Yargıda bizzat yargıyı tartışmaya açan yazılar
Express dergisi Temmuz-Ağustos sayısında 16 sayfasını Demokrat Yargı Derneği Eşbakanı Orhan Gazi Ertekin'in "Türk yargısı"na ilişkin değerlendirmelerine ayırmış. Bu uzun söyleşi de katılmadığım düşünceler-görüşler yok değil, ancak bütününde çok önemli analizler barındıran bir metinle karşı karşıya olduğumuz muhakkak.
Ertekin'in görev başında olan bir hâkim ("Beypazarı Hakimi") olması metni ayrıca önemli kılan bir husus. Türkiye'de görev başında olan hâkimlerin "Türk yargısı"nı enine boyuna, sözlerini hiç sakınmayarak değerlendirmeleri üç beş yıl öncesinde akla hayale gelir miydi? Yanlış olarak "devlet memuru" sınıfına sokulan hâkimlerin değil görev başında oldukları dönemde, emekliliklerinde bile sesleri çık(a)mazdı.
Son yıllarda -çok şükür- bu suskunluğun terk edildiği oluşumların ortaya çıktığını da gördük. Bu yenilik hiç şüphesiz, yargı dünyasının siyaset-hukuk ilişkisinde farklı düşüncelere sahip mensuplarının farklı örgüt çatıları altında bir araya gelmesiyle mümkün oldu. Bu oluşumların (dernekler) varlığı tek başına -savundukları eğilim ne olursa olsun- "Yargı"nın bu ülkede de pekâla hakkında tartışma yapılabilir bir "kuvvet" olduğunu göstermeye yetti.
Ertekin, sözünü ettiğim söyleşide, eşbaşkanı olduğu Demokrat Yargı Derneği'nin oluşturulması fikrinin iki yıl önce, 2009'un temmuz-ağustos aylarında ortaya atıldığını söylüyor. Ertekin'in bu derneğin kurucu çekirdek kadrosunin oluşumuna ilişkin şu sözlerini de aktarayım: "...daha çok Radikal 2'deki "kalem tecrübelerinin bir araya getirdiği insanlar" Bu "kalem tecrübeleri"nin başladığı tarihler de şöyle: "Ben 2005'ten itibaren yazmaya başladım. Osman Can benden bir yıl önce, Kemal Şahin (Demokrat Yargı Derneği Genel Sekreteri) ve şu an Diyarbakır hâkimi olan Faruk Özsu da o dönem de başladılar. Yargıda ilk defa bizzat yargıyı tartışma konusu yapan ve bunu toplumla paylaşan bir grup ortaya çıktı. Daha önce yargı ve hukuk, tarafların eleştirinin dışında tuttuğu bir alandı. Marksist sol tarafından çok ciddiye alınmayan, içeriden bilgi üretilmesine ihtiyaç duyulmayan bir alandı."
(Şimdi sırası değil ama, sözü edilen siyasal eğilimin gözünde "hukuk"un yanı sıra gerçek anlamda "politika"nın da "çok ciddiye alınmayan" bir alan olduğunu hatırlamakla yetinebiliriz.)
"Kalem tecrübeleri"nin kendini gösterdiği 2005 yılından itibaren önümüze gelen yazıların altında yer alan imzaları hatırlıyorsunuzdur muhakkak. Özellikle de yazarların isminin hemen yanında yer alan "....hâkimi" sıfatlarını... Şaşırmıştık doğrusu; içinde bu tür sıfatın geçtiği tek örnek olarak "Bodrum Hâkimi" adlı türküyü tanıyan bir toplum olarak doğrudan "siyaset"e yönelen yazıların altında bu imzaları görmek soğuk bir duş etkisi yapmıştı üzerimizde...
