Ya’kub Peygamber Hz. İbrahim’in Oğlu mudur?
Ya’kub Peygamber Hz. İbrahim’in Oğlu mudur?
Giriş:
“Haksöz-Haber” web sitesinde yer alan “düşünce platformu” köşesindeki, Hz. İsmail’le ilgili dizi yazılarımız esnasında, bu yazının formlarında fikir beyan eden ziyaretçilerden bir kaçının yazdıkları ilgi çekici fikirler dikkatimizi çekti. Şöyle diyordu forma katılan bir ziyaretçimiz: “…Hz. İshak ve Ya'kub, Hz. İbrahim'in 1. eşinden, Hz. İsmail ise 2.eşinden doğmuştur….” “1.Hz. İbrahim'in 3 oğlu vardır. 2.Hz. İbrahim'in ilk oğlu Hz. İshak'tır. İkincisi Hz. İsmail, üçüncüsü Hz. Ya'kub'dur. 3.Hz. İshak ve Hz. Ya'kub bir eşinden, Hz. İsmail ise diğer eşinden doğmuş olmalıdır.” “Hz. İbrahim’in ikinci oğlunun, Hz. Ya'kup-Esbat olduğu anlaşılmaktadır.” “Kurandan açık olarak anlaşılan ilk oğulun Hz. İshak olduğudur… Kuranı bin kez okusam şunu anlarım ki Hz. Ya'kub ve Hz. İshak kardeşti. Apaçık olan bu anlam nasıl değişebiliyor. Hangi ayette Hz. Ya'kubun Hz. İshakın oğlu olduğu geçiyor. Kuranda tartışma götürmez bir biçimde herkesin bu şekilde anlayacağı bu ayetler nasıl tevil ediliyor.”[1]
Formdaki bu fikirleri okuyunca hayret ettik. Herhalde bir yanlış anlama var diyerek, bu konu hakkında formda, karşıt bir açıklamada bulunduk. Şöyle; “Hz. Ya'kup İbrahim peygamberin oğlu değil İshak'tan torunudur. Hud suresi 71. ayette Hz. İshak sonrası müjdelenen Ya'kup ise peygamber olarak, Hz. İbrahim soyundan Muhsinlerin, Allah'ın rahmeti ve bereketi ile ve müteselsilin torunlarından diğer resullerle Hz. İbrahim'in övülmesine işaret etmektedir.”[2] Dedik.
Bir müddet sonra internet üzerinde başka bir konu ile ilgili yaptığımız araştırma sırasında -ismi bizde mahfuz- kişisel bir web sitesinde; Hz. Ya'kub’un, Hz. İbrahim’in oğlu olduğuna ve Ya'kub ve İshak peygamberler hakkında daha birkaç ilginç nota rastladık. Bunlar hakkında daha sonraki yazılarımızda ayrıca fikirlerimizi beyan edeceğiz.
Yukarıda serdettiğimiz forma katılan ziyaretçiye ait aykırı fikirler; Kur’an-ı Kerim’de, Hz. İbrahim, İshak(a.s) ve Ya'kub (a.s) peygamberlerin birlikte anıldığı, aşağıda verdiğimiz ayetler baz alınarak, Hz. Yakub’un, Hz. İbrahim’in oğlu olduğu iddiasının ortaya atıldığı anlaşılmaktadır. “Biz O'na İshak ve Yakub'u da armağan ettik..” [3] “O esnada (İbrahim’in) hanımı ayakta idi ve (bu sözleri duyunca) güldü. Ona da İshak'ı, İshak'ın ardından da Ya'kub'u müjdeledik.” [4] “Ona İshak’ı hediye ettik, üstelik Yakup’u da fazladan verdik. Hepsini de salihler yaptık.” “İhtiyarlık çağımda bana İsmail ve İshak’ı lütfeden Allah’a hamd olsun.” [5]
Çelişkili ve konunun derinliğini algılamamanın verdiği bir netice olduğuna inandığımız bu iddiaların yanlışlığı üzerinde bir araştırma yaparak sonuçlarını açıklamak zarureti hissettik. Yazımızı bu amaçla dercetmekteyiz.
Bunun yanı sıra Ya'kub peygamber kıssası ile ilgili Haksöz dergisinde yayınlanmak üzere geniş bir inceleme yazısı hazırladık. Şu anki yazımız ve ileride Haksöz dergisinde yayınlanacak Yakub peygamber ile ilgili yazımız, birlikte okunup değerlendirildiğinde konu hakkında daha verimli olacaktır kanaatindeyiz.
Yakub peygamber ve şeceresi:
Kur’an-ı Kerim’de kıssaları anlatılan peygamberlerden, Yahudilerle alakalı olan resuller silsilesi içerisinde sıralanan Ya'kub peygamber; Ulul’l-Azm peygamberler olarak vasıflandırılan, Hz. İbrahim ile Hz. Musa ve onların hitap ettikleri toplumlar arasında biyografik, tarihi ve coğrafik geçişi sağlayan resullerden birisidir.
Hz. Ya'kub'un bu önemli konumu anlaşılmadan, İsrailoğulları ile ilgili konular tam manasıyla anlaşılamayacaktır. Bu yüzden öncelikle Hz. Yakub’un soyunu takdim etmek gerekmektedir.
Mezopotamya’daki tevhid mücadelesi sonrası Allah’ın emri ile ülkesinden ayrılmak zorunda kalarak “Kenan” diyarına hicret eden İbranî/Aramî etnik kökenli peygamber Hz. İbrahim’in, uzun süre çocuğu olmamıştır. Bu yüzden Allah’a sürekli yalvaran İbrahim’in(a.s), Kur’an’da geçen bir duası şöyledir: “Rabbi heb lî mines sâlihîn” “'Rabbim! Bana iyilerden olacak bir çocuk ver' diye yalvardı.”[6] Bu ısrarlı duaları neticesi Hz. İbrahim’in iki oğlu olmuştur. "İhtiyar halimde bana İsmail'i ve İshak'ı lütfeden Allah'a hamdolsun! Şüphesiz Rabbim duayı işitendir."[7] İlk doğan oğlu cariyesi Hacer’den olma İsmail’dir(a.s).
Kur’ân-ı Kerim’de; üç tanesi Bakara süresinde olmak üzere toplam beş ayette, İbrahim, İsmail ve İshak birlikte anılır. Bu beş ayette de Hz. İsmail, Hz. İshak’tan önce sıralanmaktadır. Yani Kur’an açıkça belirtmemiş olsa da İsmail’in, Hz. İbrahim’in ilk çocuğu olduğunu ihsas etmektedir.
Nitekim Tevrat metinlerine göre de böyledir. “Ve Saray(Sara) Abrama dedi: İşte Rab beni doğurmaktan alıkoydu; rica ederim, cariyemin yanına gir, belki ondan çocuklarım olur. Ve Hacar’ın yanına girdi ve o gebe kaldı ve gebe kaldığını görünce, kendi hanımı(Sara) gözünde küçüldü….İşte hamilesin, bir oğlun olacak, Adını İsmail koyacaksın… Hacer İsmail'i doğurduğunda, Avram seksen altı yaşındaydı.”[8]
Hz. İsmail’in doğumundan sonra karısı Sara’dan, İshak doğar. Kur’an, İshak’ın doğum sırası hakkında bilgi vermez, Tevrat’ta ise İshak’ın müjdeli doğum haberi ve mucizevî doğumu gibi konular detaylı olarak anlatılmaktadır. “Konuklar, "Karın Sara nerede?" diye sordular. İbrahim, "Çadırda" diye yanıtladı. RAB, "Gelecek yıl bu zaman kesinlikle yanına döneceğim" dedi, "O zaman karın Sara'nın bir oğlu olacak." Sara RAB'bin arkasında, çadırın girişinde durmuş, dinliyordu.”[9]
Tevrat ve İncil’deki kronolojiye göre İshak’tan Esav ve Yakub adlarında ikiz erkek çocuklar doğar. Yakub aynı zamanda peygamber olur ve ondan on iki İsrail sıbtı/oymak/kabile’nin babası olacak çocuklar doğar.
Tevrat’taki, İshak nesli varyantı şöyledir: “İshak…Rebeka'yla evlendiğinde kırk yaşındaydı. İshak karısı için RAB'be yakardı, çünkü karısı kısırdı. RAB İshak'ın yakarışını yanıtladı, Rebeka hamile kaldı……..Doğum vakti gelince, Rebeka'nın ikiz oğulları oldu. İlk doğan oğlu kıpkırmızı ve tüylüydü…Adını Esav koydular. Sonra kardeşi doğdu. Eliyle Esav'ın topuğunu tutuyordu. Bu yüzden İshak ona Yakup adını verdi. Rebeka doğum yaptığında İshak altmış yaşındaydı.”[10] İncil'de ise İbrahim soyunun sıralaması, Tevrat ile aynıdır. "İbrahim, İshak'ın babası oldu …Ve İshak Yakup'un, Yakup da on iki büyük atamızın babası oldu.”[11]
Hz. Ya'kub'un başından geçen bir olay sonucu ona lakab olarak İsrail adı verilir. Hz.Yakub’un peygamber tayin edildiği bir dönemde bir gün; güreş yaptığı biri ile yenişemeyip, güreş yaptığı kişinin uyluk kemiğini incitmesi üzerine bu olaya istinaden aldığı İsrail lakabı ile İbranî tarihi, İsrailoğulları tarihine dönüşür.[12] Tevrat’a göre Hz. Yakub ile güreşen kişi Yehova’(Tanrı)dır!...
