Veteriner Hekimden Tarih Tiviti Bizi Üzer mi?
Fatma Barbarosoğlu, ADÜ Veteriner Fakültesinde görev yapan Prof. Dr. Hüsnü Erbay Bardakçıoğlu’nun İstanbul’un fethi üzerinden attığı hakaret twitini köşesine taşıdı.
HAKSÖZ-HABER
İstanbul’un fethi üzerinden attığı twitte garpzedeliğini açığa vuran Prof. Dr. Hüsnü Erbay Bardakçıoğlu’ya yoğun tepki gösterilmiş ve bunun üzerine Bardakçıoğlu ilgili twiti hesabından kaldırmıştı. Daha sonra hakkında soruşturma açılan Prof. Dr. Hüsnü Erbay Bardakçıoğlu, açığa alınmıştı.
Prof. Dr. Hüsnü Erbay Bardakçıoğlu’nun açığa alınması sonucunu doğuran twiti:
Konuyla ilgili Fatma Barbarosoğlu’nun Yeni Şafak’ta neşrettiği makalesi şöyle:
Veteriner Hekimden Tarih Tiviti Bizi Üzer mi?
Bugünü anlamamıza engel olan şey dün ile kurduğumuz bağ mıdır?
Günü kaybedenler neden her defasında geçmiş üzerinden kendilerini güncelleme ihtiyacı hissederler?
Mesela veterinerlik konusunda ihtisas sahibi olan bir profesör neden fetih üzerinden dikkat çekme ihtiyacı duyar?
Olaya felsefi ve sosyolojik bir noktadan bakmaya çalışalım.
Felsefeci için hiçbir şey şimdi ve burada başlamamıştır.
Çok mu müphem oldu söylediklerim?
Frankfurt ekolünün önde gelen filozoflarından Max Horkheimer"ın akademisyenler üzerine söylediklerine odaklanalım. “Alaca karanlık"ın filozofu şöyle diyor:
“Tartışmalar büyük oranda kişisel rekabet ve akademisyenlerin reklam sevdası uğruna yürütülüyor... Bu nedenle de zaten bu tür söyleşilerde önemli olan içerik değil, kıvraklık ve “bilgi düzeyi"dir. Anlaşılır olmayan ifadelerle gerçeklerin üzerini örtmek ve kafa karıştırmak hep marifetmiş gibi ilgi toplar."
Horkheimer “Alacakaranlık Eleştirileri"ni 1926-1931 tarihleri arasında kaleme almış.
Dikkat buyurun; akademisyenlerin kifayetsizliğini, “reklam sevdası" üzerinden değerlendiriyor Horkheimer. Onun bu satırları yazdığı dönemde henüz sosyal medya denilen bir yer yoktu. Sosyal medya çağında akademisyenlerin reklam sevdası kendilerini, sosyal itibarlarını imha edecek noktalara varmış durumda.
Hayvanların dünyasında ehil olan profesörün attığı tivit, ilgi toplama ihtiyacını gidermeye yönelik bir tivit.
İlgi gördü mü? Gördü.
Gördüğü ilgi üniversite ile sözleşmesinin fesh edilmesine kadar gitti.
Bu kadar “ilgi" göreceğini ihtimal kendisi de hesaplayamamıştı.
Cehalette Jade Goody ile yarışır cümleler kurmuştu; hepsi o:
“Bugün muhteşem bir uygarlık olan Doğu Roma imparatorluğunun başkenti Konstantinopolis'in barbar ve bağnaz bir kavim tarafından işgalinin yıl dönümü."
Profesörün bu cümleleri eleştirel cümleler değil. Kötü bir mizah anlayışından rol çalmaya uğraşan beyhude cümleler. Bu cümleleri milliyetçi bir anlayış üzerinden okumak ve karşıt cümleler kurmaya çalışmak bizi gerçeğe yaklaştırmaz.
Nereden okumalıyız peki?
Şöhret kültürü üzerinden okumalıyız.
Akademinin içinde bulunduğu en büyük sıkıntılardan biri “tanınmamış olma kederi".
Ne acıdır ki yaptığı bilimsel çalışmalarla değil de, bilmediği bir alanda cehalette sınır tanımaz duygusallıkla yazdığı cümleler ile tarihe geçti veteriner profesör.
Şöhret kültürü tam da böyle bir şeydir zaten. Bilenleri değil bilmeyenleri yüceltir. Şöhret kültürünün sahnesine en ziyade cahiller yakışır.
Profesör ile 22 Mart 2009'da kanserden ölmüş kadını neden mukayese ettiğime gelince...
J. Goody İngiltere'de yayınlanan “Biri bizi gözetliyor" yarışmasına katılmış, cahilliği ile yemeğe ömrünün vefa etmeyeceği bir servet kazanmıştı.
Dile düşen birkaç cehalet cümlesini yazayım:
-Rio de Jenario biri değil miydi?
-Kudüs gerçek bir yer mi? Ben yalnızca İncil'de olduğunu düşünmüştüm.
-Mona Lisa'yı çizen adamın pistachio olduğunu düşünmüştüm.
-Sherlock Holmes diye biri varmış. Ben onun Rahibe Terasa'nın oğlu olduğunu sanıyordum.
J. Goody ile veteriner profesörü mukayese edince insan üzülüyor. Goody güzel bir kadın değildi, ama cehaletiyle güzel kadınlardan daha çok kendisinden bahsettirdi ve arkasında cehaletin hakkıyla kazanılmış bir servet bıraktı.
Profesör ise kendisinden bilimsel başarıları ile değil cehalette sınır tanımayan cümleleri ile bahsettirdi. Üstelik işsiz kalma pahasına.
HABERE YORUM KAT