1. HABERLER

  2. HABER

  3. 15 TEMMUZ DARBE GİRİŞİMİ

  4. 'Vurmayanı Biz Vururuz Diyorlardı'
'Vurmayanı Biz Vururuz Diyorlardı'

'Vurmayanı Biz Vururuz Diyorlardı'

15 Temmuz gecesi Kuleli Askeri Lisesi'nde görevli erler mahkeme sorgularında o gece Çengelköy'de yaşananları anlattı. 36'sı tutuklanan, 14'ü ise serbest bırakılan erler kendilerine "vur emri" verildiğini ifade etti.

24 Temmuz 2016 Pazar 18:32A+A-

İstanbul Cumhuriyet Başsavcılığınca Gülen örgütünün darbe girişimine ilişkin yürütülen soruşturma kapsamında Kuleli Askeri Lisesi'nde görevli erler mahkeme sorgularında o gece Çengelköy'de yaşananları anlattı. AA'ya göre 36'sı tutuklanan, 14'ü ise serbest bırakılan erler kendilerine "vur emri" verildiğini ifade etti.

Askerlerin birçoğunun terhislerine çok az bir zaman kaldığı dikkati çekti. Azerbaycan uyruklu misafir bir askeri öğrencinin de o gece gözaltına alınanlar arasında olduğu belirlendi.

"Halkı terörist diye düşündüm"

Sorgulanan erlerden Şafak Korkut, Üsteğmen Mustafa Paycı’nın kendisinden ateş etmesini istediğini, buna rağmen ateş etmeyip geri çekildiğini anlattı:

"Üsteğmen Paycı, hedef alarak ateş etmeye başladı ve çoğu kişi dağıldı. O ateşte ölen olmadı. Sonra Paycı yanımızdan gitti ve siyah bereli olan yüzbaşı ile kaldık. O esnada tam önümüze bir araç geldi ve ben kaçtım. Yüzbaşı da arkamızdaki aracın arkasına kaçtı. Gelen kişi yüzbaşının silahına saldırdı birkaç defa vurdu. Ben hiçbirine dokunmadım. Şahıs yüzbaşının silahını yere düşürdü. Yüzbaşı bana, 'şunu tara' dedi. Ben hiçbir şekilde ateş etmedim ve evlerin arkasından arkaya gittim. Aracın içinde yaralı insanlar vardı. Yüzbaşı, 'aracın lastiklerine ateş et' dedi. Ben sadece aracın lastiklerine ateş ettim. Sonra, 'aracın içindekileri hedef al' diye söyledi, ben hedef almadım. Sonra yüzbaşıya dönüp, 'emin misiniz' diye sordum. Aracın içindekiler indi. 3 kişilerdi. 20 yaşlarında bir genç, 'ne olur ateş etmeyin yaralı var' dedi. Yüzbaşı inenleri taramamı istedi ve ben hiçbir şekilde ateş etmedim. 'Ne yapalım?' diye sordum. O da, 'araçlarına binsinler geldikleri yere dönsünler' dedi. Üsteğmen Paycı'nın sivillere ateş ettiğini, birini vurduğunu gördüm. Yüzbaşı sanırım bir polisi vurmuştu. Ben arkadaşımla geri kaçtım.

Üsteğmen Mustafa Paycı ve yüzbaşı, camiden çıkan 50-60 yaşlarında insanlara da nişan alarak öldürmek amacıyla ateş etmeye başlamıştı. Sabah namazı saatleriydi. Orada karşımızdakilerin halk olduğunu anladım. Camiden çıkanlar sadece karşıdan karşıya geçiyordu ve ne sözlü ne de fiziki direnişleri söz konusuydu. Biz orada sadece 'terörist var' sandık. Sonradan uyandım. Birliğe dönünce hemen üzerimizi değiştirip teslim olduk."

"Kalabalık halka silahlarınızı sıkın yoksa ben sizin kafanıza sıkarım"

Er Recep Özbakır da, nöbet sonrası kendilerine içtima olduğunun ve akşam tatbikat olacağının bildirildiğini söyledi. Özbakır, şöyle konuştu:

"Albay Mehmet Karapekmez, bize yoldaki kişileri, 'sıkı yönetim ilân edildi' şeklinde uyarmamızı istedi. Beykoz’a yaklaşınca bazı insanlar karşı gelmeye başladı. Albay Mehmet Karapekmez bunun üzerine havaya ateş etmeye başladı. Bize tatbikat olduğu söylendi. İnsanlar fazla olduktan sonra Kuleli'ye geri döndük. Halk bizi, 'en büyük asker bizim asker' diye kolladı. Yarbay Erdal Kılınç, 'kalabalık halka silahlarınızı sıkın yoksa ben sizin kafanıza sıkarım' şeklinde söyledi. Ben sadece bir kere havaya ateş ettim. O da zorla ettirildim... Biz ilk önce teslim olmaya giderken teslim olmamıza izin vermeyen okul komutanı Kurmay Albay Mürsel Çıkıkçı idi. Sonra öğlene doğru sivillerimizi giyip teslim olmaya karar verdik. Bölükçe hep beraber teslim olduk."

"Haydi aslanlarım, önünüze geleni vurun"

Şüphelilerden er Şevket Şen ise nizamiyeden arabalara bindirilip Çengelköy'e götürüldüklerini ve okul komutanı Çıkıkçı'nın kendilerine, "Haydi aslanlarım göreyim sizi, önünüze geleni vurun" dediğini ifade etti.

Er Şükrü Şahin Yükselmiş ifadesinde, gece saat 01.00 sularında okul komutanı Kurmay Albay Mürsel Çıkıkçı'nın kendi aracıyla Çengelköy'e doğru ilerlediğini ve ileriden çatışma seslerinin gelmeye başladığını dile getirdi. Yükselmiş, şunları söyledi:

"Çevik kuvvetler de nizamiyede araçları ve yayaları geçirmemizde bize yardımcı oluyorlardı. Okul komutanımız geldiğinde sivil insanları darp etmeye başladı. Biz o zaman farklı bir şey olduğunu anladık. Ben ilk defa tatbikat gördüm. Bunu da eski okul komutanımızı uğurlama amacıyla yapacağımızı söylediler. Biz nizamiyeden girmeye çalışınca komutanlar içeri sokmadı. Biz karşı gelince bu sefer, 'kafana sıkarım' şeklinde tehdit etti. Sonra ben Çengelköy'e doğru yürümeye başladım. Saat 2.00 sularıydı ve silah sesleri azalmıştı. Okul komutanı Çıkrıkçı şüphelendiklerini ellerini kelepçeleyerek ya da yanındaki çevik kuvvete yaptırarak diziyordu. Biz elleri kelepçeli şahıslara yiyecek içecek verdik. Bilekleri sıkanları çözdük. İleride çatışmada arada kalan kişiler gördük, yardımcı olduk. Geri çekildik. Sabah saat 06.00 sularıydı. Mürsel Çıkrıkçı bize, 'tam dolduruş yapacaksınız' dedi. Birkaç er komutana karşı geldik."

“Siz 3-5 vatan hâini emir almışsınız”

Kısa dönem erlerden Nazım Usta da, terhisi için saat saydığını ve kendisi gibi terhisine az kalan erlerle birlikte zimmetlerini teslim ettikleri için aşağı inmeyip koğuşta kaldıklarını anlattı. Usta daha önce darbe olduğunu duyduğunu ancak televizyona bakınca öyle olmadığını düşündüğünü belirtti:

"Nizamiyede bizi mühimmat almaya gönderen bölük komutanı Samet yüzbaşına, Astsubay Kemal Vurgun, 'Siz kimden emir alıyorsunuz, siz 3-5 vatan hâini emir almışsınız, ben bu askerleri yem ettirmem' dedi. Bölük komutanı da, 'askerler emrediyorum, benimle gelin' dedi. Ben haberlerde Genelkurmay ve 1. Ordu'nun onaylamadığını gördüm. Kemal Vurgun'un yanında 3 asker vardı. Bu askerler Kemal astsubay ile birlikte birlik içerisindeydiler. Aralarında çatışma çıktı ve silahlar çekildi. Kemal astsubayın silah doğrulttuğu kişi Samet yüzbaşıydı."