Ertekin'in Express'e yaptığı açıklamalar tabii ki (çünkü tamamı 16 sayfa!) bu değerlendirmelerden ibaret değil. Söyleşide daha pek çok önemli analiz yer alıyor. Ancak ben bu faslı burada noktalıyorum, çünkü sözü, biraz önce "kalem tecrübeleri" çerçevesinde adı geçen "Diyarbakır Hâkimi" Faruk Özsu'nun (yine!) Radikal İki'nin dünkü sayısında yer alan " 'Müsterih olun', yargı değişmedi" başlıklı taze yorumuna getirmek istiyorum.
Bir kere daha Türk yargısını konu alan "sert" bir eleştiriyle karşı karşıyayız. Yazı Demokrat Yargıçlar Haraketi'nin "ısrarla sürdürdüğü" belirtilen şu "iddiası" ile başlıyor: "Türkiye'deki yargı sorununun, dünyada olduğu üzere, yargı-siyaset-ekonomi alanları arasındaki ilişkiden çok, taşraya dair bir sosyolojik temele sahip olduğu. (...) Yargıçlardaki bu kültürel ortaklık, tüm ideolojik, etnik ve kültürel farklılıklarına rağmen, ortak bir refleks üretmelerini sağlıyor. (...) Jandarma komutanı, kaymakam, emniyet müdürü ve meslektaşlarından ibaret bir çevrede, sahte ve yüzeysel ilişkiler içinde sosyalleşirler. Toplumdan ve hayattan uzaklığının eksikliğini 'devletine' daha sıkı sarılarak giderirler."
Özsu'nun tamamını burada ayrıntılı biçimde gözden geçiremeyeceğimiz yazısından son olarak bir "tez" daha çekecek olursam:
"Diyarbakır Hâkimi"nin özellikle yargı-siyaset ilişkisinin doğru analız edilmesi gereğinden hareketle bir başka yargı derneği olan YARSAV'a yönelttiği şu eleştiri de çok yerinde ve açıklayıcı: "Eskinin simgesi YARSAV ise yeni durumun analizini yayıp yepyeni gündemler belirlemek yerine eski ezberlerinde ısrar ediyor. Sorunu hâlâ siyaset (yani AKP) sanıyor. Haliyle çare de, 'Bakan ve müşteşarın gitmesi ve yargının yargıya bırakılması' oluyor."
Gerçekten çok yerinde ve açıklayıcı bir tespit bu. Bu cenahtan yargıya ve özelde HSYK'ya ilişkin dile getirilen eleştirilerin, günümüzün en önemli konularından birisi olan hukuk-siyaset ilişkisinin ulaştığı ve varacağı-varması gereken yer tartışmasının nasıl tamamen dışında kaldığına dikkat çeken bir tespit bu. " YARSAV, toplumsal ve siyasal temsilin olmadığı ve toplumsal denetimden uzak tek tip bir 'kurum içi iktidarın' kaçınılmaz olarak oligarşi ve diktatörlük üreteceğini öğrenememiş olabilir mi? Hele de son bir yıllık yargısal pratiklere rağmen? 'Siyaset gitsin, bizi bize bırakın' söyleminin yalnızca kurumlardaki 'kurulu iktidarı' beslediği anlaşılamadı mı hâlâ? (...) O nedenle yapılacak olan, -sanıldığının aksine- siyaseti kovup yargıyı yargıçların eline teslim etmek değil, tüm çeşitliliğiyle siyaseti davet edip yargıyı kurum içi iktidarın elinden almaktır."
Hakkında çok konuşulan YARSAV'a yönelik alışılışın çok dışında, meseleyi bambaşka bir düzleme çeken bir analiz değil mi bu?
Çok güzel; hâkimler konuşmaya-yazmaya başladı nihayet... Yargıda yargıyı tartışma konusu yapan bu kalemleri yalnız bırakmamamız gerekir.
Önümüzdeki günlerde Ertekin'in Express'de yer alan açıklamalarına geri dönmek üzere bugünlük bu kadar olsun...
YENİ ŞAFAK
YAZIYA YORUM KAT