Vatansız ve Umutsuz: Arakan Müslümanları
Güneydoğu Asya'nın çilekeş müslümanları Arakan halkı, nesiller boyu yaşadıkları topraklarda bir gecede 'vatansız' kaldı.. Zulüm, çığlıklarına dünyanın kulaklarını tıkadığı milyonlarca Arakanlılar için yıllardır devam ediyor.
Bangladeş, Burma ve Hint Okyanusu arasında kalan, bir zamanlar 50 bin kilometre karelik bağımsız devlete sahip olan Arakan Müslümanları, Burma'daki askeri cunta ve Bangladeş'teki mülteci kampları arasına sıkışan, eşi çok az görülmüş bir zulmü yaşıyor.
Irk olarak Rohingya olan ve bu nedenle batıda Rohingyalılar olarak adlandırılan Arakanlar, Arakan Sultanlığı'nın varisleri.....
Arakan Müslümanlarının çilesine Bangladeş'teki Kutupalong mülteci kampında şahit olan Burmalı gazeteci Tony Cliff'in hikayesini anlattığı 27 yaşındaki Mahamuda Hatur gibi yüz binlerce Arakan, açlık, sefalet, "kimliksizlik" ve hastalığın pençesinde hayatta kalma mücadelesi veriyor.
Şimdilerde Myanmar olarak adlandırılan Burma'daki Budist cuntanın acımasızca yok etmeye çalıştığı bu halk, kurtuluşu komşu Bangladeş başta olmak üzere farklı ülkelere sığınmakta buluyor. Ancak dünyanın bu "devletsiz" en büyük halkının yaşadığı dram, fakir komşu ülkelerdeki hayat şartları nedeniyle artarak devam ediyor.
BİR GECE VATANSIZ KALMAK....
Bazı kaynaklara göre 4, BM verilerine göre ise 2 milyon civarındaki Arakan halkının, Bangladeş ve Malezya'ya sığınabilen sadece 48 bin 800'ü resmen mülteci olarak kayıtlı, yani "kimlikli".
Burma'nın Arakan Eyaleti'nde yaşayan bir milyondan fazla Arakan Müslüman vatandaş olarak kabul edilmezken, 500 bin ile bir milyon arasında olduğu tahmin edilen mülteciler bulundukları ülkelerde "kaçak" olarak değerlendiriliyor.
İngiliz sömürgeciliğinin canlandırdığı ırkçı Budist rejimin sürekli zulmüne maruz kalmasına rağmen, Arakan Müslümanları 1982 yılına kadar Burma'da vatandaşlık statüsüne sahipti.
O yıl, diktatör Ne Win tarafından yürürlüğe sokulan vatandaşlık yasası ile kimlikleri ellerinden alındı. Bu, Arakan Devleti'ne karşı 1978 yılında başlatılan Naga Min Operasyonu'nun (Ejderha Kral Operasyonu) en karanlık bölümlerinden birinin son darbesi oldu.
KATLİAM, TECAVÜZ, YAĞMA...
"Yasadışı göçmen" ilan edilen bu toprakların binlerce yıllık sahipleri, bu tarihten sonra ordu acımasız saldırılarına maruz kaldı, binlerce Arakan müslümanı ordu tarafından öldürüldü, tecavüze uğradı ve tutuklandı. Arakan köyleri yakıldı ve yağmalandı. Camiler ve diğer dini mekanlar özellikle hedef alındı. Bu zulüm yaklaşık 200 bin Arakanlı müslümanı komşu Bangladeş'e kaçmak zorunda bıraktı. Bunların çoğu 1979 yılı sonuna kadar geri iade edildi.
1991-1992 arasında, yeni bir zorla çalıştırma, yargısız infaz, işkence ve tecavüz dalgasından kaçan 250 bin Arakanlı ülkeden ayrıldı. Şu anda rejimin baskıcı uygulamaları devam ediyor.
Burmalı gazeteci Tony Cliff'in Arakan'a geçtiğimiz yıl yaptığı gizli bir ziyarette, bir köy camisinde dinledikleri, Burma cuntasının müslümanlar üzerinde uyguladığı sayısız baskıcı yöntemin küçük bir özeti... Yaşlı bir Arakanlı, üniversiteye çocuklarını göndermek, onları evlendirmek, bir iş kurmak için bile devletten izin almaları gerektiğini anlatıyor. Nesillerdir bu topraklarda yaşasalar da, hemen hemen her şey için özel izin almak zorunda kalmak bir yana, sürekli zorla çalıştırılma, keyfi tutuklamalar, arazilerine el konulması ve yetkililerin tacizleri devam ediyor.
Arakan topraklarında yaşayan Rakhinler olarak adlandırılan Budistler'in saldırıları da zulmün bir başka boyutu...Sürekli camileri ve müslümanları hedef alan Rakhinler, Arakan halkının 'topraklarını' işgal edeceği iddiasını kullanarak cunta yönetiminin müslümanlara baskıda kullandığı bir maşa aynı zamanda...
"EĞRETİ KAMPLARDA" HAYATTA KALMA MÜCADELESİ
Burma dışında Arakan müslümanlarına ulaşılabilen en rahat mekan olan Bangladeş'teki mülteciler, vatansızlığın yarattığı dramın teşhir alanı haline gelmiş durumda... 29 bin Arakan müslümanının yaşadığı, BM gözetimindeki Kutupalong ve Nayapara kampları düzgün inşa edilmiş evleri, okulları, oyun alanları ve bir kanalizasyon sistemi ile, dünyadaki diğer mülteci kampları gibi..