Dolayısıyla Yakup, bu olay sebebiyle “tanrı ile güreşen” veya “Tanrı ile uğraşan” manasına gelen “İsrail” lakabını alır. Tanrıyla güreşmesine dair anlatılan bu muharref kıssadan itibaren Yakub’un adı onur ünvanı olarak “İsrail” (Yisrael) adıyla; O’nun çocukları da “İsrailoğulları” (Bney Yisrael) unvanıyla tarihe geçmiştir.[13]
İslam tarihçileri ve müfessirler; Arapça olmayan İsrail kelimesine, Tevrat’ta yüklenen manadan başka bir anlamlar yüklemişlerdir. “Yahudi kaynaklarında bu kelimenin anlamı konusunda verilen bilgiler İslâm'ın ulûhîyyet ve peygamberlik inancıyla bağdaşmadığı için Müslüman bilginler bu hususta farklı açıklamalar getirmişlerdir.”[14] “İsrâîl kelimesinin anlamı Allah'ın kulu (Abdullah)tır.”[15] “İbn Abbas der ki: İbranicede "isra" kul demektir, "il" de Allah demektir. "İsra" kelimesinin Allah'ın seçtiği, "il" kelimesinin ise Allah demek olduğu söylendiği gibi "isra" kelimesinin sağlam yapmak ve bağlamaktan geldiği de söylenmiştir. Buna göre İsrail, Allah tarafından sağlam bir şekilde güçlü olarak yaratılmış gibi bir anlam ifade eder. Bunu el-Mehdevî zikretmektedir. Es-Süheylî der ki: Hz.Ya'kub'a İsrâîl adının verilmesi, onun yüce Allah için hicret ettiği vakit bir gece yürümesinden dolayıdır. Bundan dolayı ona "isrâîl" adı verilmiştir, yani: Yüce Allah'a geceleyin giden ve yürüyen, anlamındadır. Bu son açıklamaya göre ismin bir bölümü İbranice bir bölümü de Arapların söyleyişine uygun olur. Doğrusunu en iyi bilen Allah'tır.”[16]
Taberî bu hususta şunları kaydetmektedir: “Allah’ın gece yolcusu olduğu için Yakup’a İsrail adı verildi.”[17] Tabbara ise İsrail kelimesini; “İsraîl; kul veya safvet yahut da insan yahut da göçmen manasına gelen (isra) ile, Allah manasına gelen (il)den meydana gelme bir isimdir. Bu duruma göre manası; Allah’ın kulu, Allah’ın safveti demek olur.“[18] Şeklinde tanımlamaktadır. Süleyman Ateş ise; “İsrail, kelime itibariyle Allah’ın kulu manasına gelir. Hz. Yakub’un unvanıdır. Onun Allah’ın halis kulu olduğunu belirtir.”[19] Demektedir.
Kur’an-ı Kerim, Yakub’un adının İsrail olduğunu şu iki ayeti ile tasdik etmektedir: “Tevrat'ın indirilmesinden önce, İsrail'in (Yakub'un) kendisine haram kıldıkları dışında, yiyeceğin her türlüsü İsrailoğullarına helâl idi.”[20] “…İbrahim ve İsrail (Yakub) 'in soyundan, doğruya ulaştırdığımız ve seçkin kıldığımız kimselerdendir.”[21]
Muharref olmayan Tevrat’ta; Allah’ın mücessem hale getirilerek, Yakub ile güreştirilmesinin anlatılamayacağı gerçeğinden hareketle; Tevrat’taki muharref unsurların doğrularını beyan eden Kur’an-ı Kerim, tasdik ettiği ve kullandığı İsrail kelimesinin “Allah’ın kulu/Allah’ın safveti/Allah’ın seçkin kulu/Allah’ın güçlü kıldığı” manasında olan gerçek anlamını kastettiğini kabul etmemiz en doğru tavır olacaktır
Kur’an'ın “kırk”[22] ayeti kerimesinde, İsrailoğulları terimi yer almaktadır. Ya'kub sonrası onun neslini belirtmek için kullanılan bu terim aynı zamanda, daha sonraki süreçte oluşan on iki ayrı Yahudi kabilesini ifade etmektedir. Kur'an bu oluşumu şöyle beyan eder: “Biz İsrailoğullarını oymaklar halinde on iki kabileye ayırdık. Kavmi kendisinden su isteyince, Musa'ya, "Asanı taşa vur!" diye vahyettik. Derhal ondan on iki pınar fışkırdı.”[23]
Kur'an'ın, Hz. İshak ile birlikte Hz. Yakub’un doğum haberini veren ayetleri ve tefsirleri:
Buraya kadar Kutsal kitaplarda –Kur'an/Tevrat/İncil- Yer alan İbrahim/İsmail/İshak/Ya'kub ve İsrailoğulları şeceresini ele aldık. Bu aşamada ise Kur'an'ı Kerim'de yer alan, İshak ve Ya'kub'un doğum haberleriyle birlikte anıldığı ayetleri inceleyeceğiz.
Kur’an, Hz. İshak’ın müjdeli doğum haberi esnasında Tevrat metinlerinden farklı olarak onun oğlu olan Yakub’un(a) doğumunu da haber vermektedir. Vemreetuhu kâimetun fe dahıket fe beşşernâhâ bi ishâka ve min verâi ishâka ya'kûb. “İbrahim’in karısı ayakta idi. (Bu sözleri duyunca) güldü. Ona da İshak’ı müjdeledik; İshak’ın arkasından da Yakûb’u.” [24]
Ayetle alakalı müfessirlerin görüşlerini aktaralım. Kurtubî “…İshak’ı müjdeledik; İshak’ın arkasından da Yakûb’u...” ayetini şu şekilde yorumlamaktadır: “Bu sefer ona peygamber olacak ve peygamber babası olacak bir çocuk müjdesini verdi. İşte bu, aynı zamanda onun hem oğlunu, hem de torununu göreceği müjdesi idi.”[25] Razî ise şu yorumu yapar: Cenâb-ı Hak, "İshak'ın ardından da Yâ'kûb'u müjdeledik" buyurmuştur… Ayette geçen Verâ kelimesi ile ilgili olarak…Ekserî âlimlere göre bu kelime "sonra" demek olup, ayetin manası, "İshak'tan sonra Yâ'kûb'u müjdeledik" şeklindedir. Bu izah açıktır.”[26] Zuhayli’nin tefsirinde ise :“Biz seni ileride büyük ilim sahibi olacak, neslini devam ettirecek, adını unutturmayacak İshak isminde bir erkek çocuk ile onun ardından da zürriyetinden İsrailoğulları peygamberlerinin geldiği Yakup (a.s.) ile müjdeliyoruz.”[27] Denmektedir.
