'Vive L'armée NIgerIenne' (*Yaşasın Nijer ordusu)
Geçtiğimiz 18 Şubat tarihinde Nijer'de yaşanan askerî müdahalenin demokrasi adına bir başarı sayılamayacağı gibi darbe sonrası ülkenin başkenti Niyamey sokaklarına dökülen ve "Yaşasın Nijer ordusu" pankartlarıyla sevinç çığlıkları atan muhalif sesler 1960- 2010 tarihleri arasında 6 defa darbe teşebbüsleriyle karşı karşıya kalan bu ülkenin sosyal ve yaşamsal realitesini örtbas edemeyecek.
Uluslararası toplum darbeyi kınayıp ülkedeki hayatın bir an önce normale dönmesi yönünde açıklamalar yaparken Nijer ordusu iç politikanın merkezinde bir kez daha ağırlığını ortaya koymakla meşguldü.
Devrik lider Tandja, Nijer'deki siyasi geleceği sadece kendisinin belirleyebileceği yönünde yaptığı hesapların bedelini öderken; Nijerliler ise, ülkenin siyasetçilerinin halkı yüzüstü bıraktığını ve darbenin demokrasi adına kötü fakat ordunun harekete geçmesinden memnundular.
Nijer'in başkenti Niamey'de bulunan "Bedir Okulları Genel Koordinatörü" telefon açıp, "Küreselleşme ve Yeni Dünya Düzeni Bağlamında Medeniyetler ve Kültürlerarası Diyalog" başlığı altında aydın Nijerliler önünde bir konuşma yapma teklifi getirdiğinde tereddüt etmeden kabul ettiysem de; şubatın son haftasında ülkede yaşanan askerî müdahale sonrasında; söz konusu çalışmanın erteleneceği ve mevcut şartlar altında yeni dünya düzeni bir tarafa, Niamey pazarlarının düzeninin bile tartışılmasının imkânsız olduğu kanaatini doğurmuştu.
Darbenin ikinci gününde, toplantıyı düzenleyen "Bedir Okulları Müdürü" tekrar arayarak; daha önce vardığımız mutabakatımızın geçerliliğini yitirmediği, olayların sadece birkaç saat sürdüğünü ve ülkede hayatın normale döndüğünü belirterek çalışmanın gerçekleştirilmesinin hem ülkenin huzuruna katkı sağlanması hem de böyle kritik bir dönemde Türkiye'nin dostluğunun hissettirilmesi açısından şart olduğu yönündeki sözleri, çekincelerimi silip atmış ve bana dönüş yolunda kaybettiğim valizimin eşyalarını hazırlamak dışında seçenek bırakmamıştı.
Uçağımızın, Albay Salu Djibou tarafından gerçekleştirilen darbenin dördüncü akşamında Niamey Havaalanı'na inmesini ve pasaport işlemlerinin hızlı bir biçimde tamamlanmasını takiben, bizi bekleyen, dünyanın bu en fakir ikinci, ancak uranyum üretimi bakımından en zengin sekizinci ülkesinin, dost canlısı onlarca vatandaşı ile buluştuk.
Askerî müdahaleden birkaç saat sonra ülkenin olağan hayata geri dönmesi, ölenlerin sayısının bir elin parmaklarını geçmemesi, başkent içinde ve dışındaki halkın huzura kavuştuğu söylemleri söz konusu müdahalenin gelişmemiş bir ülkede "ultra post modern" bir darbe niteliğinde olduğu izlenimi bırakmıştır. Albay Djibou tarafından "Demokrasiyi Yeniden Tesis Etme" adına gerçekleştirilen eylemin demokratik teamüllere aykırı olduğu fikri hemen hemen tüm görüştüğümüz insanlar nezdinde hakim olmuş ve ordunun sivil hayata ve siyasi yapıya müdahalesini övmek mümkün olmayacağı tekrarlanmış ise de; bu gelişmeyi hazırlayan koşullar ve bunun muhtemel sonuçlarının irdelenmesi, Afrika kıtasında yaşanan onlarca olaydan farklı ve tamamen kendine özgü bir operasyon şeklinde ele alınması gerektiği istekleri öne çıkmıştır.
Çocuklar Türk Kolejine Emanet
Tandja'nın 2009 yılından itibaren verdiği görev süresini uzatmayacağı, anayasaya bağlı kalacağı sözlerini bir kenara bırakarak, kendi kişisel hırsı ile danışmanları ve ailesinin yönlendirmelerine uyarak, ülkede yaşanan sıkıntıların tek çözümünün kendisi olduğu, iktidarı bıraktığı takdirde daha büyük sorunların patlak vereceği fikrine karşı devrik devlet başkanı Mamadu Tandja'nın müsebbibi olduğu politik çıkmazın sona ermesinin; iktidardaki ve muhalefetteki siyasi partilerde büyük bir rahatlama getirdiği denklemi öne sürülmüştür.