Ancak Kutupalong'un çok daha az sevimli yüzü, ikiz kardeşi, bilinen adıyla "eğreti Kutupalong" son rakamlara göre 20 bin Arakanlı'nın yaşadığı bir sefalet merkezi.. Ne tuvaleti ne de düzgün bir kanalizasyon sistemi olan, su ihtiyacı için bir kaç pompadan başka bir şey olmayan, yaz mevsiminde, kulübelerin içinde ısı bunaltıcı olduğunu ve muson mevsiminde kulübelerinin çamurdan duvarları eriyen, sokakların çamurlu sel içinde yüzdüğü, her mevsim, gün ve gece, hastalık taşıyan böceklerin hayatı zehir ettiği bir "yaşam alanı".
Sadece yeterli cibinlik olmadığı için sıtma, ishal ve tüberküloz gibi hastalıkların endemik haline geldiği kampta, suçiçeği ve kızamık salgını yüzünden her gün çocuklar ölüyor. Daha da korkuncu, Avrupa Komisyonu İnsani Yardım Ofisi rakamlarına göre, kampta kalanların yüzde 30'u ölümcül derecede yetersiz beslenme ile karşı karşıya...20 bin kişilik bu kampta sadece iki yardım kuruluşunun oluşturduğu geçici sağlık merkezlerinin hizmet etmesine izin veriliyor.
'KAÇAK' HAYAT, YENİ ÇİLELER
Bangladeşli yetkililerin kamplarda yaşayan Arakan müslümanlarına yönelik kısıtlamaları da çarpıcı. Gıda dağıtımı ve eğitim imkanları ciddi şekilde sınırlandırılıyor. İnsani yardım kuruluşlarına göre, eğer Arakanlı mülteciler "hayatta kalmak için yasakların etrafından dolaşmasa" bu kampların "ölüm kampları" haline gelmesi an meselesi...
Barakalara kurulan küçük sınıflar, kamptan çıkış yasağına rağmen dışarda günübirlik işlerde çalışmak Arakan müslümanlarına biraz olsun nefes aldırıyor. Öte yandan, "kaçak işçi" olmak Arakanlılar için yeni sıkıntıları, yeni zulümleri de beraberinde getiriyor. Kamplardaki kısıtlamalrdan kaçarak şehirlerde kaçak yaşayan Arakan müslümanları, hem işverenlerin hem de Bangladeşli yetkililerin insafına terkedilmiş durumda. Asya'nın en fakir ülkelerinden biri olan Bangladeş'te, yerel halk ile Arakanlı mülteciler arasında kısıtlı iş imkanlarının paylaşımı yüzünden gerginliğin arttığı da iddia ediliyor.
Arakan müslümanlarının sorunlarını dünya gündemine taşımaya çalışan Arakan Project grubu lideri Chris Lewa, Kutupalong mülteci kampının yakınındaki Ukhia kentinde Arakanlılar'a karşı komiteler oluşturulduğunu, "işlerini çalmakla" suçladıkları bu mazlum halkın sınırdışı edilmesini istediklerini anlatıyor.
Bangladeş yönetiminin Arakan müslümanlarına yönelik baskılarını gündeme getiren yardım kuruluşlarının ve sivil toplum örgütlerinin de çalışma izinlerinin iptali ve sınırdışı edilme tehlikesiyle karşı karşıya kaldığı biliniyor.
Bangladeş yönetimi, Arakan müslümanlarına yönelik baskı ve tutuklamaları "radikal İslamcılara karşı operasyon" kılıfını kullanarak uluslararası toplumun tepkilerinden uzak tutma yoluna da başvurdu üstelik...
MALEZYA'DAN PAKİSTAN'A, DAĞILMIŞ BİR HALK
Burma'dan kaçmak için zor ve daha tehlikeli bir yolu deneyerek, Hint Okyanusu'nun diğer yakasındaki Malezya'ya ulaşabilen yaklaşık 25 bin Arakanlı'nın durumu biraz daha kabul edilebilir düzeyde..
Geçtiğimiz yıllarda, Tayland kıyılarına küçük bir botla ulaşabilen yaklaşık bin Arakan müslümanının, Tayland güvenlik güçleri tarafından zorla yeniden açık denize, ölüme gönderildiği ise biliniyor. Yiyeceksiz, motoru çalışmayan bir tekneyle ölüme gönderilen bu insanların yarısından fazlasının boğulduğu bildirilmişti. Tayland yönetimi, ülkeye ulaşabilen tüm Arakanlılar'ın geri gönderileceğini açıklamıştı.
Arakan müslümanları diğer Müslüman toplulukların dayanışma eksikliğinden rahatsız. Suudi Arabistan merkezli sürgündeki Arakan Rohingya Ulusal Örgütü (ARNO) lideri tarafından "müslüman kardeşliği diye bir şey yok" serzenişi ile dile getiriliyor bu kırgınlık. Suudi Arabistan'da, büyük çoğunluğu Bangladeş'ten gelen 120 binden fazla Arakanlı olduğu tahmin ediliyor. Başka bir tahmine göre, 300 bin Arakan müslümanı da yerel toplumla yan yana Pakistan'da yaşıyor.
UMUTSUZLUK....
Burma'daki cuntanın zulmü bilinmesine rağmen, Bangladeş'in Arakan müslümanlarını sınırdışı uygulaması ise devam ediyor. Asya'daki BM sözcüsü Kitty McKinsey, 1992 ile 2005 arasında 236 bin 599 Arakanlı mültecinin Burma'ya geri gönderildiğini belirtiyor.
Arakanlı mültecilerin evlerine huzur içinde dönebilme umutları bugün itibariyle çok zayıf görünüyor. Siyasi bir çözüm için Burma cuntasının bir isteği olduğuna dair hiç iz yok. Arakan müslümanlarının vatansızlık çilesi daha uzun yıllar sürecek gibi görünüyor.
Çiğdem Aktı / Dünya Bülteni
HABERE YORUM KAT