Vay Canına! Ayasofya’nın Müze Yapılmasına Meğer Atatürk de Karşıymış!
Ayasofya’nın tekrardan camiye çevrilmesinin gündemi meşgul ettiği bu günlerde yine meselenin tarihi boyutu konuşulurken akla ziyan saptırmalarla karşı karşıya kalabiliyoruz.
HAKSÖZ-HABER
Tarihçi-yazar Yavuz Bahadıroğlu aslında resmi ideolojiye karşı bir duruşu olan ve bu duruşundan dolayı da zaman zaman Kemalistlerin hedefi haline gelen bir isim. Daha birkaç yıl önce “Atatürk’ün hatırasına alenen hakaret” suçlamasıyla soruşturma geçirmiş daha sonrasında birlikte program yaptığı Mustafa Armağan’la beraber haklarında takipsizlik kararı verilmişti.
Ancak Haber7 internet sitesine Ayasofya’nın cami olması hakkındaki görüşlerini beyan eden Bahadıroğlu, Ziyad Ebüzziya’nın hatıralarından da destek alarak Ayasofya’nın müzeye çevrildiği kararnamedeki Mustafa Kemal’in imzasının sahte olduğu, öyle bir kararnamenin olmadığı, işi Bakanlar Kurulunun el çabukluğuna getirdiği gibi birbiriyle çelişen, akıl mantık çerçevesine sığmayan iddialarda bulunmuş.
Resmi ideolojinin yılmaz savunucularından milliyetçi tarihçi Yusuf Halaçoğlu’nun uzun süredir dile getirdiği Ayasofya’nın müzeye çevrildiği kararnamedeki Cumhurbaşkanı imzasının sahte olduğu iddiasını düşünmeden sahiplenip çeşitlendirerek Mustafa Kemal’in bu olaydaki rolünü gizleme çabası Bahadıroğlu’na yakışmadı doğrusu.
Bu iddiayı çürütmek bile abes ancak yine de şu basit soruyu soralım: Ayasofya 1934 yılında müzeye çevrildi. Diyelim ki bu iş -artık o günün şartlarında nasıl olacaksa- Mustafa Kemal’den habersiz onun imzası taklid edilerek Bakanlar Kurulu Kararnamesiyle kotarıldı ve ülkenin cumhurbaşkanı Mustafa Kemal’in öldüğü tarih olan 1938’e kadar dört yıl bu olaydan haberi olmadı öyle mi?
Yavuz Bahadıroğlu’nun açıklamalarının ilgili kısmı:
THOMAS WHİTTEMORE GELİYOR
481 sene Müslüman olanlar Ayasofya’da secdeye gidiyor. Ve o kadar önemseniyor ki, Ayasofya imamının padişah protokolünde yeri vardır. Roma döneminde 800 personeli var. Onlar da önemsiyorlar. Osmanlı döneminde de neredeyse ona yakın görevlisi var. Ve Fatih Sultan Mehmet bir sürü vakıf daha yaptırıyor. Kapalıçarşı bunlardan biridir. Ayasofya’ya irat getirmesi için, sonra vakıfları talan ediyorlar. Sonra Ayasofya’nın da vakfiyesini zaten bulamadık diyorlar. Ve sanki hüdayinabit bir bina, sahipsiz ve müzeye çevriliyor. Ondan öncesi var. 1931’de Amerika Birleşik Devletleri’ndeki Bizans Enstitüsü’nden Thomas Whittemore isimli bir mozaik uzmanı getiriliyor. Mozaikler inceletiliyor. Hatta o kazaskerinin yazdığı kubbedeki Nur Suresi’ni kazımak istiyor, izin verilmiyor.
KOMİSYON’DAN SKANDAL KARAR
Sonradan bir komisyon kuruluyor. Yavaş yavaş bazı kafalarda Ayasofya’yı müze yapsak fikri beliriyor. Ama önce bu müze fikri Ayasofya’nın namazgah bölümü değil dışındaki müştemilatın müze yapılması, Bizans Açık Hava Müzesi şeklinde ortaya atılıyor. Komisyon 7 maddelik bir teklif hazırlıyor. 4. madde camiye bitişik medresenin yıkılması... Ki o medreseyi Fatih, Ali Kuşçu için yaptırmış. Ali Kuşçu’nun vaktiyle müdürlük yaptığı, ders verdiği bir medrese. Tamamen tarihi eser.
