Ver bir tadelle, komandonun şekeri düşmesin!
Kardak da nerden çıktı” diyeceksiniz.. Ben çıkarmadım, darbe ortamı oluşturmak için, komutanlarını öldürmeyi planlamakla suçlanan subaylarımız çıkardılar..
“Bize ağır geliyor yargılanmak. Biz Kardak fatihleriyiz” deyince..
Kör gözüme parmak hikayesi..
Bizim de dikkatimizi çektiler, unuttuğumuz Kardak komedisine..
Ve Kardak ekseninde son iki günde anlatılanlar. Daha önce yazılmış olanlar.. Şöyle bir topluca bakıldığında, değerlendirmem şu:
“Bugünleri de yaşattınız ya bize.. Kahkahalarla güldürdünüz ya bizi.. Helal olsun size.. Aslan Kardak fatihleri!”
“Bu kadar ciddi bir olay tartışılırken, ‘kahkahalarla gülmek’ de neyin nesi?” diyeceksiniz!
Kısa kısa bilgiler vereyim de, söyleyin, böyle bir ortamda gülmezsiniz de, ne yaparsınız..
Bir subayımız çıkmış, “Kardak’a giderken, geceyarısı ekmek arası peynir aldık. Kendi cebimizden” diyor..
Aynı subay, bir başka gün gazeteciye verdiği sızdırma bilgide, “İstanbul’dan TIR dolusu malzeme ile askeri havaalanına gittik.Kardak için” dediğini unutmuş tabii.
TIR dolusu malzemenin içinde, yiyecek yoktu da, tavla oynamak için zar mı vardı acaba?
TIR dolusu malzeme ve “Ekmek arası peyniri son anda aldık” bilgisi..
Şimdi biz bunlardan hangisine inanalım..
Bence ikisine de inanmayalım..
İkisi de, ancak tiyatroda izleyeceğiniz komedi oyunlarının senaryosunda olabilecek şeyler çünkü..
Aynı subayımız diyor ki, “Uçağa binerken, pilot, varillerde ne olduğunu sordu. Benzin olduğunu anlayınca, almadı. Benzini döktük..”
Pilotun benzini almaması haklı da. Pilot uçağa benzin varillerini almadı diye, dökmek niye?
Komedi işte..
Kendilerine verilen emirde, “bidonlar her halükarda uçağa bindirilecek” denilmiş olmalı..
Onlar da, benzini dökseler de, sonuçta emri yerine getirmişler: “bidonlar uçağa alınmış”!
Ama boş olarak!
Olsun, Bodrum’a indiklerinde, o bidonlar öyle işlerine yaramış ki!
Benzinciden alacakları yakıtı, koyacak bidon Bodrum’da yok çünkü!
Bizim bodrumda bile üç beş bidon vardır ama.. subayımızın Bodrum’unda yokmuş anlaşılan!
Sahi Bodrum, İzmir’e mi yakın? Gölcük’e mi? Yoksa İstanbul’a mı?
İstanbul’a yakın olmalı ki, aniden ihtiyaç olduğunda, İstanbul’dan çağrılıyor ekip!
Yoksa, İzmir’dekilerin, Gölcük’tekilerin bilmemesi gereken, illa bu ekibin yapması gereken bir iş miydi Kardak?
Öyle ya..
ErtuğrulÖzkök ile telefon trafiği kuracak. Fatih Altaylı’yı askeri bota alacak!
Uğur Dündar’a röportaj verecek!
Özel ekip olmalı bu!
Askeri başarının, ancak medya gücü ile elde edileceğini bilen bir ekip bu!
Unutmadan hatırlatalım, bu ekibin tim komutanı da, Uğur Dündar’a konuştuğunda, şunları anlatmış:
“Kimse farkına varmadan,Yunan askeri gemilerinin arasından geçip, Kardak’a çıktık.”
İyi de, hadi siz askersiniz, bu işi biliyorsunuz, gizlice çıktınız.
Peki FatihAltaylı, sürat teknesi ile Kardak’a nasıl geldi?
Şöyle küçük bir araştırma yapın.. Kardak kelimesi ile Fatih Altaylı kelimelerini yazın..
Okuyun..
Diğer haberlerle buluşturup bir daha okuyun..
Kardak olayının bir komedi olduğunu görün..
Sadece Altaylı da değil, diğer gazetelerin muhabirleri de gelmişler o gün, Kardak’a!
Demek ki, onlar da uyutmuşlar Yunan savaş gemilerini..
Sahi, bugün Kardak kimde?
Yunanistan’da mı, yoksa bizde mi?
Bayrak diktik..
Sonra indirdik..
Peki yok mu hiç, “Biz bu ‘.....’ niye ....?” diye soran?
Yoksa komedi olsun diye mi, tüm bunlar?
10 sene sonra, darbeciliğe soyunacak olan Kardak sahte fatihlerinin, mahkemede, “Biz ne aslanlarız. Kardak’ı fethetmiş subaylarız” demeleri için miydi, tüm o kahramanlıklar?
Dün bu komediye, çok taze bir katkı daha geldi.
Meğerse Kardak fatihlerinin yaptıkları cepten alışverişte, benzin ve ekmek arası peynirden ayrıca, tadelle de varmış!
Heyyt aslanım..
Komandoya bak..
Tadellesiz olamıyor..
Tatile mi gidiyor, yoksa Kardak’a bayrak dikmeye mi belli değil!
Tadelle için gerekçe de hazır: “Uzun ve yorucu yolculukta şekeri düşerse, takviye için!”
GüvenErkaya’nın başında olduğu bir operasyonun, en ince ayrıntıya kadar planlanmış senaryosu da ancak bu mükemmeliyette olabilir işte..
SATkomandosuna, şeker takviyesi için, tadelle!
1974 Kıbrıs Harekatı’nda, kaptanı olduğu gemiyi, kendi uçaklarımıza batırtan GüvenErkaya!
Yine çıktı, Kardak olayında karşımıza.
Neyse ki bu sefer komandolarımız akıllılık etmiş, benzinsiz botları sürmemişler denize..
Yoksa bir Temel fıkrası daha çıkardı karşımıza!
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT