1. YAZARLAR

  2. Abdurrahman Dilipak

  3. Vicdani reddi de tanıyacaksınız profesyonel orduya da geçeceksiniz!
Abdurrahman Dilipak

Abdurrahman Dilipak

Yazarın Tüm Yazıları >

Vicdani reddi de tanıyacaksınız profesyonel orduya da geçeceksiniz!

03 Ekim 2010 Pazar 01:04A+A-

Eğer TSK’yı daha fazla yıpratmak istemiyorsanız, inattan vazgeçin. Vicdani reddi de kabul edeceksiniz, profesyonel orduya da geçeceksiniz.

Varlık ve meşruiyeti tartışmalı bir yargının, şaibeli kişilerle ilgili kararı ile, şecaat gösterisi, ancak bu kurumları tartışılır kılar ve üzerlerindeki baskıyı provoke eder..
Mesela bu kadar asker fazla. Bu kadar savunma harcaması da.. Sadece asker sayısı değil, subay, general sayısı da fazla.. Yüzbinlerle ifade edilen asker ordu evlerinde, askeri lojmanlar, dinlenme tesisleri ya da subayların emrinde, özel işlerde istihdam ediliyor.. Bu sadece askerlerin bildiği uzmanlık konusu değil artık. İnsan kaynakları yönetimi sivillerin daha başarılı olduğu bir alan.. Askeri yapılar, barış dönemlerinde bu konuda, Türkiye örneğinde olduğu gibi çok da başarılı modeller değil.. Askeri kurumlar ve mekanların, askerlerin yetki alanlarının da yeniden düzenlenmesi gerekiyor..
Askerin protokoldeki yerinin de yeniden düzenlenmesi gerekiyor.
Her erkek askerlik mesleğinin ne anlama geldiğini bilir..
Bu yapıyı belli ölçülerde şeffaflaştırmak ve denetime açmak gerek..
Askeri kantinlerdeki işlemlerin muhasebeleştirilmesi niye askeri bir sır olsun ki!
Emir-komuta ve hiyerarşi neden bütün zamanları kapsasın ki!.
Askeri hizmetlerde de kalite ve verimlilik esas olmalı..
Askerde insan kaynaklarının nasıl hoyratça kullanıldığını herkes bilir..
Tek tip askerlik olmaz.. Bunu bir kenara bırakalım, ya da buyurun bunu da konuşalım, ama konuşulması gereken daha öncelikli o kadar konu var ki.
Jandarma da İçişleri Bakanlığı’na bağlı, polis de. Peki neden polislik askerlik sayılmıyor? Jandarma karakolunda görev yapan bir askerle polis karakolunda görev yapan bir polis arasında ne fark var..
Yarın polis teşkilatının da büyük ölçüde belediyelere devri gerekebilir. Zabıtalar da, 2-3 ay bir özel askeri eğitim alsın gelsin.. Teorik eğitim aşamasını da mesleğine devam ederken, gündüzleri en yakın askeri birliğine gidip alıp akşam evine dönebilir..
Orduevinde askerliği tamamlayan bir askere gösterilen anlayış ve kolaylık neden diğer insanlara sağlanmıyor?..
İstenen şeyler dünyada uygulanmayan şeyler değil. Artık gelişmişinden kalkınmakta olanına, az gelişmişine kadar herkes bu konuda radikal düzenlemeler yapılıyor. Birkaç faşist, darbeci, iktidarların askeri vesayet altında tutulduğu devlet dışında en azından bu konuyu tartışmaya açmayan tek bir ülke yok.
Artık, pilotsuz uçaklar gibi, şoförsüz hareket eden askeri araçlar, ateş etme sistemleri var.. Amerikalı bir asker, Irak sokaklarında sanal şekilde devriye gezebilir.. O bölgedeki askeri araçları hedefe yönlendirip otomatik olarak ateş edebilir. Tehlike algılanan mekanlara karşı güdümlü roketler yönlendirilebilir. Kentlerin sanal simülasyonunu, sanal maketini çıkartıyorlar artık..
Askeri liseleri, askeri okulları neden hâlâ tevhid-i tedrisata rağmen örgün eğitime dahil etmiyorsunuz? İmam Hatipler ve İlahiyat bile laik örgün eğitim kapsamında. Kaldı ki, bana göre derhal tevhid-i tedrisat da kaldırılmalı..
Askeri yargı neyin nesi oluyor?
Militarist kavram ve kurumların sistemden ayıklanması ya da meşru zemine çekilerek yeniden tanımlanması gerekiyor.
Bu işler ne kadar çabuk ve kolay yapılırsa, asker o kadar az yıpranacaktır.. Bu işler ne kadar geciktirilir ve tartışılırsa askerler ve TSK o kadar çok yıpratılacaktır.. Bu iş er ya da geç olacak. Tartışılan; ne zaman ve nasıl olacağı.