Bütün bunların yanı sıra Tandja ve ekibinin ülkenin yer altı ve yer üstü zenginliklerini yolsuzlukların pençesine bırakmış, daha kötüsü yabancı şirketlere, gizli ortaklıklara peşkeş çekmekten çekinmemesinin sonucunda Nijerliler, darbe pahasına da olsa Tandja'nın iktidarı bırakmasını desteklemişlerdir.
Aslında Nijer'de yaşanan bu son operasyon en hızlı başlayan ve sonuçlanan darbe unvanıyla "Guinness Rekorlar Kitabı"na girebilecek bir eylem niteliğindedir. 18 Şubat'ta başlayan ve ancak direniş söz konusu olduğunda güç kullanılması kararı çerçevesinde küçük çaplı çatışmalar dışında bir olayın yaşanmadığı darbe, pek çok uzmanın aktardığına göre Djibou'nun silahıyla bir kez ateş etmesi sonrasında başlamış ve onu destekleyen birliklerin, birkaç dakika süren operasyonu sonrasında, cumhurbaşkanlığı sarayında yapılan hükümet toplantısının basılması ve bakanların rehin alınmasıyla tamamlanmıştır. Olayların canlı şahidi olan Türk Okulu'nun yöneticileri bize, okuldaki dersler devam ederken silah ve küçük çaplı patlama sesleri duyulduğu, bu durum karşısında panik ve korku yaşandığı, çocukları derhal daha güvenli yerlere aktararak, velilere çocuklarını alabileceklerini bildirdiklerini aktarmışlardır. Bizi asıl duygulandıran husus ise velilerin çocuklarının okulda çok daha güvenli olacaklarını belirterek öğretmenlerine emanet etmekten çekinmemeleri oldu. Her şeyin ötesinde gerek darbeyi düzenleyen gerekse karşı tarafta yer alanların çocuklarının aynı okulumuzda birlikte öğrenim gördüklerini tespit etmemiz ise söz konusu okulun yüklendiği misyonun ne denli önemli olduğunu göstermiştir.
Temaslarımız esnasında tanıştığımız, Birleşmiş Milletler ve Afrika Birliği çatısında yürütülen pek çok barış gücü operasyonunda Nijer birliklerine komuta eden emekli bir general, espriyle karışık olarak birinci sınıf subaylar varken harekâtın neden düşük rütbeli subaylarca yapıldığını sorduğumda, kendisi de esprili bir biçimde bu sorunun cevabının kendisinde değil, Tandja ve onunla işbirliği yapan kişilerde olduğunu ifade etmiştir. Aynı general, Tandja'nın ordu içindeki müttefiklerinin bir karşı darbe yapıp yapmayacağı ve ülkenin daha dramatik bir sürece girip girmeyeceğine yönelik sorum karşısında ise kesin bir tahminde bulunmanın zor olduğunu, ancak halk ve medyanın yanı sıra, siyasi ve ekonomik güçlerin, devrik liderin inadından kurtulmayı yerinde fakat geçici bir çözüm olarak benimsediklerini, ülkede huzurun sağlanmasının ancak yeni bir anayasa ve erken seçimden geçtiğini belirtmiştir.
İran'la Yakınlaşmanın Bedeli Mi?
Görüşme imkânı bulduğum medya mensupları ise olayların dış destekli bir operasyon olup olmadığı yönündeki sorularım karşısında gerçek durumun ancak darbeye yönelik olarak önümüzdeki günlerde gelen uluslararası tepkiler sonrasında anlaşılabileceğini, ancak yaşanan gelişmelerin "yüzde yüz made in Nijer" olduğu fikrini doğruladığını belirtmişlerdir. Söz konusu kaynaklar olayın dış boyutunu açıklamak bağlamında; devrik başkanın birçok ülkeye özellikle uranyum ve petrolün çıkarılması ile ihracı hususunda ulusal çıkarlara aykırı bir biçimde ticari ayrıcalıklar tanıdığını belirtmekte fayda olduğunu belirtmişlerdir. Daha ileri giden bazı medya mensupları yaşanan darbenin dış boyutunda ülkenin yer altı ve yer üstü zenginliklerini kontrol altına almak isteyen, İran-Çin ve ABD-Avrupa ekseninin çatışma halinde olduğunu, darbe sonrasında ikinci cephenin bir adım öne geçtiğini belirtmişlerdir. Nitekim bir gazeteci tarafından darbenin Tandja'nın çeşitli anlaşmalar imzalamak maksadıyla yapacağı İran ziyareti öncesine denk gelmesinin manidar olduğu, bu açıdan devrik liderin Tahran ile yakınlaşmasının bedelini ödediğini ifade etmişlerdir.
