Uslu Durursanız Savaş Biter!
Bugün dünya İslam'ın ikinci yükselişine şahit oluyor ve dünyaya hâkim olanlar bunun önünü kesmek istiyorlar. Nakavt olduğu sanılıp başında sayılar sayılan boksör kalkıp tekrar maça devam kararı almıştır.
Faruk Beşer / Yeni Şafak
Fransız bir mühtedi Bayan Eva de Vitray'ın da iyi anladığı gibi, Kur'an-ı Kerim'i diğer kitaplardan ayıran özelliklerinden biri, onun yaşanan hadiseler ile birlikte düşünüldüğünde sanki yeni vahyediliyor, sanki özel olarak o olayı anlatmak için şu anda iniyor gibi bir üsluba sahip olmasıdır. Bunu her birerlerimiz hissetmiş olabiliriz. Biraz sonra anlamını vereceğimiz ayeti kerimeleri okurken de bu özelliği göreceğiz.
İçinde yaşadığımız günlerin, genel olarak bütün Müslümanlar, özel olarak da Türkiye için çok zor günler demiyorum, çok daha zor günlerin habercisi günler olduğunu düşünüyorum. Çünkü bugün dünya İslam'ın ikinci yükselişine şahit oluyor ve dünyaya hâkim olanlar bunun önünü kesmek istiyorlar. Nakavt olduğu sanılıp başında sayılar sayılan boksör kalkıp tekrar maça devam kararı almıştır. Ya havlu atacaktı ya da zafer için yeni kroşeler yemeyi göze alacaktı.
Bilmeliyiz ki, İmam Malik'in dediği gibi, bu ümmetin başlangıcı ne ile düzeldiyse, sonu da ancak onunla düzelecektir. İlk yükseliş döneminde zevk u sefa yoktu, sıkıntılar vardı. Bir yandan düşmanlıkları engellemek, diğer yandan Allah'ın dinini duyurup insanları ebedi azaptan kurtarmak için davet, tebliğ ve cihat vardı. Resulüllah Efendimiz (sa) “düşmanla karşılaşmayı/savaşı arzu etmeyin, Allah'tan afiyet isteyin, ama karşılaşırsanız da dik durun, sabitkadem olun ve Allah'ı çokça anın” (Buhari) buyurur.
Bazı yorumlara göre şu anda Üçüncü Dünya Savaşı başlamıştırve bu savaş şimdilik terör örgütleriyle verilmektedir. Bu özelliğiyle de eski savaşlara göre çok daha kalleşçe ve acımasızca sürdürülüyor. Yakıyor, yıkıyor, yaşlı, kadın, çoluk çocuk demeden önüne geleni öldürüyor. Size sizden olanla vuruyorlar. Bu savaşın olmaması için güçlenmemeniz, emperyalist arzulara karşı koymamanız, direnmemeniz, dur denildiğinde durmanız, böl denildiğinde bölmeniz gerekiyordu. Başınızdakiler fazla dikleniyor, sizi fazla büyüttüler, bu gidişle ileride bize ayak bağı olabilirsiniz, onları indirin, bu savaş bitsin demeye getiriyorlar değil, diyorlar. Sizin önünüzde ise sadece iki seçeneğiniz var: Ya başımıza sıkıntı almayalım, uslu uslu oturalım ve bize uygun görülen çerçeve ne ise orada kalıp, izin verdikleri kadarıyla hayatımızı yaşayalım diyeceksiniz. Ya da bu bir varoluş, onur ve haysiyet meselesidir, haysiyetimizle yaşarız, ya da şerefimizle ölürüz deyip güçlenmeye devam edeceksiniz. O zaman da gelecek sıkıntıları tabii görüp gerekeni yapacaksınız. Gereken, önce teröre karşı ve gerekirse diğer saldırılara karşı “ağır ya da hafif, el birlik seferber olmanızdır” (Tevbe: 41). “İmkânlarınız elverdiğince daha güçlü olmanızdır ki, hem açık düşmanlarınızı, hem de sizin bilmediğiniz, Allah'ın bildiği düşmanlarınızı caydırmış olabilesiniz” (Enfal: 60).
Bunlarla birlikte şu ayetlere de bakalım, sanki bugün için yeni iniyorlar değil mi?
“İnsanlar hiç sınanmadan, iman ettik demekle bırakılacaklarını mı sanıyorlar?” (Ankebut: 2).
“Siz zannediyorsunuz ki, hanginizin Allah'tan, Resulü'nden ve müminlerden başka bir gönüldeş edinmeden cihat edeceğini Allah bilmeyecek ve siz öylece bırakılacaksınız, öyle mi?” (Tevbe: 16).
“Sizden öncekilerin başına gelenlerin benzeri sizin başınıza da gelmeden cennete gireceğinizi mi sanıyorsunuz. Onlar öyle sıkıntılar ve belalar yaşadılar, öyle sarsıldılar ki, peygamberleri de onunla beraber inananlar da, Allah'ın yardımı ne zamandır, diye feryat ettiler. Merak etmeyin, Allah'ın yardımı yakındır (Bakara: 214).
Mekke döneminde, artık çok bunaldık diyen arkadaşlarına Hz. Peygamber şöyle söylemişti: “Sizden öncekilerin etleri kemiklerine kadar demir taraklarla taranırdı da dinlerinden dönmezlerdi. Testere ile boyunları kesilir, iki parçaya ayrılırlardı da davalarından vazgeçmezlerdi. Allah bu işi tamamlayacaktır”. “Cehennem nefsin arzuladığı şeylerle, cennet ise zorluklarla çevrilidir” (Buhari).
Bugün de Suriye'de Irak'ta müminler parçalanıyor, Myanmar'da yakılıyor.
“Gevşemeyin, üzülmeyin! Eğer müminseniz en üstün siz olacaksınız. Siz yara alıyorsanız, onlar da alıyorlar. Biz bu günleri insanlar arasında evirip çeviririz. Ta ki Allah kimlerin iman ettiğini görsün ve sizden şahitler edinsin. Allah zalimleri sevmez” (Âl-i İmran: 39-40).
“Allah'a kavuşacaklarının bilincinde olanlar bilirler ki, nice küçük gruplar, Allah'ın desteğini aldıklarında, sayıları ve imkânları çok olanlara galip gelebilir” (Bakara: 249).
Bu ülkede bin yıldır beraber yaşayan insanlar, farklılıklarına rağmen şimdi daha da çok bir olmalıdırlar.
HABERE YORUM KAT