"Halka ateş etmemizi' söyledi"

Çay ocağında görevli piyade er Mustafa Güneri kendilerine saat 22.30'da içtima olacağının ve silahlarını alıp çıkmalarının söylendiğini anlattı. Güneri nizamiye dışındaki kule önüne çıkarıldıklarını ve gelen geçen araçlarla yayaları göndermelerinin istendiğini dile getirdi:

"En son Çengelköy'de benzinciyi biraz geçince ışıkların orada durduk ve kendimizi sipere aldık. Sürekli kurşun geliyordu. Komutanlar, 'geri dönmeyin ileri bakın, sağa sola dikkat edin' diyordu. Ben bu manzarada ne olduğunu anlayamadım. Ancak ilerleyen saatlerde bizden önceki grup polis merkezine doğru saldırmaya başlamış, okul komutanı Mürsel Çıkrıkçı, dipçikle karşı çıkanlara vuruyordu. Sokağa çıkan halk mücadele için çıkanlardı. Bir vatandaşı karşı çıktığı için de süpürge sapını kırarak dövdü. Şafak Gündoğdu yüzbaşı 05.00-06.00 sularında Çıkrıkçı'ya durumları bildirdi. Panzerler geldiğini söyledi. Çıkrıkçı da, 'devam edin, geri dönmeyin' dedi. Arkamızdaki Uzman Çavuş Sadık Atıcı ve Uzman Onbaşı Abdullah Çoban geri dönmemizi engelledi. 'Halka ateş etmemizi' söyledi. Tahminen polise doğru birkaç kez daha ateş ettiler. Arkadan sırayla haber geldi, 'geri çekilin' dendi. Biz hemen arkamıza bakmadan kaçmaya başladık."

Kısa dönem hizmet bölüğü erlerinden Musa Yeşilyurt ifadesinde Astsubay Kemal Vurgun ile birlikte darbeci üstlerine nasıl karşı geldiklerini şöyle anlattı:

"Kemal astsubay telefonda sivil bir memurla konuşuyordu. Ona, 'Darbe yapılıyor, burada genç yaşta çocukları tatbikat diye dışarı çıkardılar, hiçbir askerin haberi yok' şeklinde konuşuyordu. Kemal astsubay ile aramızda ne yapacağımızı konuştuk. Kemal astsubay bir başçavuşu arayarak, 'katılmayın onlara, destek vermeyin' diye ısrar etti. Sonra nizamiye kısmına geldik 4 kişi. Kemal astsubay ortaya gelerek Samet yüzbaşı ve bir rütbeliye, 'şerefsizler darbe yapıyorlar, siz gençleri kullanıyorsunuz, gençler durmayın burada, çekilin' dedi. Ben de, 'durmayın kaçın' dedim, askerler kaçtılar."

"Polis karakoluna tam dolu nişan almamızı istedi"

Yüzbaşı Şafak Gündoğdu’nun okul komutanının emriyle Çengelköy'e doğru yürümeye başladığını ve yanında da harp akademisinden geldiğini duyduğu siyah bereli "Mahmut" isimli yüzbaşı olduğunu ve yol kenarında sağlı sollu gittiklerini aktaran Er Şenol Kılıç, ifadesinde şöyle dedi:

"Okul komutanı bunları yere çöktürdü, karşıda kalabalık bir grup vardı, sanırım sivildiler. Sivil olduklarını bilmiyorduk o sıra. Bu yüzbaşılar grubun üstüne hedef alıp ateş ettiler. G3 silah kullanıyorlardı, çok sayıda ateş edip neredeyse şarjör bitirdiler. Ölen olup olmadığını, karanlık ve uzak olması nedeniyle anlamadım. Aynı üniformaya sahipler. Grup orada dağıldı. Şafak ve Mahmut yüzbaşı fazlaca ilerledi. Biz daha geride, benzin istasyonu yakınında kaldık. Orada olan halkı güvenli bir alana topladık. Okul komutanı halktan karşı gelene kelepçe taktı, tüm emirleri o veriyordu. Orada 3,5 saat hiçbir şey yapmadan Çengelköy Çınaraltı çay bahçesinin yanında bekledik. 20-25 kişi vardık. Okul komutanı sonra, 'polis karakolundaki polislere tam dolu nişan almamızı' istedi ancak biz nişan almadık."