Bir diğer benzer ayette İshak ile birlikte oğlu Yakub’un doğum haberi verilirken değişik bir ifade ile dikkat çeker: “Ve vehebnâ lehu ishâk(ishâka), ve ya’kûbe nâfileh(nâfileten), ve kullen cealnâ sâlihîn.” “Ona (İbrahim'e), İshak'ı ve fazladan bir bağış olmak üzere Ya'kub'u lütfettik; her birini Salih insanlar yaptık.”[28]
Bu ayetin tefsiri ile ilgili olarak Taberî şunları kaydetmektedir: “Bazı müfessirler bu âyet-i kerimeyi Mealde verildiği gibi açıklamışlar bazıları da şu şekilde izah etmişlerdir: "Biz İbrahim'i, ateşten ve zorba kavimden kurtarıp mübarek olan yerlere göç ettirdik. Buna ilaveten bir de ona oğlu İshak'ı ve torunu Ya'kub bahşettik. Bunların hepsini de Salih kullar kıldık."[29] Sabuni bu hususta şöyle demektedir: “İbrahim, Rabbin'den çocuk istedikten sonra ona İshak'ı verdik. Ya'kub'u da o istemeden fazla olarak verdik. Tefsirciler şöyle der: İbrahim Rabbinden bir çocuk istedi. Allah ona İshak'ı verdi. İstediğinden fazla olarak da torunu Ya'kub'u verdi. Çünkü torun da oğul gibidir.”[30] Razî ayetin tefsirinde şunları kaydeder: “Ubeyy İbn Ka'b, İbn Abbas, Katâde, Ferrâ ve Zeccâc'ın görüşü olup buna göre İbrahim (a.s.) Cenâb-ı Hakk'dan bir çocuk isteyince: "Rabbim bana, Salihlerden (olan bir çocuk) bahşet"(Saffat.100) dedi. Bunun üzerine Cenâb-ı Hak onun duasına, "Onâ İshâk'ı ihsan ettik" buyurarak cevâp verdi. Yakûb'u da, ona, duâ etmeden verdi ki, işte bu da, "nafile" olmuştur. İnsanlar tarafından, fazladan yapılan şey gibi. Buna göre Cenâb-ı Hak'tan ki, "Ona, duasına icabet etmek üzere, İshâk'ı ihsan ettik. Farz namaza bir ilâve olarak talep etmiş olduğu nafile namaza mukabil de ona, fazladan, Yakûb'u lütfettik" demiştir. Bu açıklamaya göre "nafile", özellikle, Yâkub'dur.”[31] D.İ.B Kuranyolu tefsirinde ayet şöyle yorumlanmaktadır: “Allah ona İsmail'i, ardından da İshak'ı ve torunu Ya'kub'u verdi. Hz. İbrahim'e "fazladan bir armağan olarak" verilen çocuk, İshak'ın oğlu Ya'kub'dur. Nitekim Hz. İbrahim'in duasını içeren İbrahim sûresinin 39. âyetinde torununun adı geçmemektedir.”[32]
Kur’an’da sıralanan bu ayetlere göre; İshak’(a) Hz. İbrahim’in müjdeli ve mucizevî doğan oğlu ve aynı zamanda İbranî kolu olan zürriyetinin devam ettiricisidir. Bu yüzden İshak’ın ardından Yakub(a) sıralanmaktadır.
Bu ard arda sıralanışın bir sebebi de Hz. İbrahim'in, çocuksuzluğun özlemi ile yaptığı dualara, Cenab-ı Hakk'ın verdiği çocuk yanı sıra ona bir zürriyet de ihsan etmiş olduğunu ihsas etmek içindir.
İshak ve Ya'kub'u ard arada verilişin hikmetini bu bağlamda ele alındığında neden Ya'kub(.as), İshak'tan(a.s) sonra zikredilmektedir böylece idrak etmek mümkündür.
Hz. Yakub’un dünyaya gelişi ile ilgili haber’in, Tevrat metinlerine göre farklı verilişinin Kur’an’ın, kıssalarla ilgili mücmel/öz anlatımı yanı sıra Kur’an’ın ilk muhatapları olan Arap toplumunun dil unsurları ve örfünü gözeten belagat ve icazat yüklü anlatım metodundan kaynaklanmaktadır. Bunun sebebi ise Kur’an’da anlatılan kıssaların çoğunluğunun Tevrat’ta da yer almasıdır. Kur’an, Tevrat’taki muharref yapıların doğrularını açıklayarak her iki kitap kıssalarını hidayete yönelik içeriğe büründürmektedir.
Dolayısıyla Tevrat’ta geniş biçimde yer alan İshak ve Ya'kub kıssalarından öz olarak ve belagat ve icazat yüklü ifadelerle bahsederek; İshak’ın doğumu ile birlikte Ya'kub'un (a.s) doğumunu haber vermektedir. Böylece Hz. İbrahim’in zürriyetinin kesintisiz devam edeceği; “Bir zamanlar Rabbi İbrahim'i bir takım kelimelerle sınamış, onları tam olarak yerine getirince: Ben seni insanlara önder yapacağım, demişti. "Soyumdan da (önderler yap, yâ Rabbi!)" dedi. Allah: Ahdim zalimlere ermez (onlar için söz vermem) buyurdu.”[33] hatırlatılmış olmaktadır.
Kur'an-ı Kerim'de, Hz. Yakub’un doğum haberinin Hz. İshak ile birlikte verilmesinin amacı:
Allah dört yerde İbrahim’e, İshak ve Ya'kub'u hibe ettiğini belirtmektedir. “Biz O'na İshak ve (İshak'ın oğlu) Yakub'u da armağan ettik…”[34] “..biz ona İshak ve Yâ'kub'u bağışladık ve her birini peygamber yaptık…”[35]; “..Ona (İbrahim'e), İshak'ı ve fazladan bir bağış olmak üzere Ya'kub'u lütfettik; her birini Salih insanlar yaptık.”[36] “Ona İshak ve Ya'kub'u bağışladık. Peygamberliği ve kitapları, onun soyundan gelenlere verdik...” [37]
Ayetlerdeki sıralamada İshak’tan(a) sonra hemen Ya'kub'un(a.s) isminin geçmesi tamamen Arap örfünün ve bunu ifade eden dil yapısının kullanılması dolayısıyladır. Nitekim benzer bir durum Bakara suresindeki bir ayette de yer almaktadır. “Onlar: Senin ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın ilâhı olan tek Allah'a kulluk edeceğiz; biz ancak O'na teslim olmuşuzdur, dediler… Bakara 133. ayette İbrahim ve İsmail de Ya'kub'un babası gibi gösterilmiştir. Bu, dedenin ve amcanın baba gibi insanın kökü olduğunu belirtmek içindir. Bazı durumlarda amcaya da baba denir. Yakub oğulları, Yakub’un dedesi İbrahim’i ve amcası İsmail’i de onun babası saydılar ve kendilerinin sadece İsrailoğulları değil, İbrahim oğulları olduklarını ifade ettiler….Ünvanı İsrail olan Yakub’un oğulları, amcaları İsmail’e de baba diyerek Araplara olan kardeşliklerini belirtiyor ve tevhid dininden asla ayrılmayacaklarını söylüyorlar.”[38]
Yine buna benzer bir duruma örnek olarak Kur’an-ı Kerim’deki, Lut peygamberi anlatan bir ayeti ve ona yapılan yorumları örnek verebiliriz. “Lut, aynı zamanda İbrahim peygamberin zürriyeti içersinde sayılmıştır. “Biz O’na (İbrahîm) İshak’ı ve Ya'kub'u da hediye ettik; hepsine de doğru yolu gösterdik. Nitekim daha önce Nuh’a ve O’nun soyundan gelen Davud’a, Süleyman’a, Eyyub’a, Yusuf’a, Musa’ya ve Harun’a yol göstermiştik. Biz güzel davrananları böyle ödüllendiririz. Zekeriya’ya, Yahya’ya, İsa’ya ve İlyas’a da. Hepsi iyilerden idi. İsmail’le, el-Yesa’a, Yunus’a ve Lût’a da (yol gösterdik), hepsini âlemlere üstün kıldık.”[39] “Hz. İbrahîm(as)’in kardeşinin oğlu olmasına, yani soyundan gelmemesine rağmen Lût ismi burada iki sebepten dolayı (İbrahim) zürriyetinden sayılmıştır; birincisi, ilk gençlik yıllarından itibaren Hz. İbrahîm (as)’i babasının ardından giden bir çocuk gibi izlemesidir. İkincisi ise eski Arapça kullanımda amcanın çoğunlukla baba olarak, yeğenin de oğul olarak tanımlanmasıdır. “[40] Arap örfüne göre oğul’un oğlu, yani torun’da oğul mesabesinde görülmektedir. “İbrahim Rabbinden bir çocuk istedi. Allah ona İshak'ı verdi. İstediğinden fazla olarak da torunu Ya'kub'u verdi. Çünkü torun da oğul gibidir.”[41]
Dolayısıyla Kur'an, İbrahim/İshak/Ya'kub'u ard ard sıralarken, Ya'kub'u(a.s), Hz. İbrahim'in oğlu olduğu içi değil, hem İbrahim'in zürriyetini ifade etmek için, Arap örfünün açılımı ve hem de Arap lisanının bir gereği olarak belagat ve icazat dolu mücmel bir ifade tarzı sergilemektedir.
Kutsal kitaplar açısından konuya bakış:
Hz. Yakub’un, İbrahim peygamberin oğlu olduğu anlayışı, Kur’an, Tevrat ve İncil'e göre ters bir ifade olduğu gibi tarihi açıdan incelendiğinde de tamamen yanlış bir düşüncedir.
Kur’an bu üç peygamberi ard arda veya birlikte andığı zaman bunlar silsilesi ile oluşan İsrailoğulları ve onların resulleri olgusuna dolayısıyla bu olgunun Kur’an’ın iniş sürecindeki devam ede gelen üyeleri olan, Hz. Muhammed dönemi, Yahudilerinin algılarına atıfta bulunmaktadır.
