Vahiy, Fıtrat ve Yorum
Evreni ve hayatı yaratan Rabbimiz, hayat tarlasında bizleri rehbersiz bırakmamıştır. Gaybın bilgisini, Birr’in/İyi’nin ölçüsünü, fıtri ve toplumsal yasaları “hak” olarak vahyi ile bildirmiştir.
“Vahiy”, beşerin diliyle Yaratıcımız katından iletilen kelamullah’tır.
Yüce Allah’ın son evrensel çağrısı Kur’an-ı Kerim, hem anlam hem sübut/sabitlik açısından yakînilik/kesinlik düzeyinde algılandığında mutlak “ilim” elde edilmiş olur ve “iman”ın yolu açılır.
“İnsanlığı zulûmattan aydınlığa çıkartmak” için son elçi Muhammed Aleyhisselam aracılığı ile iletilen Kitab, bütün ölçülerin üstünde ölçümüz, bütün nimetlerin üstünde “nimet”imiz, bütün sorunların karşısında “şifa” kaynağımızdır.
Rabbimiz insan, tabiat ve toplum doğasını/fıtrat ını en iyi bilendir. Hayatın düzenini tesadüfle veya amorf bir yaklaşımla izah etmiyorsak eğer, Yaratıcı olan üstün bir güç idrakine yönelmemiz kaçınılmazdır.
Rüşd yaşına adım atan veya rüşd potansiyelini keşfeden herkes için İbrahim Aleyhisselam’ın aya ve güneşe bakarak ne aradığının en güzel tefsirlerinden birisi de Hay bin Yakzan öyküsüdür. Kitab-ı Kerim’in mesajı; ya da “uzaktan koşup gelen adam”ın ilettiği vahyi hitap dinlenip tedebbür/tahkik edildiğinde, hak olan doğruların ve adaletin yolu da öğrenilmiş olur. Çünkü Kur’an kolaylaştırılmış bir kitaptır; ayrıca Allah’ın Resulü onun anlaşılıp uygulanmasında en güzel örnekliği gerçekleştirmiştir.
Korunmuş olan vahiy, kulluk imtihanına tutulan biz ölümlüler için en önemli hayat rehberidir. Resul ve Resulle birlikte olanlar “tertil” ile Kur’an okurken, onu en iyi kavrayan sabikun’u/öncüleri oluşturuyorlardı. Onlar hakikate tanıklık yapan “şüheda” topluluğu idi. Ve bu bilinç çizgisinde “Resul ve Resulle birlikte olanlar basiret üzere insanları hak’ka davet” etmişlerdi.
İmanımızın ve hayat ölçümüzün kaynağı, bi’l hak/hak ile indirilmiş olan Kur’an’dır.
Ancak sünnetullah/toplumsal yasalar, iman eden toplumlar için de geçerlidir.
Tarihi süreç içinde kendi iklimimizin yöneticilerden başlamak üzere bazı toplumsal katmanlarda nefislere kapılıp gaybi ve ameli konularda hak’kı ihmal etme eğilimleri oluştu. Oysa Rabbimiz Enfal Sûresi’nde toplumsal bir yasa olarak “nimet”i terk eden kavmin halini değiştireceğini bildiriyordu. Müslimler için en büyük nimet hak olan Kur’an nimetiydi.
Hak’kı ihmal etmek fıtrata ve Kur’an’a uygun olmayan hal ve anlayışlara sapmak veya ifsada meyletmekti. Yönetimde bağlayıcı şura’dan, eğitimde Kur’an ve Muhammedi Sünnet temelli ölçülerden uzaklaşma; gaybi alanlarda zan ve sanılara kayma en büyük zaaflarımızı ve rüzgarımızı kesen iç ihtilaflarımızı üretti.
“Islah”, ifsad/bozulma karşısında yeniden imana, fıtrata ve Kur’an’a davet eden diriliş çağrısıdır. Islah bozulanı, köhneyeni, yabancılaşma yaşayanı yeniden vahiyle uyarmak, uyandırmak, diriltmek ve aslına yöneltmek çabasıdır. Islah, köklü değişimdir; ödünç bir kavramla kimliksel devrim demektir. Islah, “Bâtılı hakkın yerine koymak” isteyenlere hayır demek; hayatın bütün alanlarına dokunan gaybi, siyasi, ekonomik, kültürel vd. sorun ve sorular karşısında Kur’an’ın aydınlığına yönelmektir.
İnşallah Kur’an’ın Aydınlığına YÖNELİŞ köşesinde yeniden diriliş, yeniden ıslah talebimizle hayatı okumaya ve yorumlarımızda doğrulara ulaşmaya çalışacağız.
DİRİLİŞ POSTASI
YAZIYA YORUM KAT