Vefatının 3. yılında Zekiye Yağmurcu ve Filistin
Sessiz bir gölge gibi her zaman hepimizin arasındaydı. Filistin kefiyesi örtüsü ve tebessümüyle hafızalara kazınmıştı. Hepimiz onu Filistinli Zekiye olarak iyi biliyorduk.
Günay Bulut / Haksöz Haber
2014 yılı Temmuzuydu. Aylardır evden çıkamadığım ağır bir hastalık ve tedavi süreci yaşıyordum. Bu süreçte yakınlarım dışında kimseyle görüşmemiştim. Planlı tedavim bitmeden ansızın annemi kaybetmiştim. Ailemde art arda sarsıcı kayıplar yaşanmıştı. Yorgun ve üzgündüm. İşten ayrılmıştım. Bir süre kabuğuma çekilip yasımı tutmak arzusundaydım. İnsanın evrendeki yeri ve zamanı gibi konuları düşüneyim, sükunete varayım istiyordum. Ne var ki Filistin’den gelen haberler kendimizi unutturacak kadar karaydı.
Kudüslü Muhammed Ebu Hudayr, sabah namazı için camiye giderken Yahudi yerleşimciler tarafından zorla bir arabaya bindirilip kaçırılmıştı. Sonra Batı Kudüs’te Deir Yasin çalılıklarında kömürleşmiş cesedi bulundu. Adli tıp raporlarına benzin içirilerek canlıyken yakıldığı yazıldı. Şüphesiz hunharca katledilen ilk ve tek Filistinli o değildi. Çünkü Filistin’de 100 yıldır hiçbir Filistinli güvende değildir.
İsrail, her zaman katliam ve işgal için hazırdır. Yine bütün zorbalığıyla Koruyucu Hat Operasyonu adı altında Gazze’ye saldırıyordu. Bu saldırılarda iki binden fazla Filistinli şehit, binlercesi yaralı veya mahpus olacaktı.
Çocuk yaştaki Muhammed Ebu Hudayr’ın dünyaya yan bakışı düştü haberlere. O zeytin karası masum gözler neler neler söyledi bize…