Kur’an’ın amacı Yahudilerin kabulleri olan İbrahim, İshak ve Yakub ve Esbât silsilesi ile oluşmuş İsrailoğulları gerçeğine temas ederek, bu oluşumun akidevi yönünü gündem etmektedir. Bu yüzden İsrailoğulları soyunu oluşturan İbrahim, İshak ve Ya'kub peygamberler bir arada ya da arda arda sıralanmaktadır. Yoksa Ya'kub'un (a.s), Hz. İbrahim'in oğlu olmasından dolayı değil…
Eğer Kur’an üzerinde durduğu ayetlerde, Ya'kub peygamberin, Hz. İbrahim’in oğlu olduğunu iddia etmiş olsa idi bunun ilk itirazcıları öncelikle Medine Yahudileri ve onları takip eden süreçteki İslam karşıtı fırsatçılar, oryantalistler ve misyonerler olacaktı.
Oysa Kur’an ve Tevrat’ta ve diğer dini ve tarihi kaynaklarda böyle bir olguya rastlanmamaktadır. Dolayısıyla Hz. İbrahim’in, Kur’an, Tevrat ve İncil’e göre iki ana nesli vardır. İsmail ve İshak… Kur’an bunu şu ayeti ile beyan eder: "İhtiyar halimde bana İsmail'i ve İshak'ı lütfeden Allah'a hamdolsun! .."[42] Tevrat’ta ise “Ancak Tanrı İbrahim'e, "Oğlun ve cariyen için üzülme" dedi, "Sara'nın sözünü dinle. Çünkü senin soyun İshak'la sürecektir. Cariyenin(Hacer) oğlundan da bir ulus yaratacağım. Çünkü o da senin soyundur."[43] Denmektedir. İncil’de ise bu durum şöyle açıklanmaktadır: “Böylelikle İbrahim, İshak'ın babası oldu …Ve İshak Yakup'un, Yakup da on iki büyük atamızın babası oldu.”[44]
Eğer Kur'an'daki, İbrahim/İshak/Yakup ile birlikte anılan ilgili ayetlerde, Ya'kub, Hz. İbrahim’in üçüncü oğlu olarak anlaşılmış olsa idi, bu safhada Ehl-i Kitabın yani, Yahudi ve Hıristiyanların kaçınılmaz itirazları olur ve bu olgu Kur’an’da da, hadislerde de, İslam kaynaklarında da kayda geçerdi kanaatindeyiz.
Ya'kub peygamberin nesebi hakkında dikkat çekmemiz gereken önemli husus ise şudur: Kur’an’ın, Hz. İbrahim/İsmail/İshak/Yakub peygamberlerin soyu hakkında verdiği bilgiler, tamamen Tevrat’ta yer alan Ya'kub peygamber soyu bilgileriyle örtüşmektedir. Aynı zamanda Kur’an’ın anlattığı kıssa ve resuller silsilesi anlatımlarında, Tevrat’ta yer alan kıssa ve resuller sıralama ve silsilesine muhalefet eden bir durum müşahede edilmemiştir.
Kur’an'ın, Ya'kub soyuna bakışı:
Kur’an’ın, Hz. İbrahim/İshak/Yakub ve İsrailoğulları hakkında beyan ettiği bu bakış açısı ise tamamen Hz. Muhammed (s.a.v) dönemine ulaşan İsrailoğulları etnik/dini yapısını tasdik edip tanımlamak ve onlara bu etnik yapı üzerinden, Kur’an ayetlerinin tesir etmesini sağlamak maksatlıdır. Bu aynı zamanda İsrailoğullarının, aykırı bir kolu olarak gelişen ancak Tevrat’ı ve onun anlattığı peygamberleri tanıyıp tasdik eden Hıristiyanları da kapsamına almaktaydı.
Yakub (a.s), Hz. Nuh soyundan gelen bir kişi olarak tavsif edilmektedir. Bunu Kur’an’daki şu ayetten anlayabilmekteyiz: ”Biz Nuh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Ve (nitekim) İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, esbâta (torunlara), İsa'ya, Eyyûb'e, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a vahyettik. Davud'a da Zebûr'u verdik.” [45]
Yine Kur’an, Yakub peygamber sonrası onun soyunu ise, dedesi Hz. İbrahim’e izafeten şöyle beyan etmektedir: “…(İbrahim’in)O'nun soyundan, Eyyub'u, Yusuf'u, Musa'yı ve Harun'u..”[46] Bu ayete göre Hz. Yakup sonrası silsile şöyle sıralanmaktadır. Yusuf, Musa, Harun, Davud, Süleyman ve Eyyub peygamberler.
Kur’an-ı Kerim’de, Hz. Yakub’un soyu beyan edilirken verilen bu soy bilgisinde önemli gördüğümüz bir noktanın altını çizelim. Kur’an, Yakub(a.s) soyunun etnik yapısının tespitinden ziyade soyunun akidevî özelliğini ön plana çıkarmaktadır. Böylece Hz. Yakub’un bizatihi kendisinin olduğu gibi, onun soyundan geldiği ataları ve ondan sonra giden silsiledeki İslam peygamberlerine dolayısıyla “İslam” inancına dikkat çekilmektedir. Böylece muhataplardan da onların bu akidevi vasıflarından ders almalarını istemektedir.
Kur’an’ın, İbrahim/İshak/Yakub soyuna bu atfının altında aynı zamanda, Hz. Muhammed öncesi resullerinin inanç temasına dikkat çekilerek; Kur’an’ın nuzül sürecindeki Yahudilerde bulunan olumsuz etnik-dini bakışın kırılarak, İslam çizgisinde gelen Arap kökenli Hz. Muhammed’e ve onun getirdiği vahye temayül edilmesi isteği yatmaktadır.
Bu amaçla Kur’an, Yakub peygamberin kıssasını vazederken, Yahudi ve Hıristiyanlarla ortak bir noktada buluşulmasını temin etmeye çalışmaktadır. Şu ayeti kerimeler bunun en iyi delilidir: “Yoksa siz, İbrahim, İsmail, İshak, Ya'kub ve esbâtın Yahudi, yahut Hıristiyan olduklarını mı söylüyorsunuz?...”[47] “Yoksa Ya'kub'a ölüm geldiği zaman siz orada mı idiniz? O zaman (Ya'kub) oğullarına: Benden sonra kime kulluk edeceksiniz? demişti. Onlar: Senin ve ataların İbrahim, İsmail ve İshak'ın ilâhı olan tek Allah'a kulluk edeceğiz; biz ancak O'na teslim olmuşuzdur, dediler.”[48]
Sonuç:
İshak ve Ya'kub peygamberlerin ard arda sıralanması; Hz. İbrahim'in, çocuksuzluğun özlemi ile yaptığı dualara, Cenab-ı Hakk'ın verdiği çocukların –İsmail ve İshak- yanı sıra İshak'ı takibeden bir zürriyet de ihsan etmiş olduğunu ihsas etmek içindir. İshak ve Ya'kub'u ard arada verilişin hikmeti bu bağlamda ele alındığında neden Ya'kub(.as), İshak'tan(a.s) sonra zikredilmektedir böylece idrak etmek mümkündür.
Kur'an, İbrahim/İshak/Ya'kub'u ard ard sıralarken, Ya'kub'u(a.s), Hz. İbrahim'in oğlu olduğu içi değil, hem İbrahim'in zürriyetini ifade etmek için, hem Arap örfünün ve hem de Arap lisanının bir gereği olarak belagat ve icazat dolu mücmel bir ifade tarzı sergilemektedir.
Gerek Kur'an, Tevrat ve İncil'e göre gerek bunlar nezdinde oluşan tarihe göre Ya'kub(a.s) Hz. İbrahim'in oğlu değil, torunudur. Bu hususta İslam âlimlerinin yazdığı kaynaklarda hiçbir muhalefet kaydına rastlanmamıştır.
Ayetlerde geçen İbrahim/İshak/Ya'kub peygamberlerin ard arda sıralanma olgusu aynı zamanda İsrailoğulları oluşumunu tasdik ve bu oluşum üzerinden, Ehl-i kitabın ilgisinin, Kur'an ve resul üzerine odaklanmasını temin içindir.
Kur’an-ı Kerim’de yer alan Hz. İbrahim/İshak/Ya'kub üçlemesi aynı zamanda Hz. Ya'kub'tan sonra oluşan ve Hz. Muhammed (s.a.v) dönemine kadar ulaşan İsrailoğulları kavram ve olgusu üzerinden Yahudi ve Hıristiyanları, yeni gelen vahye karşı ilgi göstermeye ve aynı çizgide olan Kur'an'a ve Hz. Muhammed'e tâbi olmağa davet içindir.
Dipnotlar:
[3] 6/Enam/84.
[4] 11/Hud/71.
[5] 14/İbrahim/39.
[6] 37/Saffat/100.
[7] 14/ İbrahim/39.
[8] Tevrat/Tekvin16/1-16.
[9] Tevrat/Tekvin18/9-10.
[10] Tevrat/Tekvin25/19-26
[11] İncil/Elçilerin İşleri7/8
[12] Tevrat/Tekvin32/24-32.
[13] Yahudiliğin Hıristiyanlığa ve İslam’a bakışı; Baki Adam, Dinler tarihi araştırmaları derneği yayınlarıI.
