Vesayet Projeleri Tutar mı?
Ümmet coğrafyasında kurulan ulusal devlet rejimleri genellikle farklı totaliter yapıları ifade ediyorlar. Çünkü onlar alttan gelen kitlesel bir akım ve kurumlaşmanın değil, Batı’nın yukarıdan aşağıya dayattığı veya sunduğu bir projenin ifadesidirler.
Ancak bu devletler yargısal şeffaflık, hukuki haklar, seçim güvenliği, kamusal gelirin bölüşümünde tutarlılık, inanç ve düşünce özgürlüğü gibi konularda Türkiye’deki gelişmiş mer’i şartların gerisindeler.
Türkiye için bu ayrıcalığı Osmanlı devlet ve toplum geleneğinin tüm zaaflarına rağmen bıraktığı olumlu mirasta arayabiliriz. Ki bu miras toplumsal olaylara katılım ruhu ve adalet beklentisi açısından toplumsal örf oluşturmuştur. Bu örfün potansiyel gücü karşısında Türkiye halkını Batılılaştırıp Avrupa’ya eklemleme niyetleri de, yürütme ve yargı işleyişinde daha Avrupalı olma sürecini hızlandırmış olabilir.
Lakin özellikle hak, hukuk, adalet ve hayat şartlarının iyileştirilmesi konusunda AK Parti Hükümetleri dönemlerinde çok önemli iyileştirmeler oldu ve ara iyice açıldı.
Halkı Müslüman olan ülkelerdeki İslâmî hareketlerin kitlelerde oluşturduğu nitelikli özgürleşme potansiyelinden çekinen ABD patronluğundaki küresel emperyalizm, bölgemiz için Büyük Ortadoğu Projesi’ni hazırlamıştı.
1 Mart Tezkeresi dönemleriydi. Türkiye’deki resmî ideoloji vesayetini geriletme azmindeki Başbakan Erdoğan, BOP’un eş başkanlığını üstlendiğinde şaşırdık. Öfkelendik...
Sonraları ise Erdoğan’ın İslâm ülkeleri’nde demokrasiyi, insan haklarını ve diğer özgürlükleri yaygınlaştırmak için bu statüyü ülke halkları ve Müslüman kitleler lehinde kullanmaya çalıştığına açıkça tanık olduk. Sevindik...
Çünkü coğrafyalarımızda demokrasi ve seçimler yabancılaşmanın değil, öze dönüşün imkânı oluyordu.
Batılıların ‘Arap Baharı’ dediği 17 Aralık 2010’da Tunus’ta başlayan ‘devrimler süreci’ni Erdoğan, BOP çerçevesinde meşrulaştırmaya ve desteklemeye gayret etti.
Oysa, Arap Baharı ile küresel kapitalizmin arzuladığı şey, Müslüman halkları liberalleştirmek ve küresel pazar ekonomisini yaygınlaştırıp canlandırabilmek.
‘Ortadoğu Devrimler Süreci’ Batılılaşmanın lokomotifi olmaya çalışan işbirlikçi ve yerli liberallerin, ulusalcıların, sosyalistlerin istediği istikamette değil; Erdoğan’ın ve en başta İhvan-ı Muslimin ve Nahda Hareketi’nin arzuladığı istikamette gelişmeye başlamıştı.
Batı’nın ikiyüzlülüğü bir kez daha ortaya çıktı. Mısır’da, Suriye’de, Libya’da darbelendik. Müslüman halkların iradesini öncelediği için Erdoğan ve çizgisi de Eski ve Yeni Bloklar’ıyla küresel kapitalizmin içimizden devşirdiği Kemalistler, Türk ve Kürt ulusalcıları, liberal ve sosyalist unsurlarla engellenmeye ve tasfiye edilmeye çalışıldı.
Gezi olaylarından 6-8 Ekim 2014 Kalkışması’na kadar liberalleri ve sosyalistleri, Türk ve Kürt ulusalcılarını bütünleştiren neden de buydu.
Coğrafyamız üzerinde eli ve hesapları olan küresel güçler, içimizden vesayet şartlarına uygun yapıların yeniden tahkimi konusunda mutabıklar.
Yeni formüller her yerde aynı. Örneğin Suriye:
BOP şartlarında yıkılmak istenen Esed Rejimi yerine Suriyeli İslâmcılar gelecekse, varsın eski rejim devam etsindi. ABD ve Rus uçakları; Şebbiha, Hizbulesed, PKK/PYD, İran askerlerini IŞİD bahanesiyle bu hedef doğrultusunda koruyabilirdi.
Ve onun için 1 Kasım Genel Seçimleri’nde işbirlikçi unsurlar aynı saftalar. CHP, HDP, SP, MHP arasında rol dağılımıyla uğraşıyorlar.
Bizler yenilince dağılanlardan değiliz.
Bizler yenilgiyi sınama ve tecrübe edinip yeniden dirilişi ve inşa hamlesini ibadet bilen bir akaidin çocuklarıyız.
Diriliş Postası
YAZIYA YORUM KAT