Er Niyazi Emre ise ifadesinde içtimadan sonra kendilerini iç bahçe dışına çıkarttıklarını ve orada bulunan her öğrenci sınıfına dörder asker görevlendirdiklerini belirterek, sonraki süreçten şöyle bahsetti:

"Sürekli, 'vur' emri veriyorlardı. 'Vurmayanı biz vururuz' diyorlardı. O sırada Abdullah Çoban isimli uzman onbaşı sivilleri göstererek, 'ayağa kalkan olursa vur' dedi. 'Nasıl yani?' dediğimde, 'ayağından değil kafasından vur' diye söyledi. Bu uzman onbaşı ara sokaklardan sivilleri toplayarak getiriyordu. Gelmek istemeyen sivilleri Mürsel Çıkrıkçı'ya söyleyerek dövdürüyordu."

"Polisler nasıl darbeye yardım edebilirler?"

Er Görkem İlhan, Yüzbaşı Göksel Eren’in kendisinden, insanları evlerine gitmeleri için uyarmasını istediğini ve bir helikopterin 2 kez gelip 2 kez gittiğini gördüğünü aktardı. İlhan, şöyle konuştu:

"İlerleyen saatlerde Yüzbaşı Ferhat Bayar'ın, araçları, 'asker yönetime el koydu, hemen evlerinize gidin' diyerek uyardığını, soru soranlara tüfek dipçiği ile vurmaya başladığını gördüm. Sonra camilerden anons geçildi. 'Demokrasiye sahip çıkın' deniyordu. Yüzbaşı Bayar ve Astsubay Gökhan Ceren camiye saldırarak, kapıları yumruklamak suretiyle insanları çıkarttılar. Sonrasını göremedim. Okul bölgesinden bir ateş sesi duyduk. 'Yere yatıp mevzi almamız' söylendi. Öğrenciler de yattılar. Sonra askerler ve çevik kuvvetler çağrıldı. O esnada çevik kuvvetle sohbet etme fırsatı bulduk. Çevik kuvvet polisleri biber gazı getirerek yolu kapattılar. Gelen araçlara, 'geri dönmelerini' söylediler. Kendilerine karşı çıkan birkaç araç içindekileri de Ferhat Bayar yüzbaşı ve Erdal Kılınç yarbay darp ettiler. Biz askerler ve çevik kuvvet polisleri ile orada rehin alınmış gibiydik. Erdal Kılınç isimli yarbay halka, 'hâinler hepinizi öldüreceğim' dedi. Bize de, 'ateş edin yoksa kafanıza sıkarım' dedi. Biz de havaya doğrultarak ateş açtık. Polislere de, 'biber gazı atmalarını' söylediler. 2 tüp biber gazı sıkıldı. Sonra birkaç kişi daha geldi. Bunun üzerine Erdal Kılınç yarbay ve Ferhat Bayar yüzbaşı halka hedef alarak ateş açtı.”

Kemal astsubaya yardım eden askerler serbest

İstanbul 1. Sulh Ceza Hâkimliği, "kasten adam öldürme ve kasten yaralama" suçlarından tutuklanmaları talep edilen şüpheli erlerle ilgili, kuvvetli suç şüphesinin bulunmaması nedeniyle bu suçla ilgili tutuklama talepleri reddetti.

Hâkimlik, askerlerden ikisini, üzerlerine yüklenen suçu işlemedikleri ve anayasal suç işlemek konusunda kararlı olan örgüt üyelerine karşı koyarak engel oldukları için serbest bıraktı. 4 askeri de, aynı askeri birlikte görevli Astsubay Kemal Vurgun ile birlikte hareket ederek fiillerine kendiliklerinden son verdikleri için serbest bıraktı.

Kaynak: Anadolu Ajansı

HABERE YORUM KAT