“Yâeyyühennasu” hitabının oluşturduğu imkânlar ve sorumluluklarımız
“Yâeyyühennasu” hitabının gerektirdiği donanıma, basirete, üslup ve diyalog nezaketine ulaşmak en önemli görevlerimizden birisi olmalıdır.
Hamza Türkmen'in yazısı:
Hicr Sûresi’nde, irade imkânı verilen insanın fıtratında var olan “fucr ve takva” eğilimleri arasında varoluş amacımız çerçevesinde sınanacağımızı ve imtihan seyrimizi, ateşten yaratılan İblis ile tüm kâinatın yaratıcısı Rabbimiz arasında gaybi alanda geçen sembolik bir diyalog tarzı ile açıklanıyor:
“İblis dedi ki: Ey Rabbim! Beni azdırmana karşılık ben de yeryüzünde onlara kötü davranışları süsleyeceğim ve ihlaslı/muhlis kulların hariç onların hepsini mutlaka azdıracağım!”
“Allah dedi ki: İşte bu bana ulaştıran dosdoğru yoldur. Azgınlardan sana uyanlar dışında, kullarım üzerinde senin hiçbir hakimiyetin yoktur.” (Hicr, 15/39-42)
Kendini, topraktan yaratılan insandan üstün görerek, nefsi bir kibirlenme ile Allah’ın secde emrine uymayan İblis, dehşet verici bir isyan ile insanın yeryüzündeki halifeliğini kabul etmeyeceğini ve kendi yaratıcısı olan Rabbinden ihlaslı insanlar dışında; nefsinin fücruna, enaniyet ve kibrine uyup kendi gibi şeytanlaşma eğiliminde olan insanları saptırmak için kıyamete kadar izin istemiştir.
Vahyi ölçüleri unutup şeytanın kışkırtması ile vesveselerine uyan ama sonra bu kötüye meyletme eğiliminden tövbe eden ilk insan, ilk Nebi ve ilk Resul Adem (a) ve eşi idi. Onların pişmanlığından sonra yine Ademin sorumluluk bilinciyle davranan (5/27) oğlunu kıskanan diğer oğlu, nefsini ilahlaştıran ve böbürlenen bir kibirle kardeşini öldürmüş ve İblis’in safına geçmişti.