1. HABERLER

  2. YORUM ANALİZ

  3. Yakınlarına Yönelik Suç İsnadı Yüzünden İnsanları İşten Atmak Zulüm Değil mi?
Yakınlarına Yönelik Suç İsnadı Yüzünden İnsanları İşten Atmak Zulüm Değil mi?

Yakınlarına Yönelik Suç İsnadı Yüzünden İnsanları İşten Atmak Zulüm Değil mi?

ByLock kullandıkları iddiasıyla haklarında soruşturma yürütülen ordu mensuplarının yakınlarının uğradığı mağduriyetlere değinen Yıldıray Oğur kimsenin bir başkasının işlediği suçtan ötürü suçlanamayacağı hükmünün nasıl görmezden gelinebildiğini soruyor.

01 Ekim 2018 Pazartesi 11:41A+A-

Yıldıray Oğur’un konuyla ilgili Karar’daki yazısı (1 Ekim 2018) şöyle:

Ey İnsanlar!

S.B. hanım,  Ankara’da Kara Kuvvetleri Komutanlığı Askeri Dikimevi’nde terzi olarak çalışmaktaydı. Kirada oturuyordu, eşinden ayrılmıştı ve ikiz çocuklarını tek başına büyütmeye çalışıyordu.

Bir gün dikimevinden sorumlu kendisini iyi tanıyan komutan onu odasına çağırdı. Cevaplarını bilmesine rağmen, kardeşleri olup olmadığını, ne iş yaptıklarını sordu. İki ay sonra Kara Kuvvetleri Komutanlığı’ndan  gelen bir kağıt ona gösterildi. İki öğretmen kardeşi ihraç edildiği için kendisi de 15 gün açığa alınmıştı. Kağıdı sadece okumasına izin verildi. Ama o 15 gün dolmadan Nisan 2017’de çıkan bir KHK’yla meslekten ihraç edildiğini öğrendi. Hakkında soruşturma ya da bir suçlama olup olmadığını öğrenmek için dilekçeler yazdı, hiçbir cevap alamadı. Bir süre sonra öğretmen kardeşlerinden biri hakkında savcılık takipsizlik kararı verdi.

İki yıldır işsiz olan ve hakkında hiçbir hukuki soruşturma da açılmayan S.B. hanım, işine iade de edilmiyor. Nereye başvuracağını bilemiyor. KHK’yla ihraç SGK kayıtlarında göründüğü için başka yerlerde sigortalı olarak da çalışamıyor. İki çocuğuyla arafta hakkında verilecek kararı bekliyor.

Y.K. hanım ise bir devlet hastanesinde hemşireydi. Astsubay olan eşinde M.S. hastalığı çıkmıştı. 6 Ocak 2017 günü eşi bir KHK’yla ordudan ihraç edildi. İhraç nedeni belirsizdi. Lojmanlarını boşalttılar. İhracın ardından eşinin hastalığı ilerledi. Krizler geçirmeye başladı. İntihar riski olduğu için klinikler kabul etmek istemedi.

14 Temmuz 2017 günü yayınlanan ihraç KHK’sında bu kez kendi adını da gördü. Ardından hakkında soruşturma açıldı. Adına kayıtlı hatta tek bir Bylock kullanımı görünüyordu. Bu hat sağlık çalışanlarına indirimli görüşme imkanı veren hatlardan biriydi ve hemşire Y.K. bu hatlardan alıp yakın akrabalarına vermişti.

Bylock çıkan hattı kullanan ise binbaşı olan abisiydi. Yurtdışında olan binbaşı abi, kardeşinin bu yüzden soruşturmaya uğraması üzerine döndü ve tutuklandı. Mahkeme hattı hemşirenin kullanmadığını tespit etti. Ayrıca astsubay eşinin de bu Bylock tespiti yüzünden ihraç edildiği ortaya çıktı. Bu arada TSK’da tesisatçı olarak çalışan diğer abisi de ihraç edildi.

Bir kez kullanılmış, içerik olmayan bir bylock hat iddiası yüzünden aynı aileden üç kardeş ve onlardan birinin eşi devletten ihraç edilmiş oldu.

Hemşire Y.K, eşi ve tesisatçı abisi hakkında ihraç edildikten sonra herhangi bir soruşturma açılmadı. Fakat hayatları alt üst oldu. Üçü de mesleklerine dönemiyor, başka işlerde de çalışamıyor, haklarında bir soruşturma da açılmıyor.

Ama KHK ile meslekten atılmış olmak da peşlerini bırakmıyor.

Hemşire Y.K. ailesini geçindirmek için özel bir sağlık polikliniği açmak istedi. Ama iki kez ruhsatı iptal edildi. Ancak üçüncü denemesinde ruhsatı alabildi. Bu sektörde çalışabilmesi için gerekli olan “Diğer Sağlık Personeli” sınavına hazırlandı. Sınavı kazandı, belge ücretini ödedi ama bu kez de KHK ile ihraç olduğu için belgesi verilmedi. O da arafta ve devletin onun hakkında bir karar vermesini bekliyor.