[14] Kur’an yolu Türkçe meal ve tefsir; D.İB, c.I, s.215.
[15] Tefhimu’l Kur’an; Mevdudi, c.I, s.69.
[16] İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkami’l-Kur’an, c. II, s.7-8.
[17] Tarih el-ümem ve’l-mülûk; milletler ve Hükümdarlar tarihi; Taberî, c.I, s441.
[18] Kur’an’da peygamberler ve peygamberimiz; Abdülfettah Tabbara, s.182-183.
[19] Yüce Kur’an’ın çağdaş tefsiri; Süleyman Ateş, c.I, s.153.
[20] 3/Al-i İmran/93.
[21] 19/Meryem/58.
[22] Kur’an yolu Türkçe meal ve tefsir; D.İB, c.I, s.112.
[23] 7/Araf/160.
[24] 11/ Hud/71.
[25] İmam Kurtubi, el-Camiu li-Ahkâmi’l-Kur’an, c.9, s.107.
[26] Fahruddin Er-Râzi, Tefsir-i Kebir Mefâtihu’l-Gayb, c.13, s.72.
[27] Vehbe Zuhayli, et-Tefsirü’l-Münir, c.6, s.353.
[28] 21/Enbiya/72.
[29] Ebu Cafer Muhammed b. Cerir et-Taberi, Taberi Tefsiri, c. 6, s.539
[30] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t Tefasir, c. 4, s.94.
[31] Fahruddin Er-Râzi, A.g.e, c.16, s.176; Konyalı Mehmed Vehbi, Büyük Kur’an Tefsiri, c.9-10, s..3454.
[32] Prof. Dr. Hayrettin Karaman, Prof. Dr. Mustafa Çağrıcı, Prof. Dr. İbrahim Kafi Dönmez, Prof. Dr. Sabrettin Gümüş, Kur’an Yolu, c.3, s.583.
[33] 2/Bakara/124
[34] 6/Enam/84.
[35] 19/Meryem/49.
[36] 21/Enbiya/72
[37] 29/Ankebut /27
[38] Yüce Kur’an’ın çağdaş tefsiri; Süleyman Ateş, c.I, s.243.
[39] 6 /Enam/ 84-86.
[40] Kur’an Mesajı, Muhammed Esed, c.I, s.242.
[41] Muhammed Ali Es-Sabuni, Safvetü’t Tefasir, c. 4, s.94.
[42] 14/ İbrahim/39.
[43] Tevrat/Tekvin21/12
[44] İncil/Elçilerin İşleri7/8
[45] 4/Nisa/163.
[46] 6/Enam/84.
[47] 2/Bakara/140.
[48] 2/Bakara/133.
YAZIYA YORUM KAT
Arkadaş hz yakup ile hzishak kardeş diye yazmışsın da hz yakup hz ismailin oğludur
Yanıtla (0) (0)Selamün aleyküm, "…Ve Hz. Ali nin Kuran metinlerini açıklarken takip ettiği metodu unutmamalıyız. ‘Kuran kendi kendini tefsir eder.." derken "Bu yüzden diyorum ki Hz. İshak ilk çocuktur. Kuranda Hz. İsmailin, Hz. İshaktan önce zikredilmesi önce İsmailin doğduğu anlamına gelemez." Diyerek bu kurala "yan çiziyorsunuz"!... Oysa biz, yayınlanan yazımızda, Kur'an'ın, Kur'an'la tefsiri babında şu ifadeleri ifade etmekteyiz: "Kur’ân-ı Kerim’de; üç tanesi Bakara süresinde olmak üzere toplam beş ayette, İbrahim, İsmail ve İshak birlikte anılır. Bu beş ayette de Hz. İsmail, Hz. İshak’tan önce sıralanmaktadır. Yani Kur’an açıkça belirtmemiş olsa da İsmail’in, Hz. İbrahim’in ilk çocuğu olduğunu ihsas etmektedir." Bunun akabinde Kur'an'ın indiği toplumun "arka planı"nı yokluyoruz. Çünkü Kur'an kutuplarda hiçbir şeyin bilinmediği bir ortama nazil olmamıştır. İndiği ortamda Yahudiler, Hıristiyanlar vardır Ve bu insanların ellerindeki kitaplarda Kur'an'da anlatılanların benzerleri vardır. Ki, Kur'an, bu kitapları tasdik etmekte ve aynı zamanda muharref yapılarına dikkat çekmektedir. İşte İbrahim/İsmail/İshak kıssalarının bilindiği bir Arap toplumu "arka planı"na hitabeden Kur'an, onların bildiği bir kıssadan bahsederek "İhtiyar halimde bana İsmail'i ve İshak'ı lütfeden Allah'a hamdolsun! .." ”Biz Nuh'a ve ondan sonraki peygamberlere vahyettiğimiz gibi sana da vahyettik. Ve (nitekim) İbrahim'e, İsmail'e, İshak'a, Yakub'a, esbâta (torunlara), İsa'ya, Eyyûb'e, Yunus'a, Harun'a ve Süleyman'a vahyettik. Davud'a da Zebûr'u verdik.” Gibi ayetleri beyan etmektedir. Eğer İshak, İsmail'den önce doğmuşsa ya da bu resuller silsilesi uyuşmamış olsa Yahudiler ve Hıristiyanlar bu duruma itiraz etmezler miydi? Bunlardan nereye varıyoruz?…Kur'an,Tevrat ve İncil bilgileri büyük ölçüde örtüşmektedir. Yani, yayınlanan yazımızda belirttiğimiz gibi "‘Nitekim Kur'an kıssalardaki, biyografiler, şecereler, zürriyetler, bunlara ait kronoloji ve şahıslarla ilgili malumat Tevrat ile çatışmamaktadır."
Yanıtla (1) (0)"Mealcilik" yöntemi ile yapılan bu çıkarımların nerelere ulaştığını bir sonraki yazımızda inceleyeceğiz. Öyle ki, Hz. Ya'kub, Hz. İbrahim'in oğlu, Hz. İshak Hz. İsmail'den önce doğdu diye keyfi çıkarımlarda bulunanlar, sonrasında Hz.İshak'ın ve Hz. İsmail'in iki ayrı kişilik olduğunu inkâr ederek, Hz. İsmail'in varlığını "İshak İsmail" adında hurafe bir şahsiyette buluşturarak ortaya Kur'an dışı ve 1400 yıldır bilinmeyen yepyeni bir şahsiyet çıkarmaktadırlar. Dolayısıyla İshak, İsmail'den önce doğmuştur, Ya'kub , Hz. İbrahim'in oğludur gibi yanlışlıklarda ısrar, sonu uçurum olan bir yola çıkmaktadır. Kafalarda kurgulananları, Kur'an' a söyletmeye çalışmamak gerekmektedir. Benzer bir facia da! Alim kul ve Musa kıssasının yorumlamalarındaki yanlış anlayışlarla geliştirilen Hızır hurafe varlığında yaşanmaktadır. Geliştirilen bu hurafe varlık binlerce yıldır, İslam dünyasını meşgul etmeye devam etmektedir. Bu hususta "Haksöz" dergisinin son sayısında çıkan, Alim kul ve Musa kıssası adlı yazımıza bakınız. İshak ve İsmail hakkında da benzer yanlışı devam ettirmek için Tevrat ile ilgili alanlara dalarak polemik yapılması mevcut yanlışları düzeltmez. Tevrat hakkında ispatlanmaya çalışılan gerçeklere rağmen nasıl ona sarılındığının örneğini verelim: "Diyelim ki Hz. Sara, Hz. İshak ve torunu? Hz. Yakub ile müjdelendi. Öyleyse Hz. Sara nın Hz. Yakubu görmesi gerekmez mi? Ama mesela Prof. İsmail Yiğitin yazdığı peygamberler tarihinde Hz. İshak doğduğunda Hz. Saranın en az 70 yaşında olduğunu anlıyoruz. Yine bu kitapta Hz. Sara nın 127 yaşında öldüğü belirtiliyor. Hz. İshak hakkında ise, Hz. İshakın 40 yaşında evlendiği ama evlendikten sonra 20 yıl kadar çocuğu olmadığı açıklanıyor. Yani mezkur kitaba göre Hz. İshak 60 yaşındayken Hz. Yakub doğdu. Hz. Yakub doğduğunda Hz. Sara ise en az 70 artı 60, 130 yaşında olmalıdır. Oysa ki Hz. Sara 127 yaşında ölmüştür. Yanı Hz. Yakubu , kendisine müjdelenen torununu? göremeden ölmüştür." Demek ki sıkışınca Tevrat lazım oluyor!...
