WikiLeaks: Bu da mı komplo?
WikiLeaks üzerinden yayınlanan belgelerle birlikte son bir haftadır devletlere, diplomatik ilişkilere, teknolojik gelişmeler ve bunlara bağlı olarak ortaya çıkması muhtemel toplumsal sonuçlara dair ciddi tartışmalar yaşanıyor. Belgelerin ortaya çıkış süreci ve şeklini ‘devrim’ veya önemsiz bir ‘gündem saptırmaca’ olarak niteleyenler kadar, ‘komplo’ teorileriyle izah etmeye çalışanlar da az değil.
ABD’li diplomatların istihbarat ve raporlama usulü veya siber teknolojinin süper devletlerin güvenlik ağlarını yolgeçen hanına çeviren asimetrik mücadeleleri bu değerlendirmelerin bir yönünü oluşturuyor. Her şeyden önce bu belgeler Amerikan aklının, ahlakının ve hesabının niteliğine ilişkin bol miktarda çirkinlik taşıyor. Silah ve güvenlik teknolojisine milyarlarca dolar yatırım yapan devletlerin de amatör birey veya gruplar tarafından ‘hack’lenebileceğine dair güzel bir numune ile karşı karşıya kaldık.
ABD’nin gizlilik niteliği taşıyan diplomatik belgelerinden filtrelenen veya özellikle piyasaya sürülenlerin olduğu ve olacağı malum. Mesela İsrail’e ilişkin bir belgenin yayınlanmaması dikkat çekici. Bunun yanında Ortadoğu devletlerini ilgilendirenlerin ve özellikle birbirleri aleyhine kışkırtıcı niteliktekilerin öne çıkarılması tesadüf olamaz. New York Times dahil WikiLeaks’in belgeleri aktardığı diğer dört gazete de ülkelerinin güvenliklerine zarar vermesi muhtemel belgeleri yayınlamayacaklarını beyan ettiler zaten.
ABD’nin güvenlik sistemini veya yayınlanan belgelerde İsrail’in ipoteğini mutlaklaştırır tarzda ortaya konan değerlendirmeler sağlıklı ve sonuç alıcı bir siyaset değil. Neden ABD güvenlik sistemi delinemez veya gizli belgeler ortaya çıkarılamaz olsun ki? Niçin ortaya çıkan bütün gelişmelerde İsrail’in hesabı ve çıkarı belirleyici pozisyona oturtuluyor? ABD ve İsrail’e rağmen bir hesap yoksa, olamazsa, bu dünyadaki her şey, her girişim anlamsızdır, boştur.
Bütün gelişmeleri mezkûr merkezlere hamletmek, birkaç örnekle genellemelere gitmek kısa vadede kazandırıcı olur belki. Ancak bu saplantı orta ve uzun vadede yıkıcı sonuçlar doğurur. Açıkçası bu yolla üretilen komplo teorileri ‘zihinsel tuzak’ işlevi görüyor. Bu zihinsel tuzaklar problemli alanları çözümlemeye, sonucu etkilemeye değil olsa olsa birey ve toplum için derin bir çaresizliğe ve kolayca manipüle edilmeye zemin hazırlar.
AK Parti Hükümeti’nin yıpratılması üzerine yayınlandığı iddia edilen belgelerle AK Parti yıpratıldı mı, güçlendi mi sizce? ABD ve İsrail’in Türkiye ve AK Parti üzerinde vesayet kurmak bir tarafa, kontrol dahi sağlayamadığını ve endişelerinin her dönem arttığını göstermiyor mu bu belgeler? Tankların caddelere sürülmesi ve Balyoz davasını içeren belgeler, TSK ve Ergenekon’a bel bağlayan ABD ve İsrail’in bilgi ve ümit kaynakları açısından acziyete düştüğünü göstermiyor mu acaba?
11 Eylül saldırıların dahi ardında ABD içerisinden bir oluşumu işaretlemeye kadar giden yaklaşımlar istemeden de olsa ABD’yi yüceltiyor ve ABD dışındaki her şeyi küçümsüyorlar. Komplo teorilerine düşkün ve bazı devletlerin süper olduğunu düşünenlere üç olayı hatırlatarak yazımızı noktalayalım: İsrail’in Dimona Nükleer Silah Tesisleri’nin belge ve resimlerini 5 Ekim 1986’da Sunday Times aracılığıyla dünyaya tek başına ifşa eden Mordehay Vanunu İsrail vatandaşı bir Yahudi idi.
1988 yılında amatör bir Alman pilot, tek pervaneli bir uçakla Almanya, İzlanda, Norveç ve Finlandiya üzerinden geçerek Moskova’daki Kızıl Meydan’a iniş yapmıştı. Üstelik o dönemde SSCB’nin en iyi hava savunma sahasına sahip birkaç ülkeden biri olduğu söyleniyordu.
Ebu Gureyb hapishanesinden ortaya saçılan, iğrenç işkence sahnelerini ihtiva eden binlerce resim ABD’li askerler aracılığıyla ifşa olunmuştu.
WikiLeaks geçtiğimiz aylarda Afganistan ve Irak Savaş Günlükleri adı altında ABD’nin sivillere dönük katliamlarının belgelerini hatta videolarını yayınladı. ABD, kullanıcı sayısı üç milyona yaklaşan diplomat, asker ve istihbaratçıya açık bir network üzerinden haberleşme projesinin ortaya çıkardığı zaafların faturasını ödüyor şimdi.
Not: Bu makale aynı zamanda 6 Aralık 2010 Pazartesi günlü Yeni Akit Gazetesi'nde yayınlanmıştır.
YAZIYA YORUM KAT