Levent Mazılıgüney, Hava Kuvvetleri Komutanlığı’nda mühendis olarak çalışan bir binbaşıydı.  Nisan 2017’de yayınlanan KHK ile meslekten ihraç edildiğini öğrendi. Hakkında bir soruşturma yoktu. Yaptığı araştırmada ihraç gerekçesinin 2016’da yüzbaşı olan kardeşi Ö.M. ‘nin açığa alınması olduğu öğrendi. Açığa alınma gerekçesi Bylock’tu. Kardeşi, bylock kullandığı söylenen tarihlerde hattının çekmediği Diyarbakır dağlarında bir üst bölgesindeydi ve aylarca oradan inmemişti. Darbe sırasında da oradaydı. Kardeşinin telefon incelemelerinde Bylock izi çıkmadı.  Mazılıgüney bunun üzerine Bylock meselesini araştırmaya başladı. ve sonunda Mor Beyin olarak bilinen skandalı ortaya çıkaran isimlerden biri oldu. Ama skandalı ortaya çıkarmak onun ve kardeşlerinin durumunu değiştirmedi.

Kardeşinin Bylock kullandığı iddiasıyla, yüzbaşı olan diğer kardeşi K.M. de ihraç edildi. Son olarak ise açığa alınan kardeş Ö.M. hakkında ihraç kararı verildi. Yani içeriği olmayan, kullanmadığıyla ilgili teknik raporların mahkemeye sunulduğu bir Bylock sinyal iddiası yüzünden üç kardeş ordudan ihraç oldular.

Bylock kullanıcısı olduğu iddiası yüzünde  ihraç edilen kardeş hakkında ise iki yıldır henüz kovuşturma sürüyor, yargılama yok, bir iddianame yok. Diğer yüzbaşı kardeşi hakkında ihraç edilmesinden sonra herhangi bir hukuki işlem yapılmadı. Levent Mazılıgüney hakkında ise savcılık “kovuşturmaya yer olmadığı” kararı verdi.

Kararın en ilginç kısmı ise hakkındaki iltisak iddiasının tek dayanağının kardeşinin Bylock kullanıcısı olarak ihraç edilmesi olduğunun hukuki kayıtlara geçmesi oldu. Fakat kovuşturmaya gerek yok kararı bile hukuk eğitimi almış Mazılıgüney’in Türkiye Barolar Birliği’nden avukatlık ruhsatı almasına yetmedi.  KHK ile ihraçlara getirilen “kamu görevinde çalışamaz” şartı geniş yorumlanarak bir kamu görevi olduğu iddiasıyla avukatlık gibi özel bir mesleğe bile genişletilmiş oldu.

Terzi S.B.  hemşire Y.K. ve mühendis/avukat Levent Mazılgüney ve onlarla aynı durumda olan, eş, kardeş durumundan ihraç edilmiş ama haklarında hiç bir soruşturma açılmamış insanlar veya KHK’larla meslekten ihraç edilmiş ama haklarında soruşturma açılmamış, kovuşturmaya gerek yoktur kararları verilmiş ya da soruşturma açılmış ama beraat etmiş binlerce insan devletin haklarında vereceği kararı hukuki bir araf durumunda bekliyor.

Adli suçluları af etmeyi konuşan devletin haklarında hiçbir yargı kararı, kovuşturma olmayan ya da beraatlarını almış bu insanlar hakkında bir karar vermesi gerekiyor.

Binlerce insanın ailelerini nasıl geçindirecekleri, bundan sonra hayatlarına nasıl devam edeceklerini bu karar belirleyecek.

Eğer devlet bir karar veremezse önlerindeki seçenekler ise sınırlı.

Adalet Bakanlığı’ndaki OHAL Komisyonu’na dilekçe verebilirler. OHAL Komisyonu üyelerinden birinin de kardeşi hakkında FETÖ suçlamasıyla soruşturma var. Ama onun kardeşinin durumu böyle bir komisyona üye olmasına engel olmamış. Muhtemelen onların durumunu en iyi o anlayacaktır.

KHK ile ihraç edildikleri kayıtlarda göründüğü için SGK’lı hiçbir işte çalışamadıklarından onca eğitimden ve tecrübeden sonra köylerine dönüp, çiftçilik yapabilirler. Kredi almak için Tarım Bakanlığı’na başvurabilirler. Yine kardeşi FETÖ’den tutuklu yargılanan Tarım Bakanı, bu durumlarıyla empati kuracak ve onlara destek olacaktır.

Ya da en kötü ihtimal, Türkiye’de çalışacak hiçbir yer kalmayınca, pasaportlarını da aile boyu kullanamadıkları için bir şekilde yurt dışına kaçabilirler. Şanslılarsa Hollanda’ya kadar gidip iş bulabilirler. Oturma izni için Büyükelçiliğe başvurmaları gerekir. Herhalde kardeşi darbenin kilit isimlerinden biri olarak tutuklu yargılanan Türkiye’nin Hollanda Büyükelçisi onlara zorluk çıkarmayacaktır.

Bütün bu seçeneklerde, zorluklarla karşılaşma ihtimaline karşı muhataplarının da dindar insanlar olduğunu düşünerek yanlarında Kuran’da dört yerde geçen “Kimse başkasının günahıyla günahlanmaz” (En’am 164, İsra 15, Necm 38) ayetini veya Veda Hutbesi’ni götürebilirler:

“Ey İnsanlar! Sizi uyarıyorum, herkes yalnızca kendi işlediği suçtan sorumludur. Suçlu evlattan dolayı baba sorumlu tutulamaz, suçlu babadan dolayı evlat da sorumlu tutulamaz. “

HABERE YORUM KAT

7 Yorum