Yardım kuruluşlarımız yeterince şeffaf mı?
Açe gözlemlerimi yazdığım ilk yazıda, bölgede hâlâ hizmetlerini sunmaya devam eden yardım kuruluşlarımız olduğunu söylemiş,
sonrasında da; “Her ne kadar gündemimizi gerektiği kadar işgal etmese de, tsunami kurbanlarının yaralarını bir nebze olsun sarmaya çalışan bu kurumların hizmetlerinin başarısı ya da başarısızlığı gündeme gelmeli, başarılar desteklenmeli, eksiklikler ve hatalar ise yapıcı tenkit ve önerilerle giderilmelidir”, demiş ve bu konuyu ayrı bir yazıda ele alacağımız sözünü vermiştik.
Neden bu konuyu gündeme getirmek istedim?
Tsunami sonrası bölgeye 400 civarında yardım kuruluşu gitmiş. Bunların kahir ekseriyeti Müslüman olmayan dünyadan. Yardım kuruluşlarının sunduğu hizmetlere baktığınızda ise, kalite farkı itibarıyla Batı’dan gelenler belirgin olarak önde.
Meselâ yapılan ev ve binalar. Bir kısmını bizzat kendim görme imkânı yakaladım. Bölgede yaşayan ve yaşananları uzman gözüyle takip eden insanlara da sordum. İslâm dünyasının bu hususta alacağı daha çok mesafe var.
Biz, konuyu Türkiye özelinde ele alalım biraz. Yapılan hizmetlerin önemli bir kısmında acemilik hemen göze çarpıyor.
Bunu, bir yere kadar anlayabiliriz. Çünkü âfetin ilk günlerinde yapılan yardımın şekliyle uzun süreli yatırımların içeriği aynı olamaz, olmamalıdır da. İlk etapta yapılacak yardım, temel insan ihtiyaçlarını gidermek maksatlı olmaktadır, buna kimsenin itirazı olamaz zaten. Nitekim öyle de yapılmış.
Ama, uzun soluklu yatırım, birey ve toplum psikolojisini rehabilite edecek, eğitim faaliyetlerine katkıda bulunacak ve bölgenin yeniden imarına omuz verecek iyi çalışılmış taktik ve stratejilere mebnî projeler gerektiriyor. Bu da her işe koşan gönüllülerle değil, tecrübe sahibi profesyonel kadrolarla olacak bir iş.
Bu meyanda eksiklikler çok. Meramı anlatma sadedinde bir örnek verelim. 2008 yılında hayırseverlerin yardımlarıyla “Bağcılar İlköğretim Okulu” inşa edilmiş ve açılışı yapılmış. Sözde burası bir yıldır faaliyette. Lâkin, bina nerdeyse metruk vaziyette. Ne öğrencisi, ne de hocası var. Alelacele bir şeyler yapılmış, arkası getirilmemiş.
Mesele sadece acemiliklerle de sınırlı değil. Ortada kimi kurumların, yardımları gerektiği gibi yerine ulaştırmadığına dair ciddi ithamlar var. Bu ithamların üzerine ciddi şekilde gidilmesi gerekiyor. BM’den sonra en büyük teşkilat olan İslâm Teşkilatı Örgütü de buna dahil. Yetkililerin kağıt üzerinde gösterilen harcamaları yerinde görme zarureti vardır.
Bu hususta câmianın medya kuruluşlarına önemli görevler düşüyor. En azından objektif habercilik anlamında meselenin takipçisi olmalı.
STK’lar yeterince şeffaf mı?
Mesele sadece bir-iki kişinin yanlışlarıyla sınırlı değil maalesef. Her yerde ve her kurumda zaafiyet sahibi kişiler bulunabilir. Bunların araya sızmasına izin vermemek elbette önemlidir. Ama asıl önemli olan, kurumların çalışma sistemini şeffaf ve hesap verebilir konumda yapılandırmaktır.
Bu, yolsuzlukları önlemek için önemli olduğu kadar daha kaliteli ve kalıcı hizmetler sunmak için de elzem.
STK’ların en önemli eksiklerinden birisi de profesyonel kadrolar. Hizmet etmek üzere gittiği bölgeyi bilmeyen, yerel kültürü ve an’anelerin farkında olmayan, yardım götürdüğü insanları yerel kültür dokusu perspektifinden okuyamayan ve bu yüzden de güçlü diyaloglar kuramayan gönüllüler, beklendiği düzeyde kaliteli hizmetler sunamıyor.
Yapılan hizmetlerde tecrübeli antropolog ve psikiyatrların istihdam edilmemiş olması büyük bir eksiklik. STK’lar arasında ise doğru dürüst bir koordinasyon olmadığından birbirlerinin tecrübelerinden yeterince istifade etmemişler.
Acemiliğe bir örnek olsun diye zikrediyorum. Türkiye’de bir âfet olsa, âfetzedelere yapılacak ilk yardım su, ekmek ve barınak tedarik etmek gibi şeyler olur. Ama, hayatında ekmek yemeyen ve temel besin kaynağı pirinç olan Açe âfetzedelerine ekmek sunmak, aynı ihtiyacı görmez.
Bizimkiler, ekmek dağıtmak için Türkiye’den taşıdıkları bir sürü araç gereçle fırın kurmuşlar. Gel gör ki, o insanlar ekmek yemiyor. Bölge kültürüne yabancı olunca yardım adı altında israf yapılmış maalesef. Türkiye halkı ekmeksiz yapamaz diye başkalarının da öyle olduğu sanılmış.
Sözün özü, kaliteli ve kalıcı hizmetler için şeffaf ve profesyonel yapılanmaya ihtiyaç var.
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT