YARSAV'da emanetçilik bitti
Yargıçlar ve Savcılar Birliği Olağanüstü Genel Kurulu'nda mevcut başkanla devam kararı çıktı.
Emine Ülker Tarhan'ı, başkanlığının ikinci döneminde olmasına rağmen sanki ilk defa seçilmiş kabul etmek gerekiyor. Zira ilk döneminde kurucu başkan Ömer Faruk Eminağaoğlu'nun sürpriz biçimde yönetim kurulu dışında kalmasıyla koltuğa oturmuştu. Hem hazırlıksız yakalanmıştı, hem de Eminağaoğlu sanki mağdur edilmiş gibi algılandığı için gölge başkan olarak konumlanmıştı. Basın karşısına birlikte çıkılıyor, Ömer Bey 'sözcü' sıfatıyla tek başına temsil faaliyetleri yapabiliyordu. Seçimden sonra Emine Hanım'ın YARSAV için fırsat olduğunu, birliğin yargı camiası ve kamuoyu nezdindeki yıpranmışlığını tamir edebileceğini yazmıştım. Tek şerhim, Ömer Bey'in gölgesinin yeni döneme izin vermeyebileceği idi. Maalesef haklı çıktım. Tarhan, emanetçi olarak oturduğu izlenimi veriyordu, Eminağaoğlu ise bu görüntüden fazlasıyla hoşnuttu.
Hafta sonu gerçekleşen seçimde çıkan netice Tarhan'ın koltuğunu sağlamlaştırdı, Eminağaoğlu çizgisinin elini iyice zayıflattı. Yalnızca seçim sonucuna bakarak bu hükmü vermiyorum. Genel kurul sırasında yapılan karşılıklı eleştiriler ayrışmanın kesin hatlarını ortaya koydu. Hâkimler ve Savcılar Yüksek Kurulu seçimlerinde yaşanan başarısızlık üzerine olağanüstü toplantı kararı alınmıştı. Konuşmalara da başarısızlığın muhasebesinin yansıması normaldi. Son güne kadar gölge başkan gibi davranan Ömer Bey'in kendini kenara çekerek mevcut yönetimi eleştirmesi doğru bir davranış değildi. Emine Hanım'ın bu sözlere cevabı biraz sert oldu: "Biz referandum sürecinde hiç tatil yapmadan çalıştık. Mücadelemizi sürdürdük. Bu süreçte pasif kaldığımız yönündeki iddiaları kabul etmiyorum. Kişisel hırsları, ilke kisvesi arkasına saklamaya çalışanlar ile iyi niyetle, samimiyetle, emekle çalışanları bazı hataları olsa da onarmaya çalışanları, ortak akla, ekip çalışmasına saygıyı, YARSAV'ın kurumsallaştırılmasına çalışanları ayırt etmemeye de, YARSAV'ı geleceğe taşımaya da muktedirsiniz." Ömer Bey'in kendisine sahip çıkılmadığı yönündeki eleştirilerine cevap ise "Sayın Eminağaoğlu'na da medya önünde konuşma hakkı verdik." şeklindeydi. Eski Başkan Eminağaoğlu'nun, kurucular arasında yer alan Yargıtay Başkanı'nın birliğin kapatılmasını istediğini iddia etmesi ilginç bir anekdottu.
İktidarını pekiştirmiş ve emanetçi konumundan kurtulmuş Başkan Tarhan'ın önünde iki yol var. Birlik yargı camiasının ortak sesi haline gelebilirse güçlenir. Sadece üyelerinin değil, bütün yargıç ve savcıların savunuculuğunu yaparsa büyüyebilir. Eski dönem, YARSAV'ı sesini duyurabileceği bir kürsüden ibaret gördü. HSYK'nın seçimle işbaşına gelmesi yasalaşınca, katılımcılığın ve tabana yayılmanın önemi anlaşıldı. Seçimlerdeki başarısızlık eleştirilerine karşı 'emekliler ve yüksek yargıçlar çıktığında zaten 750 üyemiz kalıyor' savunması bir anlamda haklı. Birliğin dar bir zümrenin elinde kalması adına kapanan kapılar, kaybedilen seçim olarak geri döndü. Yüksek yargıç ağırlığı da büyük kitlenin yeterince söz hakkı bulamamasına yol açıyordu. YARSAV'ın siyasi muhalefeti terk edip hukuk temelli muhalefet yapmaktan başka seçeneği yok. Daha doğrusu kendini muhalefet kıskacına hapsetmesi yanlış. Doğru yapılanları destekleme cesareti de gösterilmeli. Muhalefet ise bir hukuk kurumu ağzıyla yapılmalı. İkinci yol için Emine Hanım'ın fazla bir şey yapmasına gerek yok. Bugüne kadar olanlar sürdürüldüğünde YARSAV küçülüp marjinalleşen ve zamanla kaybolan bir kurum haline dönüşecek. Kısacası Tarhan, birliğin gerçek kurucu başkanı olabilir veya mezar kazıcısına dönüşebilir.
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT