Vatandaşın mayına basma olayı...
Kandil’i havadan bombalayıp ertesi günü öldürdüğü PKK’lıları kod isimlerine kadar açıklayan Genelkurmay, Ceylan için ancak olaydan 13 gün sonra geçen cuma basının karşısına çıkmıştı.
O açıklamada pek üzerinde durulmayan ilginç bir detay vardı. Genelkurmay sözcüsü bir taraftan, “Küçük kızı kim öldürdü” diye soranları “Soruşturmanın sonucunu beklemeden peşin hüküm verip orduya karşı asimetrik psikolojik savaş yapmakla” suçluyordu, diğer taraftan ise basını teknik ayrıntılara boğduğu haritalı açıklamasının üstüne attığı başlıkla kendi peşin hükmünü açıklıyordu: Cemal Tepe’de Vatandaşın Mayına Basma Olayı.
Resmî otopsi raporlarında bile Ceylan’ın ayaklarının ve ellerinin değil gövdesinin parçalandığının tesbit edilmesine, olay yerinde kimsenin bir mayın patlaması sonucunda açılması gereken bir kuyuyu görmemesine, bütün görgü tanıklarının havadan ses çıkararak yere düşen bir patlayıcının sesini duyduklarını söylemesine rağmen olay yerinde ilk incelemeyi yapan imamın çektiği görüntüler, karakolda yapılan otopsi sonrasında askerin verdiği hüküm çoktan belli olmuştu: Ceylan adlı vatandaş resmen mayına basmıştı.
Ceylan’ın parçalanmış bedenini ağaçlardan toplayan ailesinin başından beri aksini söylemesine, olay yerine ilk giden ve olayın peşini bırakmayanların DTP’liler olmasına rağmen mayınları yerleştiren de PKK idi.
Genelkurmay’ın 13 gün bekleyip üç gün daha beklemeye gerek duymadan faili ilan ettiği patlamayla ilgili dün açıklanan bilirkişi raporunda ise şöyle deniyor:
“Daha önce araziye atılmış ancak patlamadan kalmış 40 mm’lik bombaatar mühimmatına elindeki tahra ile vurarak patlaması neticesinde hayatını kaybettiği kanaatine varıldı.”
Doğan Haber Ajansı olayın gerçekleştiği gün şu iki satırlık haberi geçmişti:
“Lice’nin Şenlik Köyü Hambat Mezrası yakınında oyun oynayan Ceylan Önkol, arazide bir metal cisim bularak kurcaladı. Önkol, cismin patlaması sonucu olay yerinde yaşamını yitirdi. Jandarma olay yerinde inceleme yaparken, olayla ilgili soruşturma başlatıldı.”
Yani bilirkişi raporuyla 14 gün sonra yeniden en başa döndük.
Peki, her şey bu kadar basittiyse neden günlerce savcı uğrayamadı olay yerine, neden Genelkurmay bile “PKK mayını” diye açıklama yaptı?
Anlaşılan gezmemesi gereken dağlarda gezen bir Ceylan gafil avlanmıştı.
Korkarım ki devletin pembe dosyalarına aynen böyle girecek. Taraf’ın manşeti ve Ahmet Altan’ın Türkiye’nin vicdan düğmesine basan yazısından sonra Ceylan için yazılmış bütün o duygusal satırlar, edilmiş bütün büyük laflar, dökülmüş bütün gözyaşlarından geriye devletin bu soğuk dili kalacak.
Bir süre daha soranlara “Soruşturma devam ediyor” denecek. Sonra da kimsenin bu soruşturmayı hatırlamadığı bir anda “Soruşturmaya gerek duyulmayacak.”
Sarı bir evrak dosyasının üzerine tarih ve sıra nosuyla birlikte atılmış bir evrak adı artık Ceylan Önkol.
Ondan geriye Hakkâri Çukurca’da, daha sonra asker tarafından döşendiğine dair generallerin itirafları internete düşen dost mayınına basarak ölen altı askerden geriye ne kaldıysa o kalacak.
Şimdi günlerce haberi görmeyenlerin “Günlerce sustuk diye çok eleştirildik, bakın soruşturma bitti, suçlu asker değilmiş” diye had bildirme yazıları yazma vaktidir.
Geçen hafta “Ceylan’ı kim vurdu açıklansın” diyen herkese “TSK’ya karşı asimetrik psikolojik savaş yapıyorlar” diyen Genelkurmay’ın halüsinasyon görmediği ‘ortaya çıktığına’ göre yavuz hırsız her an ev sahibini bastırabilir.
Taraf olmasaydı Ceylan’ın okulunun birincisi, 14 yaşına 14 gün kalmasına rağmen olgun tavırları yüzünden arkadaşlarının piresi (nenesi), babasının kergemi (tavuğu), Ramazan’da Kur’an’ı iki kere hatmetmiş küçük akıllı bir kız olduğunu bilmeyecektik. Onu iki satırlık haberlerin arasına sıkışmış, bilmediği cisimlerle oynamanın cezasını çekmiş cahil, köylü bir Kürt kızı diye tanıyacaktık.
Üç karakol arasına kurulmuş, devletin “artık güvenli, dönebilirsiniz” sözüne güvenip döndükleri mezralarının İsviçre’deki bir dağ köyü olmadığını, defalarca koyun otlatmaya çıktığı Cemal Tepe’nin Alp Dağları değil “teröre müzahir bölge” olduğunu, kelli felli savcının bile “Büyük çapta askerî birlik ile olay yerine gidilmesinin uygun olacağı”nı bildirdiği yere Heidi gibi elini kolunu sallayarak gidilemeyeceğini bilemedi Ceylan.
Ama devlete göre suçlu Ceylan, onun tahrası, bombayı saklayan sarı otlardı.
Ve böylece devletimiz bu iftiradan da hiç yara almadan, günahsız, alnının akıyla çıktı. Asimetrik psikolojik savaşta mavi düşman kuvvetlerine karşı yürütülen Ceylan muhaberesi de kazanıldı.
Keşke devletin, savcının, askerin, bilirkişinin, soruşturmanın, adaletin, medyanın çizgi filmlerdeki gibi davrandığı bu olayda Ceylan da dağdan şarkı söyleyerek dönse, onun için çok endişelenen annesi yaramaz Ceylan’ı “bir daha sana makarna yapmam” diye uyarsa ve bu bölüm de Ceylan’ın şarkısıyla bitse...
TARAF
YAZIYA YORUM KAT