Vincent Geisser: Fransa'daki ayrılıkçılık yasası zayıf istatistiki bilgilere dayanıyor
Fransız siyaset bilimci Geisser, Fransa'da tartışmalı ayrılıkçılık yasasının aşırı zayıf istatistiki bilgilerden çıkarılmış sosyolojik bir tanıya dayandığını, hükümetin yasayı savunmak için kullandığı argümanı destekleyecek veri bulamadığını söyledi.
Fransa Ulusal Bilimsel Araştırma Merkezi (CNRS) ve Arap ve Müslüman Dünyası Araştırma ve İnceleme Merkezi (IREMAM) araştırmacısı Profesör Vincent Geisser, Fransa'da Müslümanları hedef aldığı ve ötekileştirdiği için eleştirilen "Cumhuriyet Değerlerine Saygıyı Güçlendiren Prensipler" adlı yasayı AA muhabirine değerlendirdi.
Hükümetin yasayı çıkarmak için “İslamcı ayrılıkçılık” gibi bir gerekçe gösterdiğini belirten Geisser, yasayla dernekler, camiler ve okulların hedef haline geldiğini ifade etti. Geisser, “Bu yasa, aşırı zayıf istatistiki verilerden çıkarılan sosyolojik bir tanıya dayanıyor.” değerlendirmesinde bulundu.
Hükümetin, İçişleri Bakanlığının bu tür verileri elde edebilmek için tüm imkanlara sahip olduğunu kaydeden Profesör Geisser, “Tüm devlet kaynaklarına rağmen hükümetin ayrılıkçılık yasasını savunmak için kullandığı argümanı destekleyecek saygın, nicel veri çıkmadı.” diye konuştu.
Fransa’nın Müslümanların işlerine müdahalesini meşru kılacak hukuki zemin oluşturuluyor
Vincent Geisser, prensipte laik bir devlet olan Fransa'nın ne olursa olsun devletin dini işlere müdahil olmaması gerektiğini ancak şu anda devletin Müslümanların cami, imam, dernek ya da okullarına müdahale ettiğini aktararak “Ancak yasa devletin Müslümanların işlerine karışma, onları izleme, denetleme ve baskılama meşruluğunu güçlendirecek. Fransa devletinin Müslümanların işlerine aşırı müdahaleciliğini meşru kılacak, hukuki bir zemin oluşturuyor.” değerlendirmesini yaptı.
Fransa’nın sömürge döneminde nüfusunun büyük çoğunluğu hatta tamamı Müslümanlardan oluşan ülkelere hakim olduğunu, bu zamandan kalan tutum ve kurumların günümüze de aktarıldığını dile getiren Profesör Geisser, şu yorumu yaptı:
“Evet, sömürge döneminden kalma tarihi bir miras söz konusu. Fransa, sömürge topraklarında aşırı müdahalecilikle doğrudan İslam’ın idaresini yaşadı, bir nevi meslektaşlarımın dediği gibi ‘sekülarizme Müslüman istisnası" yapıldı.
Seküler Fransa sömürge topraklarında dini işlere doğrudan müdahalede bulundu, imamlar atadı, resmi ya da gayriresmi camiler tayin etti, Müslüman derneklerini izledi, bazılarını yasakladı. Yani günümüzle bir devamlılık var.”
Geisser, diğer yandan bu devamlılığın sadece sömürge tecrübesinden kaynaklanmadığını, Fransız devletinin diğer dini azınlıklara davranış şeklinin de İslam’a karşı tutumuna miras kaldığını dile getirdi.
Fransa'nın İslam takıntısına anlam verilemiyor
Fransa'nın Müslümanlara özellikle dini sembollere yönelik tutumuna uluslararası toplumun anlam veremediğine işaret eden Geisser, "ABD Fransa'nın Müslüman takıntısına anlam veremiyor ve eleştiriyor. 'İşler kötü gittiğinde Fransa neden sürekli İslam, imam ve camilerden bahsediyor?' sorusunu soruyorlar." dedi.
Vincent Geisser, Türkiye ve Tunus gibi laik ancak nüfusunun çoğunluğu Müslüman olan ülkelerin de Fransız sekülerliğini anlamakta zorlandığını, sekülerlik ve baskının karıştırılmaması gerektiğini kanısında olduklarını aktardı.
Aşırıcıların insan kaynağı genelde camiye uğramayanlar
Profesör Geisser, İslamofobinin "cihatçı" olarak tabir edilen grupları beslediği görüşüne katılmadığını, bu grupların kendine özgü insan kaynağı olduğunu anlatarak “Bunlar genelde camiye, Müslüman derneklerine pek gitmeyen kişiler oluyor. Diğer yandan camiye sık gidenler ve bu tür dernekler ‘Biz Fransalı Müslümanlarız.’ demek için özellikle Fransa bayrağı asıyorlar.” diye konuştu.
İslam konusundaki tartışmaların Müslümanların dinleri ve vatandaşlıklarını uzlaştırma konusundaki arzularını güçlendirdiğini savunan Geisser, Müslüman dernekleri, cami ve imamların terörle mücadele ve terör kurbanlarına destek için seferber olduklarını anlattı.
Müslümanların terörle mücadele girişimleri unutuluyor
Vincent Geisser, bu seferberlik ve girişimin ideolojik söylemler uğruna karartıldığına, unutulduğuna, Müslüman derneklerin terörü her zaman kınadığına, saldırılardan sonra düzenlenen gösterilere katıldığına dikkati çekerek “Sanki kalıcı bir Fransız bellek kaybı var, Müslümanların terör ve radikalcilikle mücadelede çok çalıştığını hatta bazı Fransızlardan daha fazla katkıda bulunduğu unutuluyor.” değerlendirmesinde bulundu.
İdeolojik siyasi söylemin gerçeklikle bağını kaybettiğinden, Fransa’yı toplantılarını bayraklarla donatacak kadar çok seven dini derneklerin, çocuklarının jandarma, polis olmasını isteyecek kadar önemseyen Müslümanların desteğinden mahrum bırakmanın akıl almaz olduğundan bahseden Profesör Geisser, “Çelişki içerisindeyiz. Siyasi ve ideolojik gerekçelerle oluşturulmuş bir şey, Fransız toplumumun gerçek sorunlarını unutturmak için bir günah keçisi belirliyor.” dedi.
HABERE YORUM KAT