Yanıtla (2) (0)Hz. İshak mı büyük, Hz. İsmail mi?: Hangi kardeşin büyük olduğuna dair yine muharref Tevrattan benzer bir tutarsızlık: Çıkış: Bab:1-2: Buradan anlaşılıyor ki Hz. Musa ilk çocuktur. Ancak Çıkış: Bab 7: 7: Hz. Musa 80, Hz. Harun 83 yaşındadır. Yani Hz. Harun, Hz. Musadan büyüktür. Sadece konumuza benzer çelişkileri yazdım. Muharref Tevrat kendi içinde çelişkili, tutarsız, mantık hatalarıyla dolu ve Kuranla da çelişen el yazması bir kitaptır. Evet çelişkiler yumağıdır. Oysa ki Kuran : Nisa Suresi 82. ayet: Hala Kuran üzerinde gereği gibi düşünmeyecekler mi? Eğer o, Allah’tan başkası tarafından gelmiş olsaydı onda birçok tutarsızlık bulurlardı.’ !Bu tutarsız kitabı kaynak olarak gösteremezsiniz. Bizim kaynağımız Kuran ve hadistir.Allah ın Kuranda bahsettiği Tevrat Hz. Musa ya vahyedilen kitaptır ve bizim elimizde bulunan bu tahrif edilmiş kitaptan farklıdır. Ve Hz. Ali nin Kuran metinlerini açıklarken takip ettiği metodu unutmamalıyız. ‘Kuran kendi kendini tefsir eder.’ Benim iki görüşüm de yanlış olabilir. Ama belirttiğiniz gibi hurafe değil Kurandan çıkardığım yorumlardır. Hurafe; asılsız rivayet ve hikaye anlamına geliyorsa neyin hurafe olduğunu da yazdıklarım açıklamıştır sanırım. Allaha emanet olunuz.
Yanıtla (1) (0)Konumuz baba oğul meselesi ise bunla ilgili muharref Tevrattaki benzer bir çelişkiyi belirteyim. Muharref Tevrat Çıkış: bab2:18: Hz. Musanın kayınpederinin ismi ‘Reuel’ olarak veriliyor. Oysaki Sayılar Bab 10: 29 da Hz. Musanın kayınpederinin adı Reuel oğlu Hobab olarak veriliyor. Evet Hz. Musanın kayınpederinin adı muharref Tevrata göre nedir? Reuel mi, Reuel oğlu Hobab mı? Şimdi biz baba oğul meselelerini böylesine karıştıran bir muharref kitaba dayanarak mı Hz. Yakubun Hz. İshakın oğlu olduğuna karar veriyoruz. Kuranda ilk anlaşılan mananın Hz. Yakubun, Hz. İbrahimin oğlu olmasına rağmen. Ya da Tekvin Bab 15:16 da belirtildiği gibi Hz. Musa, Hz. İbrahim den sonraki 4. kuşak mıdır veya Çıkış Bab 6:14-26 da Hz. Musa, Hz. Yakub dan sonraki 4. kuşak mıdır?( Bu kısma göre Hz. Yakub sonrası kuşaklar: Levi,Kehat, Avram ve Hz. Musa dır. )Bu iki farklı kısım arasında da iki kuşak fark vardır.
Yanıtla (1) (0)Demişsiniz ki:’ Hz.İbrahim ve Hz.Sara'nın, meleklere verdikleri reaksiyon tamamen beşeri bir tepkidir.’ Ben Hz. İbrahim gibi bir beşer, ancak duyuları çok açık, akli melekeleri üst düzeyde gelişmiş bir peygamberin, iddia edildiği gibi daha önce Hz. İsmail doğmuşken, ikinci kez çocuk için müjdelendiğinde şaşırabilecek ve sonra şaşırmasından pişmanlık duyacak kadar gaflet içinde bulunabileceğini düşünemiyorum. Böylesine bir şaşırma hali ancak ihtiyar iken ilk çocuk müjdelendiğinde olabilir. Bu yüzden diyorum ki Hz. İshak ilk çocuktur. Kuranda Hz. İsmailin, Hz. İshaktan önce zikredilmesi önce İsmailin doğduğu anlamına gelemez. Çünkü Nisa suresi 163. ayette de Hz. İsa, Hz. Harundan önce zikredilmiştir. Doğrusunu Allah bilir.
Yanıtla (2) (0)‘Nitekim Kur'an kıssalardaki, biyografiler, şecereler, zürriyetler, bunlara ait kronoloji ve şahıslarla ilgili malumat Tevrat ile çatışmamaktadır.’ diyorsunuz. Önce şunu belirteyim. Tevrat: Allah tarafından Hz. Musaya vahyedilen kitap. Şimdi üzerinde konuştuğunuz kitaba ise muharref Tevrat diyoruz. Bu muharref Tevrattaki bilgilerin hepsine ihtiyat ile yaklaşmak gerekir. Yani doğru olma ihtimali olduğu kadar yanlış olma ihtimali de vardır. Muharref Tevrat içinde çelişkiler vardır. Aynı zamanda o birçok noktada Kuran ile de çelişir. Muharref Tevrat bizim için asla bir kaynak olamaz. Sadece bir Müslüman için değil . Bir batılı araştırmacı şöyle diyor:’ Muharref Tevrat yazarları tarihi olduğu gibi değil , kendileri tarihin kontrolünü ellerinde bulundursalardı nasıl olması gerekiyor idiyse o şekilde olmuş gibi anlatmaktadırlar.’ Bu muharref Tevrata, Tevrat adını vermek bile yanlıştır. Ama sonuçta birçok müfessir de bu tehlikenin farkına varmamış olacak ki tefsirlerine de muharref Tevratı entegre ettiler. Sonuçta aşağıda belirttiğim türden mantıksızlıklar ortaya çıktı. Muharref Tevratı araştıranlar kitabın insan elinden, hem de bir değil birçok kişinin elinden çıktığını saptamışlardır. Bu yüzden başka bir yorumunuzda belirttiğinizin aksine mantıki kurguyu muharref Tevrat üzerinden alamayız.
Yanıtla (0) (0)Selamün aleyküm, Kıssalar hakkında geçmiş kültürel birikimlerin yanı sıra çağımızda da modern hurafe anlayışlar ortaya çıkmaktadır. Yakup peygamberin, Hz. İbrahim'in oğlu olduğu iddiası gibi... Eğer bu iddianın yanlışlığını delilleri ile beyan etmezsek ardı sıra gelen yanlışları önlemede güçlük çekebiliriz. Nitekim bu konuyla ilgili yazımızın ardından, Yakup peygamberin ismi Yakup-esbat, Hz. İshak'ın ismi, İsmail İshak mı başlıklı yazımız gelecektir. Bendenizin yeni duyduğu, okuduğu bu yorumlar, art niyetli olmasalar bile Kur’an kıssalarının tam anlaşılamaması veya keyfi tefsirlerinden ya da kıssaların anlaşılmasındaki metotsuzluktan kaynaklanmaktadır. Eğer bu yanlışlar düzeltilmezse kartopunun çığ’a dönüşmesi misali birikerek, sonu gelmeyecek yorumlarla, Kur’an kıssalarının mesajını çığırından çıkacaktır. Kıssalar anlaşılırken kıssa içersindeki her ayrıntı bir sonrasının daha iyi anlaşılmasını sağlar. O yüzden biyografi, kronoloji, zaman, tarih v.s gibi mefhumlarda önem arz etmektedir. İbrahim/İsmail/İshak kıssalarındaki kronoloji, zaman, tarih problemi halledilemediği için Zebih’in kim olduğunda hala ihtilaf edilmektedir. Bu da Hac ritüelleri gibi önemli konuların anlaşılmasında problemler oluşturmaktadır. Bu sadece basit bir örnek, Yakub kıssasında da bu gibi ayrıntılara dikkat edilmediğinde, kıssa ve onun mesajının anlaşılmasında problemler yaşanacaktır. Hz.Yakub’u, adının manasından başlayarak, iki adına kadar –Yakup/İsrail- her ayrıntı önem arz etmektedir. Hele de sıbt/esbat gibi Yakup kıssasının en önemli argümanının onun adı olarak yorumlanıp topluma sunulması, Yakup kıssasının anlaşılması adına başlı başına bir faciadır! Bu aşamada yapılan bir yanlışlık müteselsilin diğerlerine sirayet edecektir. Sıbt/esbat gibi Yahudiliği anlatan bir terimin doğru anlaşılamaması, ilgili kıssaların da anlaşılmasında zaaf meydana getirecektir. Biz de bunlara göz yummayarak Kur’an’i çizgide açıklamalarımızı, yazılarımız yoluyla beyan etmekteyiz / etmeye devam edeceğiz.
Yanıtla (0) (0)Cengiz bey gerek buradaki yazılarınızı, gerekse dergideki yazılarınızı takip ediyorum. keşke kıssaların yerine, tarihine, kişilerine takılmasanız da verilen mesaja yoğunlaşsanız. Kimin kimin oğlu, kimin kimin babası olduğunu tartışmak biraz da Ashab'ı Kehf'in sayısını tartışmaya benzemiyor mu? Allah'a emanet olun.
Yanıtla (0) (0)ben de, bu cengiz bey niye ordan oraya atlamıştır. kur'an kıssaları diğer kitaplar da da anlatıla bilir mı? yazısından, yakup ibrahimin oğlumudur? yazısına.
Yanıtla (0) (0)bana göre, sera nerede süreyya nerede idi.bir baktım ki meğer ben neredeeeeeeeeeee. meğer ki, bu din," şere leküm mine ddini ma vessa bihi nuhen..." den başllıyor. "el yevme ekmeltu leküm dineküm" ile tamamlanıyor.cengiz bey sağ olun teşekkürler. ilmim ve imlam pek mükemmel değidir. tamam'i olarak kabul edin.
sayın cengiz bey! yerinde ve bana göre mükemmel söyliyorsun.eğer tevrat ve incil nesh edilseydı, onun içinde ibrahim ve onun nesli ile ilgili anlatımlar da nesh edilmiş olacaktı.
Yanıtla (0) (0)yani ne yakup ne ismail ve ne de ishak diye bir şey kalmazdı.oysa ki kur'an'ın bahs ettiği şeyden bahs ediyorlar. kaldı ki, kur'an "eğer bilmiyorsanız mesaj ehlinden sorun" sizin de dediğiniz gibi kur'an'ın detayına girmediği bir olayın ve ya nesebi bir biyografi,kronolojiyi, diğer semavi kitaplar anlatıyorsa, bizim musluman olarak o, kitaplardan öğrenmemizde ne beis vardır.fakat malesef kur'an sevap stok etmek için oluşturulan bir kitap, incil ve tevrat ta nesh edilmiş;kıl beşini bil işini. otuz iki farz,islamın şartları beştir,imanın altıdır 32 farz vs. neyine yetmez...
Kur'an'daki Hud71. Hicr54 ve Zariyat suresi 29. ayetlerde anlatılan Hz.İbrahim ve Hz.Sara'nın, meleklere verdikleri reaksiyon tamamen beşeri bir tepkidir. Bunun sebepleri arasında 1- kısırlık(Sara'nın) 2- İhtiyarlık (Hz. İbrahim ve Sara'nın fiziksel durumları) "İbrahim yüzüstü yere kapandı ve güldü. İçinden, "Yüz yaşında bir adam çocuk sahibi olabilir mi?" dedi, "Doksan yaşındaki Sara doğurabilir mi?" Tevrat/tekvin17/17 3- Uzun süreli çocuksuzluğun getirdiği beklentisizlik hali. Bu yüzden Hz. İbrahim'e melekler arasındaki muhavereye dikkat edelim: "Sana gerçeği müjdeledik, sakın ümitsizliğe düşenlerden olma! dediler. " "(İbrahim:) dedi ki: Rabbinin rahmetinden, sapıklardan başka kim ümit keser?"15/56-57 Hz. İbrahim ve Sara benzeri bir tepki de Zekeriya kıssasında anlatılır: "Zekeriyya: Rabbim! dedi, bana ihtiyarlık gelip çattığına, üstelik karım da kısır olduğuna göre benim nasıl oğlum olabilir? Allah şöyle buyurdu: İşte böyledir; Allah dilediğini yapar. Zekeriyya: Rabbim! (Oğlum olacağına dair) bana bir alâmet göster, dedi. Allah buyurdu ki: Senin için alâmet, insanlara, üç gün, işaretten başka söz söylememendir. Ayrıca Rabbini çok an, sabah akşam tesbih et." Al-i İmran/40 Dolayısıyla Hz.İbrahim'in, Hz.Hacer'den olma İsmail'e rağmen böyle tepki vermesini tamamen beşeri tepkilere vermek gerekmektedir. Hz. İbrahim'in Sara'dan çocuğu olma arzusu ayrıca değerlendirilebilir. Bu insiyak Tevrat'taki Yakub kıssasında anlatılan, Ya'kub'un(a.s), karısı Rahel'e olan sevgisi yüzünden ondan olan oğulları Yusuf ve Bünyamin'e aşırı sevgisini ve bu yüzden Hz.Yusuf'un bu durumunu kıskanan kardeşlerince öldürülmek istendiğini hatırlayalım. Buna istinaden Hz. İbrahim'deki, Sara sevgisini ve ondan çocuk haberini Hz.Hacer ve Hz.İsmail olgusu harici değerlendirmek gerekmektedir. Bilindiği gibi çok uzun müddet elinde olmasına rağmen Hz. Sara haricinde evlenmeyen ve yine onun isteği ile Hacer ile evlenen Hz. İbrahim bir açıdan Hz. Hacer'den zorunlu çocuk sahibi olmuştur.
Yanıtla (0) (0)Selamün aleyküm, Kur'an, Tevrat sonrası inmiş ve onu tasdik eden bir kitaptır. Kur'an'ın bahsettiği konular, özellikle kıssalar, Tevrat metinlerinde de yer almaktadır. Kur'an kıssalarındaki mücmel/öz anlatımların bir nedeni de (fesahat-belagat gibi olgular dışında) Kur'an'ın anlattığı kıssaların, Tevrat metinlerinde de yer alması dolayısıyladır. Nitekim Kur'an kıssalardaki, biyografiler, şecereler, zürriyetler, bunlara ait kronoloji ve şahıslarla ilgili malumat Tevrat ile çatışmamaktadır. O halde bu tespitlerimiz nezdinde konumuz bağlamında baktığımızda; Hz.İbrahim önce Sara ile evlenmiştir. Çocuğu olmadığı için yine karısının isteği ile Hz.Hacer ile evlenmiş ve İsmail doğmuştur Bu tip evlilik ve çocuk sahibi olunma töresi İbranilikte meşru ve olağan bir durumdur. Nitekim Tevrat'taki Hz. Yakup kıssasında bunu görmek mümkündür. Bu konuyu ayrı bir inceleme olarak gündem edeceğimizi de belirtelim. Neden Kur'an, İbrahim/İshak/İsmail kıssalarında mücmel bilgiler vermektedir? Çünkü mufassal malumat Tevrat'tadır. Bildiğiniz gibi Kur'an kıssalarında biyografi, kronoloji, tarih, zaman, v.d malumat genelde verilmemiştir. Bu durumda, formdaki "Hz.İbrahim2" yazınızdaki şu hüküm batıldır. "...Hz. İbrahimin çocuklarının doğum sırasının Hz. İshak, Hz. İsmail ve Hz. yakub olduğunu anlıyoruz... Hz. İshak ve Yakub, Hz. İbrahimin 1.eşinden, Hz. İsmail ise 2. eşinden doğmuştur." O halde Hz.İshak Sara'dan doğmuşsa, Hz. İbrahim, Hz.Hacer ile niye evlenmiştir? Oysa mantıki kurguyu Tevrat üzerinden aldığınızda hem Hz. Hz.İbrahim'in çocuk niyazlarını hem de mücmel İbrahim/İsmail/ishak kıssasını mufassallaştırabilmektesiniz. Kaldı ki, Kur'an'daki çocuk sıralamasında İsmail ilk olarak yer almaktadır. "İhtiyar halimde bana İsmail'i ve İshak'ı lütfeden Allah'a hamdolsun! Şüphesiz Rabbim duayı işitendir." 14/39 Görüldüğü gibi Tevrat ve Kur'an kronolijisi uyum halindedir. Bunun yanısıra Kur'an'a göre; birinci eş, ikinci eş gibi çıkarımlar da hatalıdır. Bu bilgi tamamen Tevrat'a dayalı bilgidir
Yanıtla (0) (0)Hz. İbrahim neden şaşırdı:
Yanıtla (0) (0)Hz. İshak ve Yakubun , Hz. İbrahime müjdesi ile ilgili:
Hicr suresi 54. ayet :{ İbrahim:’Beni mi müjdelediniz, bana ihtiyarlık gelip çatmışken artık beni neye dayanarak müjdeliyorsunuz?’ Dedi.} Hz. İbrahim bu ayete göre çocuğunun olamayacağını ihtiyarlığına bağladığı için şaşırdı.
İbrahim suresi 39. ayet:{ Bana ihtiyarlık halimde İsmail ile İshakı lutfeden Allaha hamdolsun, şüphesiz Rabbim duayı işitiyor.} demek ki İsmail, Hz. İbrahime ihtiyarlığında verildi. Eğer ilk çocuk İsmail ise Hz. İbrahim meleklere cevabında çocuğunun olamayacağını neden ihtiyarlığına bağlasın ve şaşırsın. Zira müfessirler İsmailin de ihtiyarlığında doğduğunu ve ilk çocuk olduğunu belirtiyorlar. Öyleyse İsmailin ilk çocuk olduğu ve Hz. İbrahimin ihtiyarlığında bahşedildiği doğru ise, Hicr suresinde Hz. İbrahimin şaşırması anlamsız olur. Buradan da çıkar ki ilk çocuk İshaktır. Doğrusunu Allah bilir.
