ne diyeyim.
[email protected]
TARAF
YAZIYA YORUM KAT