TEK ALMAN ÜYE, NAMAZGAHIN İBADETE KAPATILMASINA KARŞI ÇIKIYOR
Kimsesizler yurdunun yıkılmasına karar veriliyor ama en önemlisi 6. madde. Yani caminin ibadet kısmının ibadete kapatılması. Yani namazgah bölümünün Bizans Eserleri Müzesi haline dönüştürülmesi yolunda bir teklif var. Komisyon 8-9 kişi bulunuyor. Komisyonun içinde bir de Alman bir uzman var. Ve komisyonda o kadar Müslüman olmasına rağmen sadece Alman Profesör Eckhard Unger namazgahın müze yapılmasına itiraz ediyor. Fakat dinlenmiyor. Yine uzun süre buna rağmen içinin müze yapılması fikri de kabul görmüyor.
MİLLİ EĞİTİM VE İÇİŞLERİ BAKANLARI YALANLIYOR
Gazetecilikte pirimiz üstadımız Ziyad Ebüzziya, o dönemde dair bizzat anlattıkları var. Diyor ki “Velid beyin o dönemde ismi Zaman olan gazetesinde, gazetecilik yapıyordum İçişleri Bakanı Şükrü Kaya ve Milli Eğitim Bakanı Abidin Özmen’i de tanıyordu. İkisi ile de konuyu konuştum. Rahmetli Abidin Bey dedi ki ‘İbadete kapatmak mı? Komisyon çizmeyi aştı. Böyle münasebetsizlik olur mu? Ayasofya camidir. Aynı zamanda da müze olacaktır. Maksat budur. Süleymaniye, Sultan Ahmet gibi..”
O dönemde Ayasofya, Milli Eğitim Bakanlığı’na bağlı ve birinci ağızdan Ayasofya’nın namazgahının müze yapılacağı iddiaları teyit edilmiyor. Abidin Bey, Atatürk’ün yakını değil, bakan ama sofrasında bulunan bir bakan değil. Ama Şükrü Kaya öteden beri Atatürk’ün arkadaşı, bizim patronun da arkadaşı.
ATATÜRK MÜZE FİKRİNE FENA HALDE KIZIYOR
Şükrü Kaya’ya gittim. Neredeyse, aynı ifadeleri kullandı. Şükrü Kaya ‘Kesinlikle söz konusu değil’ dedi. İbadet bölümünün müze yapılması fikrine Atatürk’ün fena halde kızdığını söyledi. Bu bakan, Atatürk’ün sofrasında bulunan yakınlarından biri. Sonra ne olduysa bir şeyler döndü ve tamiratı için geçici olarak kapatıldı. O Amerikalı uzman henüz çalışmasını tamamlamamışken 1938 yılında Atatürk vefat ediyor. İnönü Cumhurbaşkanı oluyor ve Ayasofya bir daha açılmıyor. Bakanlar Kurulu kararı diye dolaşan şeyin de aslı yok. Bir belgenin ıslak imzalı aslı yoksa arşivde o belge yok farz edilir. ‘Ayasofya’yı Atatürk müze yaptı, imzası var’ deniliyor ama o imza Atatürk’ün imzası değil. Atatürk’e Atatürk soyadını veren kanundan birkaç gün sonra yayımlanıyor. Daha Atatürk soyadını da taşımıyor ama imza Atatürk. Atatürk’ün o arabaların üzerine yapıştırılan imzalarına da benzemiyor.
CAMİYE ÇEVİRMENİN TAM ZAMANI
Daha sonra Bakanlar Kurulu’nun el çabukluğuna getirme hadisesi var o arada ne olduysa oldu. Sonra uydurma bir broşür çıkıyor ve sadece fotokopisi bulunuyor orada. Pek çok tarihçi bu belgenin aslının peşine düştü. Peki var mıdır? Yok. Var diyenlerin o belgeyi çıkarması lazım. E yok. O zaman Ayasofya hala cami. Ayasofya’yı müze yapan hiçbir belge ortada yok. Sadece uygulama var. Atatürk döneminde bir bakanlar kurulu kararı olsa bile, başka bir bakanlar kurulu kararıyla devreden çıkarılır. Pek çok uygulamada gördük. O dönemin şartları gereği doğru olan bir şey bugünün şartları gereği doğru olmayabilir. Değiştirilebilir. Yani bugün Ayasofya’yı esas amacına uygun kılıç hakkı olarak çevrildiği cami haline getirmenin hiçbir engeli yoktur. Sadece bunu göze alacak siyasi bir irade lazım. “Ben yaptım oldu” diye, müzeye çevrilmişti. “Ben yaptım oldu” diye camiye çevireceksiniz hepsi bu. Bunun için de tam zamanı.
HABERE YORUM KAT