Zaten rejim bekçiliği gibi askere rejim içinde üstüne vazife olmayan hak, görev ve sorumluluk yükleyen tüm mevzuat sistemden arındırılmalıdır..
Askerin idare içindeki yeri yeniden düzenlenmelidir. Terfi ve atama sistemi yeniden gözden geçirilmelidir..
MGK hâlâ askercil bir yapı gibi gözüküyor. Anayasal düzeni koruma ve geliştirmeye yönelik, MİT ve emniyetin de katılımı ile ve önemli ölçüde şeffaflaştırılarak yeni bir yapıya dönüştürülmesi gerek.. Bu yapının STK’lar, DTÖ’ler, yasama ve ana muhalefet ile de gerektiğinde doğrudan ya da dolaylı temasını sağlayacak, sadece MGK’da değil, gerektiğinde diğer akademik kurumlarla işbirliği yaparak ulusal, evrensel perspektifte yeni açılımlar sağlanmalıdır..
Sadece tehdit algısına dayalı savunma refleksi geliştiren bir MGK ile Türkiye ihtiyaç duyduğu dinamizme sahip olamaz..
Şimdikinin 40 katı büyüklükte, bir o kadar etkin, en az 7 kıtanın sorunları ile ilgili 7 ayrı komisyon halinde çalışan, raporlar yayınlayan, Asya, Afrika, Avrupa, Amerika, Avustralya’daki gelişmeleri izleyen, kendi geleceği açısından o bölgedeki gelişmelere müdahil olmaya çalışan, dünya ve bölge barışına etkin katkılar sunan, korkudan önce umuda sahip yeni bir projeksiyona ihtiyaç var.. İslam dünyası, Türk dünyası, açlık, enerji, GENOM, bilişim alanında Türkiye’nin gelecek vizyonuna katkı sağlayan bir Şura-yı Devlet’ten, yeni “Encümen-i Daniş”ten, “yeni Danişmendler”den söz ediyorum. Bunun adının “Milli Güvenlik Kurulu” olması bile daraltılmış bir hedef olur. Milli Siyaset Belgesi de öyle.. TSK’nın ya da Diyanet’in yapısı ile ilgili teklifler, ihtimaller, maliyet ve riskler bu merkezlerde analiz edilip topluma sunulmalı.. Buyurgan bir yapıdan değil; devletin ve toplumun içindeki birçok unsuru, farklı disiplinleri bir araya toplayarak, onların taleplerini, korku ve umutlarını formüle eden, analiz eden bir yapıdan söz ediyorum.. Sonuçta siyasi irade o konuda karar verecek.. Bunu yaparken de sadece bu yeni oluşumdan bilgi almayacak kuşkusuz.. Ben bu yapının sadece Türkiye sınırları içine hapsolan bir yapıda olmasını da düşünmüyorum. Mesela Türkiye’nin yeni dışa açılım politikasında Merkez Bankası’nın yeri ve rolü ne olmalıdır ve bu yapının dünyadaki modelleri ile kıyaslanarak daha ileri bir şekilde yapılandırılması için ne yapmak gerekir? Kimin ne fikri varsa, onların kaydedilip tartışılacağı bir platform.. Bana kalırsa Türkiye’nin en acil ihtiyaçlarından biri bu. Biri de şu National Database (Milli Bilgi Bankası) ve ulusal bilişim altyapısı.. Özellikle ilk proje için Ahmet Davutoğlu’nun o stratejik derinlik perspektifi ile bu meseleyi ele almak gerek.. Türkiye’nin bu projesi, bölge ve dünya barışı, dost ve kardeş ülkeleri için bir model oluşturacağı gibi, yeni bir cazibe alanı oluşturacak, bir oryantasyon, senkronizasyon, optimizasyon merkezi olacaktır. Başbakan’ın sahiplenmesi gereken en temel projelerden birinin bu olduğunu düşünüyorum. Bilişim altyapısı ile bilgi otoyolunun hayata geçirilmesi ve bunun üzerine bu global vizyon sahiplerinin ve projelerinin inşa edilmesi ve internetin ışık hızı hayata enjekte edilmesi gerekiyor..
Bu da askercil bir yapı olamaz. Olmamalı..
Ne bu JİTEM, Ergenekon, Balyoz tartışmaları, faili meçhul cinayetler ya hu!
BÇG neyin nesi idi?. Şu millete indirilen alçakça darbeler.. Kayıt dışı ekonomi ve kayıt dışı siyaset oyunları.. Onlar asker sayısı ve süresini engellemeye çalışmaya devam etsinler, biz en ileri hedeflerimizi konuşmaya devam edelim. Sonunda milletin dediği olacak. Bu süreçte kim kimdir göreceğiz.. Bunlara destek verenleri de.. Milli irade, milli şuur, milli tefekkür bu süreçte biçimlenecektir.. Selam ve dua ile..

VAKİT

YAZIYA YORUM KAT