Yardımlaşma geleneğine bugün daha fazla ihtiyacımız var...
Süleyman Gülek, yardımlaşma geleneğinin çok canlı olduğu Müslümanlar ülkelerin Ramazan ayında Gazze'de yaşananlar sebebiyle bugün her zamankinden daha fazla bu geleneğe sarılması gerektiğini ifade ediyor.
Süleyman Gülek / Yeni Akit
Yardımlaşma ve dayanışma
Oruç, insana fakirlerin çektikleri sıkıntıyı yaşatır ve onlara yardım elini uzatma alışkanlığı kazandırır. Ramazanın sonunda bir malî ibadetimiz daha vardır ki, o da fıtır sadakasıdır. Zekât ibadeti de genelde bu ayda yerine getirilmektedir. Bu, yaşadığımız toplumda yardımlaşmaya, dayanışmaya, huzur ve mutluluğa katkı sağlar.
Yardımlaşma ve dayanışma İslam’da infak, zekât, sadaka gibi uygulamalarla vücut bulmuştur. Bu bakımdan başkalarına yardımda bulunmak bizler için dinî ve insanî bir sorumluluktur. Yardımlaşma ve dayanışma, insanlar arasındaki sevgi ve kardeşlik bağlarını güçlendirir, kıskançlığı ortadan kaldırır. Bu sayede toplumun farklı kesimleri arasında denge ve huzur sağlanmış olur.
Dinimizin yardımlaşmayı ve dayanışmayı teşvik etmesi İslam toplumunda vakıf geleneğinin yaygınlık kazanmasını sağlamıştır. Camiler, köprüler, okullar, üniversiteler açılmıştır. Aşevlerinde açlar doyurulmuş, misafirhanelerde evsizler başlarını sokacak bir yer bulmuştur. Hayvanlar için de özel vakıflar kurulmuştur. Böylece vakıflar, İslam kültürünün sosyal hayattaki simgesi olmuş, İslam medeniyeti bir vakıf medeniyeti haline gelmiştir.
Kur’an-ı Kerim’de “Allah’a ibadet edin ve ona hiçbir şeyi ortak koşmayın. Ana babaya, akrabaya, yetimlere, yoksullara, yakın komşuya, uzak komşuya, yanınızdaki arkadaşa, yolcuya, elinizin altındakilere iyilik edin. Şüphesiz Allah, kibirlenen ve övünen kimseleri sevmez.” (Nisâ suresi, 36) buyrularak yardım edilmesi gereken kişiler belirtilmiş ve yardım etmenin kibir ve övünme gibi duygulara sebep olmaması gerektiği vurgulanmıştır.
Çünkü kibir, güzel amellerin sevabını yok eden bir hastalıktır. Başa kakarak, başkalarını hor ve hakir görerek yardımda bulunmak toplumsal dayanışma ve kaynaşmaya değil bilakis ayrışmaya ve huzursuzluğa sebep olur.
Peygamberimiz; yardımlaşma ve dayanışma konusunda bizlere örnek olmuş ve yardımlaşmanın Allah Teâlâ’nın rızasını kazanmaya vesile olacağını şöyle dile getirmiştir: “...Din kardeşinin ihtiyacını karşılayanın, Allah da ihtiyacını karşılar. Müslümandan bir sıkıntıyı giderenin Allah da kıyamet günündeki sıkıntılarından birini giderir. Bir Müslümanın ayıbını örtenin, Allah da kıyamet gününde ayıplarını örter.” (Buhârî, Mezalim, 3)
Yine Peygamberimizin Medine’ye hicretten sonra yaptığı ilk işlerden biri Mescid-i Nebi’nin inşası olmuştur. Müslümanlar burada hem Yüce Allah’a ibadet etmişler hem de birbirleriyle yardımlaşma ve dayanışma içinde olmuşlardır. Yardımlaşma ve dayanışma iyilik üzere olmalıdır.
Müslümanların günah işlemek veya herhangi bir kötülük yapmak amacıyla birbirleriyle yardımlaşmaları doğru değildir. Kur’an-ı Kerim’de “…İyilik ve takva (Allah’a karşı gelmekten sakınma) üzere yardımlaşın. Günah ve düşmanlık üzere yardımlaşmayın. Allah’a karşı gelmekten sakının…” (Mâide suresi, 2) buyrularak bu konunun önemi vurgulanmıştır.
Dinimizin emirleri, tavsiyeleri ve öğütleri hakkıyla yerine getirildiğinde, sosyal yardımlaşma ve dayanışma da gerçekleşecektir. Dinimizin en temel ibadetlerinden olan Cuma namazı ve haccın cemaatle ifasının şart olması Müslümanlarda birlik ve beraberlik bilinci doğurur.
Yine fertlerin yerine getirmesi gereken sadaka ve zekât gibi ibadetler toplumda yardımlaşma, dayanışma, birlik ve beraberlik ruhunu canlandırır. Bu yönüyle bütün ibadetler bir taraftan kişinin Allah’a olan bağlılığını pekiştirirken diğer taraftan da sosyal hayatın kardeşlik duyguları içerisinde inşasını sağlamaktadır.
Yardımlaşma ve dayanışmanın maddî ve manevî yönü vardır. Peygamberimiz “Bir insan, kardeşine yardım ettiği sürece Allah da ona yardım eder.” (Müslim, Zikir, 38)buyurarak yardımlaşma ve dayanışmanın önemine dikkat çekmiştir. Başkalarının iyiliğini ve mutluluğunu istemek, karşılık beklemeden birine yardım etmek, bir başkası için kendi menfaatlerinden vazgeçmek ancak bencillikten kurtulmakla mümkündür. Bu gerçekleştiğinde insanların sıkıntılarını ve acılarını daha iyi anlayıp onların dertlerine duyarlı oluruz.
Yüce Allah şöyle buyurur: “İyilik yapanlar, iyilik görür.” (Zümer, 39/10); “Allah şüphesiz ki; iyilik yapanları (hayırda bulunanları) sever.” (Bakara, 2/195)Hz. Peygamber (s.a.v.) de şöyle buyurur: “İnsanların en hayırlısı, insanlara faydalı olandır.” (Tirmizî, Fiten 76) İyilik yapmak kişiyi mutlu eder. Bu nedenle insnalar yeri geldiğinde birbirlerine maddî-manevî yardımda bulunmalıdır.
Dolayısıyla ihtiyacı olanlara ve İsrail zulmüne karşı direnen Filistinli kardeşlerimize de elimizden gelen yardımı yapmaya çalışalım. Yüce Allah, Gazze’deki kardeşlerimizin İsrail ve yandaşlarının zulmünden bir an önce kurtulmalarını nasip eylesin. (Âmin)
HABERE YORUM KAT