Diyelim ki Hz. Sara, Hz. İshak ve torunu? Hz. Yakub ile müjdelendi. Öyleyse Hz. Sara nın Hz. Yakubu görmesi gerekmez mi? Ama mesela Prof. İsmail Yiğitin yazdığı peygamberler tarihinde Hz. İshak doğduğunda Hz. Saranın en az 70 yaşında olduğunu anlıyoruz. Yine bu kitapta Hz. Sara nın 127 yaşında öldüğü belirtiliyor. Hz. İshak hakkında ise, Hz. İshakın 40 yaşında evlendiği ama evlendikten sonra 20 yıl kadar çocuğu olmadığı açıklanıyor. Yani mezkur kitaba göre Hz. İshak 60 yaşındayken Hz. Yakub doğdu. Hz. Yakub doğduğunda Hz. Sara ise en az 70 artı 60, 130 yaşında olmalıdır. Oysa ki Hz. Sara 127 yaşında ölmüştür. Yanı Hz. Yakubu , kendisine müjdelenen torununu? göremeden ölmüştür. Şimdi diyeceksiniz ki o kaynaktaki rakamlar yanlış. Sorun da tam olarak bu zaten.Hz. ibrahimin doğum yeri ve yılı hatta yaşadığı yüzyıl tartışmalıyken sizin daha önceki yazınızda da belirttiğiniz gibi çocuklarının sayısı, isimleri gibi Kuranda belirtilmeyen bilgilerin verilmesinin ne anlamı olabilir. Bunlar yukardaki örnekte de zikrettiğim gibi kafa karışıklığından başka işe yaramaz. Yada en azından peygamberler tarihi hakkında ayrıntılı bilgi verme iddiasında bulunan her yazar öncelikle bu bilgilerin Kurana uygunluğu, çelişmezliği ve mantıklılığı hususunda azami dikkati göstermek zorundadır.
Yanıtla (0) (0)Tefsiri kebirde bile mütercimler tarafından yapıldığını düşündüğüm meallendirmede Hud suresi 71. ayete şöyle meal verilmiş. : ‘Biz de ona İshakı, İshakın ardından da torunu Yakubu müjdeledik.’ Oysa ki Razi, vera kelimesi ile ilgili şöyle diyor. ‘Ekseri alimlere göre bu kelime ‘sonra’ demek olup, manası, İshaktan sonra Yakubu müjdeledik şeklindedir. Bu izah açıktır.
Yanıtla (0) (0)(diğer izaha göre)Bu kelime torun manasındadır. Şabi den rivayet edilmiştir. Bana göre bu son derece zorlama yapılan bir izahtır. Çünkü kelime bu manadan çok uzaktır. ‘ .Düşünün tefsiri kebirde ilgili ayetin mealinde, Tefsiri kebir sahibi Razinin düşüncesinin hilafına meallendirme yapılmış. İlginç.
işin içine tevrat da girince işler içinden çıkılmaz bir hal alıyor. Oysaki Kuran açıkça belirtmiş. aşağıda ayetleri vererek açıkladım.Ancak Cengiz Duman kardeşim bana yanıtında Kuran ve Tevrat kaynaklarına göre yorumumun yanlış olduğunu belirtmiş.Kurandan açık olarak anlaşılan ilk oğulun Hz. İshak olduğudur. İlk oğulun Hz. İsmail olduğunu savunanlar(aslında benim okuduğum tüm tefsirlerde de böyle ) Hz. İbrahimin melekler Hz. İshak ve Hz. Yakubun müjdesini getirdiğinde neden şaşırdığını açıklamak zorundadır. ve ikincisi Kuranı bin kez okusam şunu anlarım ki Hz. Yakub ve Hz. İshak kardeşti. Apaçık olan bu anlam nasıl değişebiliyor. Hangi ayette Hz. Yakubun Hz. ishakın oğlu olduğu geçiyor. Kuranda tartışma götürmez bir biçimde herkesin bu şekilde anlayacağı bu ayetler nasıl tevil ediliyor. Ama dediğim gibi işin içine Tevrat girince anlamlar değişiyor.
Yanıtla (0) (0)Sonuç:
Yanıtla (3) (0)1. Hz. ishak, Hz. yakub ve Hz. ismail Hz. İbrahim yaşlı iken doğdular.
2. Eğer müfessirlerin hepbir ağızdan belirttiği gibi Hz. İsmail ilk çocuk olsaydı, Hz. İbrahim melekler tarafından Hz. İshak ve Hz. yakub O'na müjdelendiğinde yaşlı olduğu için çocuğunun olabileceğine şaşırmazdı. Bu durumda Hz. İsmail, Hz İbrahimin gençliğinde doğmuş ve Hz. İbrahim yaşlandığı zaman Hz. İshak ve Hz. Yakub ile müjdelenmiş denilebilir ancak Hz. İsmailin de Hz. İbrahim yaşlı iken doğduğunu İbrahim suresinden anlıyoruz.
3. Böylece anlaşılır ki ilk çocuk Hz. İshaktır.
4.meleklerin müjdesinde Hz. İshakın zevcesi İki çocuk ile müjdelenir. Hz. İshak ve Hz. Yakub. Yani bu iki çocuk Hz. İbrahimin 1. zevcesinden doğacaktır. Ve doğal olarak büyüğü Hz. İshak olmak üzere kardeştirler.
5.ibrahim suresinde Hz. İbrahim yaşlılığında kendisine İsmail ve İshak ın ihsan edldiğini belirttiği için ve Hud 71 ve takib eden ayetlerde Yakub'un, İshaktan sonra olduğu belirtildiğinden ve İbrahim suresi 39. ayettten Hz. İbrahimin şükrü esnasında Hz. yakubun isminin geçmemesi ve Hz. İshak ve İsmailin zikredilmesinden Hz. İbrahimin çocuklarının doğum sırasının Hz. İshak, Hz. İsmail ve Hz. yakub olduğunu anlıyoruz.
6.Hz. İshak ve Yakub, Hz. İbrahimin 1. eşinden, Hz. İsmail ise 2. eşinden doğmuştur.
7.Saffat suresinden anlıyoruz ki kurban edilecek olan kesinlikle Hz. İshak değildir. benim anladığım bu. Doğrusunu Allah bilir.
bir de şu konu var. Bir süre önce Bir gazetede hz. İbrahimin kaç çocuğu olduğu ile ilgili ard niyetli olduğunu düşündüğüm bir yazı yayınlandı. Bu yazıya H. Karaman hocamız tatminkar olmaktan uzak bir yanıt verdi. Hz. İbrahimin çocukları ve kurban meselesinde klasik müfessirlerin hepsi şu iddialarda bulunurlar. Hz. İbrahimin birçok çocuğa sahip olduğunu belirtmelerine rağmen Hz. İsmail, hz. İshak ve Hz. Yakub hakkındaki görüşleri şöyledir:1.Hz İbrahimin ilk çocuğu H. ismaildir. Kurbanlık olan da odur.2. Hz. ismailden sonra ki cocuğu ise Hz. İshaktır.3. Hz. Yakub da Hz. İshakın çocuğu yani Hz. İbrahimin torunudur. Bu konudaki bilgilerin birçoğunun Kitabı Mukaddesten kaynaklandığı anlaşılmaktadır. Sadece Kurana baktığımda ben gerçeğin şöyle olduğunu görüyorum.
Yanıtla (0) (1)1.Hz. İbrahimin 3 oğlu vardır.
2.Hz. İbrahimin ilk oğlu Hz. İshaktır. İkincisi Hz. İsmail, üçüncüsü Hz. Yakubdur.
3.Hz. İshak ve Hz. Yakub bir eşinden, Hz. İsmail ise diğer eşinden doğmuş olmalıdır.
4. Kurbanlık Hz. İshak değil, Hz. İsmaildir. Çünkü;
Hud suresi 71. ayet ve devamında veHicr suresi 53. ayet ve devamında anlıyoruz ki:
1. Hz. İbrahim ve zevcesi yaşlıdır.
2.Her ikisinin de çocuğu olacağı beklentisi yoktur. Bunu beklememekte ve melekler onlara çocuk müjdesi verdiğinde şaşırmaktadırlar.
3, melekler hz. ibrahimin zevcesine Önce İshakı ve sonra da Yakubu müjdelediler.
4,Hz. İshak ilim sahibi olrak vasıflandırılmıştır.
Saffat suresi 100. ayet ve devamında anlıyoruz ki
1.Hz. ibrahimin kurban edeceği çocuk küçüktür.
2.Uslu bir çocuktur.
3.Ayet 113 de bu çocuk ve Hz. İshak ayrı ayrı anılmıştır.
İbrahim suresi 39. ayettten anlıyoruz ki
1.Hz. ismail ve Hz. İshak, Hz. İbrahimin yaşlılığında kendisine ihsan edilmiştir. Yani Hz. ismail ve Hz. İshak Hz. İbrahimin yaşlılığında doğmuştur. Bu ayettte Hz. Yakub zikredilmemektedir.