Vakit’i susturamadılar halkı susturmayı deneyecekler!
Bazı vatandaşlar “Bize ne canım, HSYK’dan” diyebilir..
“Bize ne, HSYK’nın hakimlerle ilgili atama kararlarından” diyebilir..
Ama işin gerçeği, HSYK hepimizi ilgilendiriyor.
Oradaki objektif kurallarla yapılmayan her atama, sizin / bizim davalarımıza birebir etki ediyor.
Somut örnekler vereyim kısa süre öncesinden..
Ankara 2. Asliye Ceza Mahkemesi’nde, gazetemizin sorumlu müdürünün üç ceza davası vardı..
2010 Şubat ayından beri, mahkemenin kendi hakimi yoktu.
HSYK, Haziran ayında bir hakim atadı o mahkemeye..
Eşi YARSAV’lı bir hakim..
Bir ay içinde, üç davayı da bitirdi HSYK’nın atadığı bu hakim..
Atanan hakim, objektif bir kriterle mi belirlenmişti?..
“Son 5 yılda, şu kadar kararı Yargıtay tarafından da doğru bulunmuş, diğer hakimlerle yapılan sıralamada, en üst noktaya bu hakim çıkmıştır” tesbiti mi yapılmıştı?
Hayır..
Önceki mahkemelerde verdiği, “en hızlı ve en adil kararlar”ı ile sıralamada birinci çıktığı için mi atanmıştı?
Hayır!
Peki niçin şu veya bu hakim değil de, eşi YARSAV’lı hakim atandı?
Bunun somut bir gerekçesi olması gerekmez mi?
Beni yargılayacak olan hakimin, bulunduğu yere objektif kurallara uyularak atandığını bilmem, hatta buna güvenmem gerekmez mi?
Anayasa’daki “Tabii hakim” ilkesinin gereği de bu değil mi?
Başbakan dahi, “Nasıl güveneyim” diyor..
O zaman sorayım HSYK üyelerine, “Siz atamalarınızda, objektif kuralları önümüze koymazsanız, o kurallara uyularak atama yapıldığını ispatlamazsanız, sizin atamalarınıza nasıl güveneceğiz?”
Yine somut örnekten hareket edelim.
Eşi YARSAV’lı hakimi getirip, basın davalarına bakan hakim olarak atadınız mı?
Atadınız.
O da, bir ay içinde Vakit gazetesinin sorumlu müdürüne, üç tane ceza verdi mi?
Verdi..
“Hakkettiysen, alacaksın cezayı” diyorsunuz değil mi?..
Hakkettiğimi tespit etmeniz için, sorumlu müdürümüzün savunma yapmış olması lazım.
Bakın o dosyalara.. Üçüne de.. Bir tanesinde savunma var mı, bakalım..
Bir tanesinde bile savunma olmadan, sizin atadığınız hakim, cezaları bastırdı..
Peki, savunma bile alınmadan ceza verilmeye müstahak görülen davaların şikâyetçileri kimdi?..
Birisinde; YARSAV’la, HSYK ile çok yakın dost görünen, Başbakan’ı basına çok dava açmakla suçlayan Kemal Kılıçdaroğlu!
Diğerinde yine Kemal Kılıçdaroğlu..
Üçüncüsünde de, Ergenekon sanığı Mehmet Haberal!
Haydi şimdi söyleyin, “Vakit’i susturmak için değil, objektif bir atamadır bu” deyin..
Anayasa değişikliklerine karşı çıkan YARSAV, HSYK ve Kemal Kılıçdaroğlu birlikteliği..
Onların karşısında Anayasa değişikliklerinin eksik ama ‘evet’ oyunu hakkettiği yönünde yayın yapan Vakit gazetesi..
Ve sonuçta, HSYK’nın atadığı hakimle, HSYK’ya paralel politika izleyen Kemal Kılıçdaroğlu lehine, Vakit aleyhine karar!
Ne güzel adalet bu!..
Üç tane şikayetçi var.. Üçü de YARSAV mantığından..
Üç tane dava.. Üç tane ceza.. Üçü de, YARSAV’ın ideolojik yapılanmasını eleştiren gazeteye..
Hem de, üç ceza da 1 ay içinde..
Şimdi benzer atamalar yapılıyor.. 1500’e yakın hakim-savcının yeri değiştiriliyor.. Yine, şu mahkemeye bu hakim getirilecek.. Bu mahkemeye şu savcı getirilecek!
Eğer HSYK’nın YARSAV’lı üyelerinin ısrarla üzerinde durduğu bir hakim / savcı ise, o il / ilçedeki mütedeyyin vatandaşların vay haline..
Vakit’in 1 ayda üç dosyadan birden mahkûm olması gibi, onlar da benzer bir neticeyi kısa sürede beklesinler..
Oysa, HSYK şunu yapsaydı.. Somut örneğimizden hareket edersek, Ankara’daki tüm Asliye Ceza Hakimlerinin isimlerini, bir torbaya koysaydı..
Torbadan çekip, hakimi belirleseydi..
Kim itiraz edebilirdi: “HSYK atamaları subjektiftir. Vakit’in susturulması için bu atama yapıldı” diye..
Vakit’e üç ceza birden verdiler. Ama susturamadılar.
Şimdi susturma denemesi, halkın üzerinde.. Kilit yerlere istedikleri hakim / savcıları atayıp, halkı susturmak isteyecekler.. Bakalım başarabilecekler mi?..
VAKİT
YAZIYA YORUM KAT