Görüşme yaptığım önde gelen Arap kökenli Nijer vatandaşı bir işadamı ise darbeyi hazırlayan etmenlerin tek sorumlusunun, halka verdiği sözleri bir kenara bırakarak üçüncü bir dönem daha iktidarda kalabilmek için anayasayı yoruma açık düzenlemelerle değiştirmekten çekinmeyen, karşısına çıkan Anayasa Mahkemesi engelini kendisine yakın kişileri yargıç atayarak aşan, etrafındaki çıkar gruplarının ülkedeki siyasal denklemin temel taşının kendisi olduğu yönündeki söylemlerine kapılan Tandja olduğunu belirtmiştir.
Çağdaş tarih uzmanı bir akademisyen ise değerlendirme yaparken gülümseyerek, Nijer'de yaşanan askerî darbeler ile Türkiye'deki müdahalelerin benzetilemeyeceğini, Türkiye'de darbe öncesi, esnası ve sonrasındaki süreçlerin uzun ve inişli çıkışlı olduğunu, kalıcı hasarlar bıraktığını, Nijer'de ise özellikle son operasyonun acil bir "cerrahî" müdahaleden ibaret olduğunu iddia etmiştir. Aynı uzman, ordunun müdahalesinin demokratik işleyişe zarar verdiğini kabul etmekle birlikte, siyasi liderlerin durumu toparlamak istedikleri takdirde iktidarın sivillere iadesi için anayasal ve siyasal reformları gerçekleştirmek üzere önlerinde son derece önemli bir misyon bulunduğunu ortaya koymuştur.
Özetleyecek olursak Nijer'de yaşanan askerî darbeden pek çok ders alınabilir. İlk olarak Nijerli vatandaşların temel kanaati olduğu üzere darbe, merkezinde Tandja'nın yanına çektiği subayların hukuka aykırı davranışlarına alt kademeli subayların duydukları tepkinin yattığı ordu içi bir hesaplaşması niteliği de taşımaktadır. Darbenin arkasında yatan diğer bir etken ve de alınması gereken bir başka ders ise 1999 yılında üniformasını çıkararak demokratik teamüllere uygun bir şekilde seçilen Tandja'nın iktidara gelmesini takiben bu tutumunu bir kenara bırakıp otoriter bir yönetim tarzı benimsemesidir. Dahası fakirlik ve açlıkla boğuşan bir ülke olduğu halde darbe gibi son derece keskin bir eylemin beraberinde getirdiği olağanüstü hal ve askerî görüntüleri sadece birkaç saat içerisinde normale dönüştürmeyi başarması, devrik lidere ve yakınlarına karşı en ufak bir intikam hareketinin gerçekleşmemiş olması övgüye(!) değerdir.
Nitekim bütün bunların farkında olan Albay Djibou, darbenin kalıcı olmayacağını ve iktidarın en kısa zamanda sivillere devredilerek ordunun kışlasına geri döneceğini, söz konusu müdahalenin üçüncü dünya ülkelerinde yapılan ve darbeci subayların iktidarda kalmasıyla sonuçlanan eylemlerden farklı olduğunu, ordunun sivil iktidara müdahalesinin kalıcı olması durumunda halkın Tandja'nın akıbetine benzer bir sonu kendilerine biçeceğinin farkında olduğunu belirtmekten çekinmemiştir.
Halkın büyük bir bölümünün açlık sınırının altında yaşadığı ve bütçesinin yarıdan fazlasının dış yardımlardan oluşan Nijer'de, sabahın erken saatlerinde köyünden ayrılarak kilometrelerce yol yürüyüp şehrin merkez pazarına başının üzerinde taşıdığı patatesleri birkaç ekmek ve biraz buğday karşılığında takas etmek isteyen kadınların ve çoraplarını dahi ikinci el alıp giyen insanların bu dramatik durumu göz ardı edilmemelidir: Nitekim ülkede bu ve benzeri manzaraların ortadan kalkması ve halkın refaha kavuşması; ülkeye demokrasi getirmek, siyasal reformları hayata geçirmek ve gelir dağılımındaki uçurumun ortadan kalkmasıyla mümkün olacaktır.
ZAMAN
YAZIYA YORUM KAT