Yargıtay, bu üyeye isyan etmeli değil miydi?
Caddenin ortasındaki büfeden tost alır gibi, Yargıtay’dan karar ısmarlıyorsun.
Suçüstü niteliğindeki konuşmaların ses kaydı internete düşüyor.
Sesin sahibi olan Daire Üyesi’nden çıt yok!
Çıkıp da bir açıklama yapmıyor: “Yaptık bir halt. Bırakın peşimizi. Alın istifa dilekçem. Herkes hata yapabilir. Ben de hata ettim. Daha fazla üzerime gelmeyin!”
Kendisi susuyor.
“Bu halk enayidir. İki gün tartışır, üçüncü gün herşeyi unutur” diyor.
Daire’deki arkadaşlarından da tık yok!
Oysa, Daire’deki arkadaşları isyan etmeliydi: “O kararların altında, sadece senin değil, bizim de isimlerimiz, bizim de imzalarımız var. Sen bizim adımıza, bir kararın hangi yönde oluşacağı konusunda, başkalarına nasıl söz verirsin? Bizi konu mankeni pozisyonuna nasıl düşürürsün. Biz özgür irademizle, hukuk neyi gerektiriyor ise, o yönde karar vermek için buradayız. Sen bir dava sahibine, ‘Onama mı istiyorsun, bozma mı?’ cümlesini söylemen, bize en galiz küfürlerle sövmenden daha ağır bir hakaret. Biz seninle artık çalışmayız beyim.Ya istifa et, ya da bizler istifa ediyoruz” demeleri gerekirdi.
Ama tek kelime yok.
Daire’deki arkadaşlarından ses çıkmadığı gibi, sorumluluk makamındaki Daire Başkanı’dan da tek kelime yok.
Oysa; değil ertesi günü, internette bu haber yayınlanır yayınlanmaz, Daire Başkanı basın toplantısı düzenlemeli idi.
“Bu Daire’deki tüm dosyalar, benim ön incelememden geçer. Tetkik hakimine havale edilir. Bir Daire Üyesi, benim bilgim olmadan, dosyalar hakkında kararların ne yönde oluşacağı şeklinde sohbetler edemez. Burası köfteci dükkanı değil. Burası Yargıtay! Hemen işlem başlattım. Daire’mizin bu üyesini, şu an itibariyle karar görüşmelerine almıyorum. Yargıtay Birinci Başkanlık Kurulu’nun kararı gelinceye kadar da almayacağım” demeli idi.
Daire Başkanı’ndan da bir ses çıkmadı.
Yargıtay Başkanı mı?
O, bu tür olaylara zaten alışık!
Yargıtay Başkanı, önceki ses kayıtları için de günlerce sessiz kalmış, sonrasında da zoraki olarak şu açıklamayı yapmıştı: “Soruşturma sürüyor. İnceleyeceğiz. Şu an bir şey söyleyemem!.”
Üzerinden üç ay geçti.. “Şu an söylenemeyecek şey”, bir türlü söylenecek hale gelemedi!
Geleceği de yok zaten!
Bu arada, Yargıtay’ın tüm itibarı sıfırlanıyor.. Vatandaşta, “Demek ki hak-hukuk hikâye.. Bul adamını, git al kararını” anlayışı hakim oluyor. Yargıtay Başkanımız ise, bu duruma seyirci kalıyor..
Olacak iş mi bu?
Söyleyin Sayın Başkan.. Değil Yargıtay’da, en sıradan bir kurumda bile, böyle bir rezalet yaşanırsa, yetkililer sessiz kalabilir mi buna?
Bir Daire üyesi, çıkmış karar pazarlığı yapıyor.
Köfte-piyaz siparişi alır gibi, karar siparişi alıyor.
Konuşma, yasal dinleme olabilir. İllegal dinleme olabilir. Ortam dinlemesi olabilir. Tesadüfen elde edilen bir dinleme kaydı olabilir.
Bunların hepsi ayrıntı.
Bu kayıtların illegal olması sebebi ile işlem yapmıyorsanız, ben size legalini de çıkartırım.
Legal kayıtlardaki tüm bilgileri toplayın.
Somut delillerle karşılaştırın.
Mesela? Mesela, dinleme kaydındaki, belirtilen tarihte Yargıtay binasına giriş kameralarını alın tetkike. Ziyaretçi isimlerini alın takibata. Sorun Aktan’ın sekreterine.. Kim ziyaret etmiş, Hamdi Yaver Aktan’ı, bulun.
Bu da mı, illegal delil?
Arkasından, aynı kişinin, Çarşamba günü İstanbul’a uçup uçmadığını, havayolu şirketlerine sorun.
Alın bilgiyi... Arkasından, somut dosya numarasını alın tetkike.. 2008/2083 esas sayılı dosyada, kimlerdir sanık, kimlerdir müşteki, kimlerdir avukat?
Hamdi YaverAktan’a gelen ziyaretçinin ismini alın, koyun karşı karşıya..
Bunlar da mı, illegal delil?
Devam edin: Ses kaydındaki şahsın kendisine sorun, “Belirtilen tarihte, Hamdi Bey’i ziyaret ettiniz mi?”
Versin cevabını.
İnkâr mı ediyor?
Kamera kayıtlarını koyun önüne.
Bakın, gördünüz mü; nasıl toplanıyormuş legal deliller!
Böylece.. İllegal dediğiniz dinleme kayıtlarına göre değil, güvenlik kameralarına göre işlem yaptınız. Şahitlerle, resmi belgelerle işlem yaptınız. Esas aldığınız her şey, legal kayıtlar!
Haydi bakalım görelim..
Derdiniz legalde kalmak ise, işte legal deliller.
Derdiniz üyeyi korumak ise.. Ona diyecek söz yok zaten!
YENİ AKİT
YAZIYA YORUM KAT